Tanrı Dağlarının eteğinde kritik müttefiklik anlaşması...
Salgın sürecinin ülkelere dayattığı zorunluluklardan biri de bölgesel işbirliğinin işlevsel kılınması ve değişen koşullara göre uyarlanmasıdır. Özellikle kaos ve çatışma riskinin varolduğu bir coğrafyadaysanız çok daha fazla bölgesel dayanışmaya ve bütünleşmeye önem vermeniz gerekiyor.
Şüphesiz bu bölgelerden biri de Rudyard Kipling’in Avrasya’nın kalbi olarak değerlendirdiği Orta Asya’dır. Merkez Asya ya da Ortalık Asya denilen bu bölge 18.Yüzyıla gelene kadar “Türkistan” adıyla bir bütündür. Tarihi Türkistan’ın doğusu ise bugünkü Doğu Türkistan’dır. Çarlık Rusya ve ardından SSCB döneminde bölünmüş ve ayrıştırılmıştır. Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve bir ölçüde de Tacikistan... Türk Dünyasından söz edilirken “Orta Asya Türk Cumhuriyetleri” şeklinde bir kategori de kendisini göstermiştir.
Bu bölgedeki gelişmeler Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Hem tarihsel hem de jeo-stratejik bakımdan...
Rusya, Çin gibi uzun sınır komşularıyla birlikte fırsat ve tehditlerle iç içe olan Orta Asya ülkeleri bir yandan da ABD’nin son dönemde yeniden artan ilgisiyle karşı karşıyadır.
Bu sebeple dün Kazakistan ve Özbekistan arasında imzalanan müttefiklik anlaşması çok önemlidir.
Aslında bunun temelleri 2005 yılında Kazakistan’ın kurucu Cumhurbaşkanı Nazarbayev tarafından atılmıştır. Nazarbayev 18 Şubat 2005 tarihinde şöyle bir açıklamayla çağrıda bulunmuştu: “Ya dünya ekonomisinin sonsuza dek ham madde sağlayıcısı kalmak, yeni bir imparatorluk beklemek; ya da Orta Asya bölgesinin somut entegrasyon sürecini başlatmayı tercih edeceğiz. Orta Asya Devletler Birliği’ni kurmayı teklif ediyorum. Bizim ekonomik çıkarlarımız, tarihî-kültürel köklerimiz, dilimiz, dinimiz, ekolojik sorunlarımız, dış tehditlerimiz ortaktır. AB mimarları böyle müşterek noktaları sadece hayal edebilirdi. Ancak bu durumda biz, atalarımıza lâyık olabiliriz. Önce Çarlık idaresi, daha sonra Stalin’in politikası bu birlikten korktu ve bölgemizi idarî-millî kesimlere parçaladı. İzlenen politika ‘Parçala-Yönet!’ idi. Artık şimdi bizim tarafımızdan eşit haklara sahip bölge halklarının gelecek nesillerine zaruri olan yeni bir istikamet göstermenin zamanı geldi.”
İşte bu hedef Orta Asya’da ete kemiğe bürünmeye başladı diyebiliriz.
Dünyadaki toplam doğalgazın %32’si Avrasya’da olup, yaklaşık bunun yarısı söz konusu Cumhuriyetlerde yer almaktadır. Aynı şekilde Avrasya’daki petrolün dörtte biri burada. Bununla birlikte batı açısından Rusya’nın çevrelenmesi, sıcak denizlere inme hedefi, Asya-Pasifik koridorunun kontrolü ve Çin’in batıyla entegresinde Orta Asya bölgesinin yönlendirilmesi/kurgulanması büyük öneme haiz...
Önümüzdeki süreçte Orta Asya daha büyük bir ilgiye ve belki yeniden büyük oyuna sahne olacaktır.
Buna göre Kazakistan ve Özbekistan arasında Devletlerarası Yüksek Konseyi, Parlamentolar Arası İşbirliği Konseyi ve Dışişleri Bakanları Konseyi'ni kurulması kararlaştırıldı. En önemlisi iki ülke tüm uluslararası platformlarda birbirlerini tam olarak destekleyeceklerini açıkladılar.
Bugün Özbekistan'da 800 binden fazla Kazak yaşıyor ve yaklaşık dört yüz okulda Kazakça eğitim veriliyor.
İki ülke ekonomisinin hareketliliği Türkiye ile ticarete de yansıyabilecek türden. Bu yılın başından bu yana, ikili ticaret yaklaşık %40 artarak 4 milyar dolarlık rekor seviyeye ulaştı. Hedef gelecek yıl 5 milyar, uzun vadede ise 10 milyar dolara çıkarmak.
İlişkilerin hemen hemen tüm temel başlıklarını kapsayan 22 belge imzalandı. 6 milyar dolarlık bir yatırım anlaşması da var.
Bununla birlikte ulaştırma ve transit sektörünün kapasitesini genişletmek için, "Uçkuduk-Kızılorda" karayolları ve demiryolları, "Türkistan-Çimkent-Taşkent" yüksek hızlı demiryolu inşaatı projelerinin uygulanması kararlaştırıldı.
Bölgenin kronik bir sorunu haline gelen Aral Denizi bölgesinde ağaçlandırma çalışmaları da yapılacak ve "yeşil" enerji projeleri öncelikli hale getirilecek.
Yine varılan anlaşmayla Kazakistan'da Özbekistan Yılı ve Özbekistan'da Kazakistan Yılı etkinlikleri düzenlenecek.