8 Kasım "Zafer Günü" kutlu olsun! İşte çarpıcı açıklamalar...
Bugün 8 Kasım...
Azerbaycan, Türkiye ve Türk Dünyası için çok anamlı bir gün.
44 günlük Karabağ Savaşı'nda kadim Şuşa şehrinin alınmasıyla taçlanan Milli Zafer Günü'nün 1.yıldönümü...
Hatırlarsanız önce 10 Kasım olarak açıklanan bu tarih Atatürk'ün ölüm yıldönümüne denk geldiği için girişimlerimiz ve vatandaşların haklı meajları ile 8 Kasım gününe alınmıştı.
İşte bu önemli gün vesilesiyle Azerbaycan'ın yeni Ankara Büyükelçisi Reşat Memmedov güven mektubunu sunmasının ardından Türkiye'deki ilk röportajını Habertürk'e verdi. Bu sebeple kendisine teşekkür ediyorum.
Büyükelçilikte bir araya geldiğimiz Memmedov çok tecrübeli ve Türk Dünyasını iyi bilen bir diplomat. Son görev yeri olan Kazakistan'dan Türkiye'ye gelmesi Türk dünyası ilişikileri açısından da bir kazanım olarak görülmeli.
Sadece Zafer günüyle alakalı değil, aynı zamanda Zengezur koridoru, enerji projeleri ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi gibi önemli konularda da açıklamaları oldu.
İşte o açıklamalar...
1- Öncelikle ülkemize hoşgeldiniz...Türkiye’deki ilk izlenimleriniz ne oldu?
Türkiye’de kendi vatanımızdayım. Kendimi hiç yabancı gibi görmüyorum. Türkiye’de nereye gidersem, Azerbaycan Büyükelçisi olduğumu gören de muazzam karşılanma ile yüzleşiyorum. Yüzleştiğim bu saygı ve sevgi sadece Türk halkında değil, Türkiye’nin en üst düzey yetkililerinden, milletvekillerinden tüm memurlarına kadar aynı düzeydedir. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan güven mektubumu takdim ederken beni ve ailemi çok sıcak kabul etti, bizi kendi aile fertleri gibi karşıladı. Tüm bu sıcak yaklaşımlar siyaset veya diplomasi ile alakalı değildir. Bunlar içten gelen manevi bağlılığın tezahürüdür.
Tabii kendi evimizde olduğumuz için burada çalışmak bir taraftan çok kolaydır. Nereye gitsek, kapılar yüzümüze açılıyor, problemler olmuyor. Diğer taraftan hem Azerbaycan’da hem de Türkiye’de bizden beklenti de büyüktür. Tarihinin en üst düzeyinde olan Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini daha da yükseklere kaldırmak gibi bizden büyük beklenti vardır. Bu beklentiyi karşılamak için durmadan çalışmalı ve elimizden gelenin fazlasını sunmalıyız.
2- Bugün 8 Kasım Karabağ Zafer Günü...Bu önemli gün Azerbaycan için nasıl bir anlam taşıyor?
Geçen yıl 8 Kasım’da Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev Azerbaycan halkı karşısında unutulmaz konuşma yaparak, tarihi kültür başkentimiz olan Şuşa’nın azat edilmesini açıkladı. Cumhurbaşkanımızın bu gururlu ve muazzam konuşması tüm Azerbaycan’da sevinçle karşılandı, ahali sokaklarda kutlamalar gerçekleştirdi. Bir zamanlar hepimiz için hayal olan doğma Şuşa kurtulmuştu. Şuşa’nın kurtulması savaşın gidişinde halledici oldu ve Ermenistan 10 Kasım tarihinde kapitülasyon anlaşmasını imzalamak zorunda kaldı. Azerbaycan halkı son 30 yılda yapabildiği en büyük kutlamayı gerçekleştirdi. Her kes sokaklarda Ali Başkomutanın liderliğinde kahraman askerlerimizin işgal altındaki topraklarımızı nasıl azat ettiklerini sevinç göz yaşları ile kutladılar. Savaşı sonlandıran kapitülasyon anlaşması Ermenistan’la 10 Kasım’da imzalansa da Cumhurbaşkanımızın kararnamesi ile Zafer Günü olarak Azerbaycan’ın galibiyetini simgeleyen Şuşa’nın işgalden kurtarıldığı gün belirlendi. Azerbaycan halkı zaferimize bizim kadar Türk halkının da sevindiğinden emindir. Türk halkı her yıl 10 Kasım’da aynı zamanda hem zaferimize sevine hem de Türk Halkının büyük lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hakkın rahmetine kavuştuğu günü anabilmezdi. Bu açıdan Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev tarafından Zafer Gününün 8 Kasım tarihi olarak ilan edilmesi Azerbaycan ve Türkiye’de büyük takdirle karşılandı. Bu iki kardeş halkın aynı sevinci ve kederi paylaştığını ve sonsuza kadar birliğini bir daha simgelemiştir.
Zafer Gününün Azerbaycan’da nasıl bir anlam taşıdığını anlamak için Azerbaycan’ın 30 yıla yakın bir dönemde yüzleştiği haksızlığı, kendi yurt-yuvasından kovulmuş insanların Vatan topraklarına dönmek hasretini iyi bilmek gerekiyor. Tabii bunun Türkiye’de yeterince bilindiğinin farkındayız. Topraklarımızın işgali ve oraların tamamen dağıtılması bir Azerbaycanlı olarak hepimizi sarsıyordu. Şükürler olsun ki, Cumhurbaşkanımız Sayın İlham Aliyev’in liderliğinde ölümsüz Azerbaycan askerleri kahraman Halkımızla birlik olarak bizi 30 yıla yakın bir dönemde yüzleştiğimiz bu durumdan kurtardı. Azerbaycan bu zaferle aslında toprak bütünlüğünü temin etmekle birlikte, uluslararası kamuoyunun 30 senedir haksızlık ve işgale karşı sergilediği suskunluk ve umursamazlığa da gereken cevabı vermiş, uluslararası hukuk gereği adaleti sağlamış ve halkımızın işgali hiçbir zaman kabullenmeyeceğini dünyaya bir daha ispatlamıştır.
3- Kazakistan’daki göreviniz sırasında Karabağ Savaşı başlamıştı. Savaşın zaferle sonuçlanması orada nasıl yorumlandı?
27 Eylül 2020 tarihinde Ermenistan’ın Azerbaycan’ın sivil yaşayış yerleri ve askeri pozisyonlarını hedef alan hain saldırılarına karşı Ordumuzun başlattığı Vatan Savaşı sırasında devletimi Kazakistan’da Büyükelçi olarak temsil etmek şerefine nail olmuştum. Savaş sırasında kardeşlerimiz olan Kazakistan ahalisi, siyasetçileri, gazetecileri, akademik daireleri farklı platformlar vasıtası ile Azerbaycan’a ellerinden gelen desteği verdiler. Türk Dünyasının her yerinde olduğu gibi Kazakistan ahalisi de Azerbaycan’ın büyük zaferine yakından sevinmiş, bunu kendi zaferleri gibi kabullenmişler. Bu gibi hadiseler Türk Dünyasının büyüklüğünü ve birbirine yakın bağlarla bağlı olduğunu bir daha ispatlamıştır.
4- Karabağ’da ateşkes anlaşmasının ardından nihai bir barış anlaşması için çalışmalar var. Ne durumda ve aşamada bunlar?
Azerbaycan Ermenistan’ın işgaline son koymuş ve toprak bütünlüğünü temin etmiştir. Savaş artık bitmiştir. 30 yıl boyunca Ermenistan’la çatışmanın askeri değil siyasi yollarla çözülmesi için çaba harcadık. Ama karşı taraf buna gitmedi ve savaş yolunu seçti. Biz de sorunu askeri yöntemlerle hallettik. Bununla da Minsk Grubu olarak adlanan uluslararası arabulucularının savaştan önceki faaliyetleri ile şimdi üstlenecekleri görevler aynı olabilmez. Çünkü en basit formda Azerbaycan savaşı bitirmiş ve toprak bütünlüğünü sağlamış, Birleşmiş Milletlerin yerine getirilmeyen 4 kararını kendi iradesi ile icra etmiştir. Şimdi Minsk Grubu bölgede uzun dönemli entegrasyon, Ermenistan’la sınırlarımızın delimitasyonu ve demarkasyonu, Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin normalleşmesi ve nihayetinde barış anlaşmasının imzalanmasına katkı sağlayabilir.
Azerbaycan Ermenistan’la barış anlaşmasını imzalamaya hazır olduğunu birkaç defa bildirmiştir. Bunu Cumhurbaşkanımız, Dışişleri Bakanımız ve başka düzeylerdeki devlet temsilcilerimiz her zaman açıklıyorlar. Tabii barış anlaşması için Ermenistan Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanımalı, ülkemize karşı toprak iddiaları ve rövanşist düşüncelerden vazgeçmelidir. Maalesef henüz Ermenistan tarafından böyle bir yaklaşım görmüyoruz.
5- Özellikle Nahcivan Koridoru Türkiye’de çok merak edilen bir konu... Aslında Türk dünyasında. Ve Zengezur hattıyla ilgili Ermenistan tarafında bir direnç olduğu gözüküyor. Nasıl bir süreç bekliyor bizi?
Azerbaycan’ın bağımsızlık tarihine baksak görebiliriz ki, Ulu Önder Haydar Aliyev’in temelini attığı ve gerçekleştirdiği ekonomi projeler yalnız Azerbaycan’ın kalkınmasına değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel güvenlik, istikrar ve gelişmeye da katkı sağlamıştır. Azerbaycan’ın gerçekleştirdiği trans-milli projeler tüm bölgesel devletlerle yanı sıra daha uzak coğrafilerde bulunan ülkelere önemli pozitif etki sunmuştur.
Hazar Denizinden geçen taşımacılık, modern otoyollar ve Bakü-Tiflis-Kars demir yolu hattı Çin’den Avrupa’ya ve geriye hızlı ve tasarruflu taşımacılığa imkân sağlamakla yanı sıra bu projelerin geçtiği güzergahlarda iş imkanları ve devletlerin bütçelerine gelirler sağlamıştır. Bakü-Supsa petrol hattı Hazar Denizi ile Karadeniz'i, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol hattı Hazar Denizi ile Orta Asya, Akdeniz’i ve ötesini, Güney Gaz Koridoru ve onun önemli bir parçası olan TANAP Hazar denizi ile Güney Doğu ve Güney Avrupa’yı birbirine bağlamıştır. Enerji projelerimizin geçtiği güzergahlar farklı kaynaktan güvenli doğalgaz ve petrol almak imkânı elde etmekle yanı sıra uzun dönemli istikrar, güvenlik ve kalkınma için fırsatlar da yaratmıştır. Gerçekleştirdiğimiz tüm bu projeler Hazarda, Kara Denizde ve Akdeniz’de büyük limanların yapılmasına katkı sunmuş ve ek ekonomi faaliyetler için fırsatlar ortaya çıkarmıştır. Azerbaycan şirketleri bu güzergahlarda en büyük vergi ödeyicisi ve yatırımcısı durumuna gelmiştir.
Yukarıda bahsi geçen projelerle biz Orta Asya, Kafkasya ve Güney ve Güney Doğu Avrupa ülkeleri için yeni perspektifler yaratmışız. Yaptığımız böyle projeler dünyanın birçok şirketleri için hem taşımacılık hem de enerji ihtiyatlarının uluslararası pazara çıkarılması açısından yeni imkanlar sağlamıştır. Bakü-Tiflis-Kars demir yolu vasıtasıyla özel şirketler bu imkânı artık kullanmağa başlamıştır. Azerbaycan’ın petrol taşıma hatları tam potansiyeli ile kullanılmıyor. Onların Orta Asya petrolünü taşımak potansiyeli vardır. Güney Gaz Koridoru hattımız da büyütüle ve Orta Asya’dan ek kapasite kabul edebilir.
Zengezur koridoru tabii ki, bizim için Nahcivan ve kardeş Türkiye’ye direk ve kısa bağlantı sağlayacak ve Türk dünyasının kapısı olacaktır. Diğer taraftan Azerbaycan’ın bu koridorla yüksek hacimde yük taşıma potansiyeli yoktur. Zengezur koridoru yukarıda bahsi geçen diğer projelerimiz gibi aynı niteliktedir ve bölge devletlerine daha fazla imkanlar yaratabilir. Orta Asya’nın potansiyelinin Türkiye ve ötesine götürülmesi, güney-kuzey taşımacılığına, o cümleden İran’ın Bender Abbas limanından diğer bölgelere taşımacılığa katkı sağlaya bilir. Bu koridor sayesinde Ermenistan dalanda olan devlet değil, denizlere çıkışı olan ve farklı bölgelerden taşımacılık yollarının geçtiği transit şebekeye çevrilebilir. Böylelikle Zengezur koridoru Ermenistan’ın kendisinin gelişmesine perspektif yaratır. Azerbaycan’ın Gürcistan’dan gerçekleştirdiği projelerin bu devletin gelişmesine ne kadar katkı sağladığı sır değil. Azerbaycan şirketleri Gürcistan’da en büyük vergi ödeyicileri ve yatırımcılarıdır. Ermenistan, Azerbaycan topraklarını işgal etmekle tüm bu fırsatları itmiştir. Şimdi Ermenistan’a yeni tarihi fırsat yaranmıştır. Bu tarihi fırsatı doğru değerlendirip en kısa zamanda barış projesi olan ve her bir devletin yararına olacak Zengezur koridorunu açmasında fayda vardır.
Aslında Zengezur koridorunun açılması 10 Kasım 2020 tarihinde imzalanan ve savaşı sonlandıran üç taraflı Beyannamede gösterilmiştir. Ermenistan bu koridoru açmak için taahhütte bulunmuştur. Son bir yılda bu istikamette bazı görüşmeler gerçekleşiyor. Sonunda Doğu Zenguzur Bölgesinde bulunan Zengilandan geçen Zengezur koridoru açılacak ve bu, bütün Türk Dünyasını birleştirecektir.
6- Bir de tabii bölgenin normalleşmesi Ermenistan’ın doğru ve rasyonel adımlar atmasını da önemli hale getiriyor. Paşinyan'ın son açıklamasına bakılırsa Türkiye ile normalleşme gibi açıklamalar da geliyor. Bu konudaki düşünceleriniz?
Ermenistan’da herkesin hasta tefekküre sahip olduğunu düşünmüyoruz. Orada da pragmatik düşünceye sahip çoklu insanın olduğunu biliyoruz. Ermenistan basınını takip ediyoruz ve mantıklı ve sağduyulu insanların az olmadığının farkındayız. Onların içerisinde Zengezur koridorunun açılması, Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesi, karşılıklı olarak devletlerin toprak bütünlüğü ve sınırlarının tanınması gibi önemli konuları savunanların olduğunu görüyoruz. Tüm bunlar uzun dönemli barış getirecek girişimlerdir ve Ermenistan’da bunu anlayan insanların olması önemlidir.
Ama tabii ki, Ermenistan’da Türklere karşı terör faillerini kahramanlaştıran radikaller, Garegin Nijdenin heykelini yükselterek faşist ideolojisini taşıyan insanların olduğunu da biliyoruz. Böyle insanlar Azerbaycan’a karşı rövanşist ve savaşçı ideolojileri savunuyorlar. Böyle yaklaşımın nelere neden olduğunu 44 günlük savaş zamanı herkes gördü. İşgalcilik ve Azerbaycan ve Türkiye’ye karşı nefretin Ermenistan halkı için hiçbir perspektifinin olmadığı aşikâr oldu.
Eğer Paşinyan bugünlerde Türkiye’den verilmiş mesajlara normal reaksiyon veriyorsa, hakikaten açıklamalarında samimiyse ve Azerbaycan ve Türkiye’ye münasebette gereken pozitif adımları atacaksa, biz verilmiş tüm olumlu açıklamaları selamlayabilir ve memnunluğumuzu ifade edebiliriz. Aksi takdirde Paşinyan Ermenistan’ın 30 yıl önce işgal ettiği toprakları elinde tutabilmediği gibi, işgalin ve Türkiye ve Azerbaycan’la ilişkilerin olmamasının halkı yeniden fakirliğe götüreceğini anlamalıdır. Bu açıdan Ermenistan ve bölgemiz için en doğru olanı Ermenistan’ın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve sınırlarını tanıması, taahhüt ettiği Zengezur koridorunu açması ve nihayetinde Azerbaycan ve Türkiye ile bu temellerde olumlu iş birliğini kurması ile mümkündür. Bu bölgedeki tüm devletlerin yararına olacaktır.
7- Geçtiğimiz günlerde bir haberde Hankendi merkezli kişilerin pasaportlarında Stepanakart yerine Hankendi yazması gerektiği yönünde bir uygulama başladığı... Azerbaycan Dağlık Karabağ dedikleri arazinin geleceğini nasıl görüyor?
Azerbaycan topraklarında kırkın üstünde etnik gruplar yaşıyor ki, onlardan biri de Rus barış güçlerinin geçici konuşlandırıldığı bölgelerde olan ve yaklaşık 25 bin teşkil eden Ermeni nüfuzdur. Bu Ermeni vatandaşlarımıza ülkemizin kimliklerinin verilmesi, onların sosyal güvenliğinin sağlanması ve başka bu gibi konular Azerbaycan’ın dahili işidir. Biz hiçbir uluslararası kurumun bizim dahili proseslerimize müdahile etmelerine izin vermeyeceğiz. Azerbaycan kendi kanunlarını kabul eden Ermeni nüfuza Anayasamızdan ileri gelen tüm hak ve hukukları sağlayacaktır. Tüm bunların gerçekleşmesi için zamana ihtiyaç vardır.
Hiç kimse Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü şüphe altına almıyor. Azerbaycan arazisindeki her bir coğrafi bölgenin adları devletimize aittir. Azerbaycan’ın yasaları gereğince belirlenen coğrafi adlar tüm dünya tarafından biliniyor ve kabulleniliyor. Azerbaycan’da Dağlık Karabağ diye bir inzibati bölge yoktur. Karabağ daha büyük bir coğrafidir. Hankenti de Karabağ’daki yaşayış bölgelerinden biridir. Arşiv belgelerinde Hankenti’nin 18. Yüzyılda Karabağ hanlarının dinlenmesi için inşa edilmiş şehirlerden biri olduğu gösteriliyor. Buradan Hankenti’nin isminden de ne anlama geldiği aydın oluyor. Azerbaycan topraklarının Sovyet işgalinden sonra 1923 yılında Hankenti’nin ismi değiştirilerek Ermeni Bolşeviklerinden olan Stepan Şaumyanın adı ile Sovyet döneminde Stepanakert adlandırılmıştır. Bağımsızlığımızı yeniden kazandıktan sonra Sovyet döneminde ülkemizdeki zorla değiştirilen tüm coğrafi bölgeler tarihi adlarına döndürülmüştür. Odur ki, Azerbaycan’da artık Stepanakert diye bir bölge yoktur. Söz konusu şehrin adı Hankenti’dir ve bu tüm dünyada böyle kabulleniyor. Diğer arazilerimiz gibi Hankenti de Azerbaycan’ın bir parçasıdır.
8- Fuzuli havalimanı açıldı. Şuşa ile de karayolu bağlantısı da var. Türkiye’den işgalden kurtarılmış o bölgelere girmek isteyen, isteyecek çok vatandaşlarımız var. Bunu nasıl gerçekleştirebilirler?
Yaklaşık 30 yıl Ermenistan’ın işgali altında bulunan bu bölgeler sonuncu savaş zamanı dağıtılmayıp. Oralar yaklaşık 30 yıl içerisindeki işgal zamanı Ermenistan tarafından vahşice mahvedilip, evler sökülerek taşları, metalleri ve ağaçları satılıp ve yaşamak için hiçbir şey bırakılmayıp. Ormanlar mahvedilip ve milyonlarla mayın bırakılıp. Şimdi karşımızda Ermenistan’ın bıraktığı bu vahşi sahnenin onarılması gibi önemli bir görev durmaktadır. Öncelikle mayınlar temizlenmeli, yaşayış için gereken altyapı kurulmalı ve vatandaşlarımızın evleri yapılmalıdır.
Tabii halihazırda birçok alanda işler çok hızla devam ediyor. Artık 1300 kilometreden fazla yol ve on kilometrelerle tüneller yapılmış, yenilenen enerji ile teçhiz olunan evler inşa edilmiştir. Türkiye ile 8 aya Füzuli Uluslararası Havalimanının inşası ve Cumhurbaşkanlarının oranı birlikte açmaları dünyaya mesaj idi ki, biz işgalden kurtarılmış bölgeleri birlikte hızla inşa edeceğiz ve insanlar kendi yurt-yuvalarına böylece kısa zamanda dönecektir.
Özellikle vurgulamak isterdim ki, Füzuli Uluslararası Havalimanı işgalden kurtulan bölgelerin ilk hava kapısı niteliği taşımaktadır. Bu aynı zamanda barış ve bölgesel gelişmenin ilk projelerindendir. Füzuli Uluslararası Havalimanının bir zamanlar Ermenistan tarafından harabeliğe çevrilen bölgelerin turizm potansiyeline de katkıda bulunmasını bekliyoruz. Azerbaycan’ın kültür başkenti olan Şuşa’ya yabancı turistlerin ziyareti için bu havalimanı mühim rol üstlenecektir. Malumunuz olduğu gibi, Füzuli şehrinden Şuşa’ya Türk şirketleri ile birkaç aya 100 km-den uzun olan Zafer yolu yapılmıştır. Yerli ve uluslararası turistler, o cümleden Türk kardeşlerimiz Füzuli Havalimanına iniş yaparak, bu yolla güvenli ve hızlı şekilde Şuşa şehrine ulaşabilecekler. Bunların yanı sıra Cumhurbaşkanlarının 26 Ekim’de temelini attıkları başka bir proje olan Horadiz-Cebrayıl-Zengilad-Ağbend yolu hem Zengilan bölgesine kolay ve hızlı ulaşmanı sağlayacak, hem de Zengezur koridorunun önemli parçasını teşkil edecektir.
Şimdi gerçekleştirdiğimiz projeler mayınlardan temizlenmiş belirli koridorlar üzerinde yapılıyor. Geniş kapsamlı mayın temizlenmesi işleri devam ediyor. Tüm bu projelerin pratik olarak kullanabilir duruma getirilmesi için ilk başta gereken miktarda mayınların temizlenmesi ve bölgenin siviller için güvenli hale getirilmesi lazımdır. Türk kardeşlerimizden biraz daha sabırlı olmalarını ve güvenli seyahatler için ortamın yaranmasını beklemelerini rica ediyorum. İnşallah yakın zamanda Şuşa’ya ve diğer bölgelere hep birlikte güvenli şekilde gidebileceğiz.
9- Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini şu an nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle Ulaştırma ve Enerji projelerinde yeni hamleler gelebilir mi?
Azerbaycan’ın Türkiye ile özel ilişkileri mevcuttur. Bu klasik devletler arası ilişkilerin üstünde olan ve kardeşlik bağları ile bir-birine bağlanan ve dünyada benzeri olmayan ilişkilerdir. Bunun içinde halkların birbirine kültürel, kan kardeşliği, manevi bağlılıkları vardır. Bunlar ilişkilerimizin altyapısıdır. Sözü geçen altyapının üzerinde iki devletin liderinin yakınlığı durur ki, bu da ilişkilerimizin daha da gelişmesine mühim katkı sağlıyor. Azerbaycan ile Türkiye arasında 260'ın üzerinde imzalanmış anlaşma mevcuttur. Bu hukuki bazda ilişkilerimizi her yıl bir üst seviyeye çıkarsa da haziran ayında imzalanmış Şuşa Beyannamesi Azerbaycan ve Türkiye’yi müttefik yapmıştır. Şuşa Beyannamesi bölgede kuvvetler balansını değişmekle yanı sıra bir örnek yaratmıştır. Bugün istenilen bir devlet Azerbaycan ve Türkiye ile dostluğun ne vere bileceğini sorguluyorsa, onların Azerbaycan-Türkiye ilişkilerine bakmaları yeterlidir. Her iki devletin birbirine neleri sundukları göz önündedir.
Azerbaycan’ın Türkiye ekonomisine yatırdığı 18 milyar dolardan fazla yatırımı kardeş Türkiye’nin daha da kudretlenmesi ve dış tesirlerden daha da bağımsız olmasına katkı sağlamıştır. Bu aynı zamanda Türkiye’nin enerji güvenliğine destek olmanın yanı sıra, Türkiye’de petrokimyaya bağlı üretimin artmasına, iç ihtiyaçların karşılamasına ve yurt dışına ihracata önemli destek vermiştir. Azerbaycan şirketlerinin ürettiği önemli mahsuller pandemi döneminde Türkiye’nin birçok ihtiyacının karşılanmasına katkıda bulunmuştur. Hazar bölgesinden çıkan petrolün Türkiye’den taşınması Türkiye’nin bu alanda önemli rol üstlendiğini ve bölgede güçlendiğini gösteriyor.
Türkiye o kadar da büyük olmayan Azerbaycan ekonomisine 13 milyar dolardan fazla yatırım yapmakla ülkemizin gıda güvenliği, sanayisi, altyapısı, teknolojisi ve başka alanlarının gelişmesine katkı sağlamaktadır. Türkiye bağımsızlığımızı yeniden kazandıktan itibaren Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin gelişmesine büyük destek vermiş, birçok subaylarımız Türkiye’de eğitim almış, askerlerimiz önemli tatbikatlara katılmış ve nihayetinde modern orduya sahip olmamızda Türkiye mühim rol üstlenmiştir. Savaş zamanı Türkiye’nin Azerbaycan’ın yanında olması para ile ölçecek bir şey değil. Türkiye’den ithal olunan silahlar savaşın gidişinde önemli olmuştur. Türkiye kendi hassas teknolojilerini Azerbaycan’la paylaşmış ve bu bir kardeş devletin diğerine suna bileceği çok önemli bir destek niteliği taşımıştır.
İki devlet iş birliğini daha da yükseklere kaldırmak ve yatırımları artırmak üzerinde her zaman çalışıyordur. Tabii ki, ulaştırma, enerji projeleri ve başka alanlarda daha neleri yapabileceğimiz önemlidir. Sonuçta ticaret hacminin 15 milyar dolara kaldırılması hedefi belirlenmiştir. Bu hedefe ulaşmak için yatırımlar çok önemlidir. Gelecekte bunların olumlu sonuçları olacağına inanıyorum.
10- Türkmen Gazının da Hazar’ın altından Azerbaycan’a transferi bütünlerde yine gündemde. Türk Konseyi’ne katılması beklenen Türkmenistan’la bu konuda bir adım atılabilir mi?
Uzun yıllar Azerbaycan devleti NABUCCO projesi üzerinde görüşmeler gerçekleştirmiştir. Ama devam eden bu görüşmelerin sonucu sıfır olmuştu. Daha sonra yalnız Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in katiyeti ve Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın desteği sayesinde dahili imkanlarımızla Bakü-Tiflis-Erzurum ve daha sonra TANAP'ın inşasını yaptık. Bunlar dünya ülkelerini inandırdı ki, farklı kaynaktan gelen güvenli Azerbaycan doğalgazı onların kapısındadır. Bugün Avrupa’nın 6-7 ülkesi en ucuz fiyata Azerbaycan gazını alır. Onların karşıdan gelecek soğuk kış aylarında doğalgaz güvenceleri vardır. Azerbaycan her zaman olduğu gibi devamlı ve pragmatik siyaset yürütüyor. Bizim enerji taşımacılığı alanında altyapımız var. İsteyen devlet bu altyapımızdan faydalanabilir. Bu artık bizim sorunumuz değil, doğalgaza ihtiyacı olan ve satmak isteyen devletlerin meselesidir. Avrupa doğalgaz almak isterse ve Türkmenistan, Orta Asya’nın diğer devletleri satmak niyetinde olurlarsa, o zaman bizim altyapımızı kullanmaları mümkündür, hatta gerekirse, mevcut imkanlarımızı genişletmeye de her zaman hazırız.