Öğretmen atamaları ve ücretli öğretmenler sorunu!
Dün 15 bin yeni öğretmenin ataması yapıldı. Ataması gerçekleşenler ve aileleri için elbette sevindirici bir durum. Bir öğretmen evladı olarak hepsine başarılar diliyorum.
Keşke bu hakkı elde edenlerin hepsi uygun şekilde kadrolarına yerleşebilseler!
Ancak bu konuda ciddi sorunlar ve eksiklikler de bir yandan devam ediyor. Dün sosyal medya hesabımdan yaptığım bir paylaşımla bu konuya ilişkin gençlerimizin bakışını anlamaya çalıştım. Bir anda mesajlar yağmaya başladı. Üstelik aileler de iş sıkıntısına onlar kadar tepkililer. İnsan hangi birini paylaşacağını şaşırıyor. Mesajlardan çıkardığım önemli ifadeleri şu şekilde sıralamak mümkün olabilir:
- Son yapılan 15 bin atama 2020 ve 2021 KPSS puanlarıyla birlikte karma alıma dönüştüğü için 2020 KPSS puanı ile yerleşenlerin sayısı büyük oranda düşmüş. Bu kapsamda olanların toplam alımın %3’ne kadar düştüğü belirtiliyor. Bunun en büyük sebebi de KPSS geçerlilik süresinin 2017-2019 dönemine göre 1 yıla düşürülmüş olması.
- Bu konuda devletin üzerine düşen sorumluluğu yapmasını beklerken “atanamayan” değil “atanmayan öğretmenler” diyerek ifadeyi düzeltmek istiyorlar. 20 yıldan uzun zamandır atanmayan adayların olduğu görülüyor.
- Yıllar içerisinde mezun veren çok fazla bölüm açıldığının ve bunun yığılmanın temel sebebi olduğunu düşünenler epeyce fazla.
- Mülakat sisteminin adaletsizliklere sebep olduğunu, siyasal birtakım tercihlerle haksızlıklar yapılabildiğini ifade eden gençler bu görüşlerini ve kaygılarını artık açıkça ortaya koyuyorlar.
- Ücretli öğretmenlerden gelen tepkiler o kadar fazla ki; bu görevi yerine getiren insanların motivasyonlarını düşünemiyor insan… Hem aldıkları ücret çok düşük, asgari ücretin altında kalıyor hem sigortaları tam yatırılmıyor hem de işyerinde ciddi zorluklarla karşı karşıya kalıyorlar. Kıyaslama için örneğin İş-Kur çalışanları asgari ücret alıp sigorta primi tam yatırılırken ücretli öğretmen tüm iş gününde çalışsa da bu ücreti alamıyor. Bir de bunun geçici bir iş olduğunun herkes farkında. Kadrolu öğretmenlerle kıyaslandığında da haliyle ciddi huzursuzluklar olduğu da vurgulanıyor. Burada hiç unutmamak gerekiyor ki bu insanlar öğretmen olarak o derslere giriyorlar ve öğrencilerin eğitiminden sorumlular.
- Kimi alanlar arasında belirlenen kontenjanlarda dengesizlikler var.
- Köy okullarının açılmasını ve taşımalı eğitime son verilmesini isteyenler çok sayıda.
- 2012 yılında kaldırılan memur öğretmenlerin kurumlar arası geçiş hakkının iade edilmesi isteniyor.
Bu tespit ve kaygıların sebebini güncel rakamlardan anlamak mümkün aslında. Zira şuan atama bekleyen yarım milyon öğretmen adayının olduğu belirtiliyor. Türk Eğitim-Sen’in, 81 il valiliğinden elde ettiği verilere göre 2021-2022 eğitim-öğretim yılında ücretli öğretmen sayısı 85 bin 513. Bir önceki yıl bu sayı 69 bin 326 ve geçen yıldan bu yana ücretli öğretmen sayısında 16 bin 187 kişi artış olmuş. Salgın tedbirlerinin sona erip eğitim-öğretimin yeniden yüz yüze yapılmasıyla birlikte ücretli öğretmen sayısında ciddi bir artış dikkat çekiyor.
Aynı araştırmada Hakkari, Bolu, Bayburt ve Giresun hariç 77 ilden norm kadro sayılarına da ulaşılmış. Buna göre Türkiye’de norm kadro açığı 115 bin 93 öğretmen. Bu rakamlara bakıldığında bile 29 bin 580 öğretmen açığı gözükmekte.
Ücretli öğretmenler asgari ücretin altında bir maaşla çalışıyorlar ve sigortaları da bu ölçüde yatırılıyor. Üstelik kadrolu öğretmenlerle aynı ortamda bu görevi yürüten ücretli öğretmenlerin yoksun kaldıkları detaylar sebebiyle mesleğin içerisinde ayrışmalar ve huzursuzluklar meydana geliyor.
Ancak sorun rakamların da ötesinde. Zira Türkiye'de üniversitelerin ilgili fakültelerinden her yıl mezun olan öğretmen sayısı, atama yapılan öğretmen sayısından çok fazla. Her yıl yeni işsizler ekleniyor. Mezun olan ve atanan öğretmenler arasındaki fark çok fazla olduğu için her yıl en az 25 bin öğretmen işsiz kalıyor veya atanmayı bekliyor. Bir yandan her yıl üzerine eklenen yeni mezunlarla atanamayan öğretmen sayısındaki artış, bir yandan da ücretli öğretmenlerin içerisinde bulunduğu olumsuz koşullar Türkiye’de eğitim-öğretimin ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Bu sorunlara bir de özel okullarda görev yapan öğretmenlerin yaşadığı hukuki ve mali sorunlar eklendiğinde öğretmenlik mesleğinin hem geçim sıkıntısı hem de motivasyon eksikliği ile yüzleştiğini belirtmek gerekiyor.
Milli Eğitimi “MEB= Sistem+Öğretmenler+Öğrenciler” şeklinde bir denkleme oturtursak üçünün de birbirinden ayrılması mümkün değil. İyi bir planlama ve organizasyon yapılabildiği ölçüde mesleğin yükünü taşıyan öğretmenlerin memnuniyetini ve kalitesini artırabilirsiniz ve doğal olarak bunun yansıması başta öğrencilere olacaktır. Bir bütün olarak bakıldığında eğitimde planlama, kalite, fırsat adaleti ve liyakat gibi sorunlar gençlerimizi, evlatlarımızı doğrudan etkiliyor.
Anlaşıldığı üzere bu hususta Milli Eğitimin acil adımlar atması gerekiyor. Yeniden bir kadro planlaması yapılması, ücretli öğretmenlik uygulamasının masaya yatırılması, ilgili bölümlerdeki kontenjanların ve dağılımlarının olabildiğince kapasiteye uygun hale getirilmesi şu an bir zorunluluk gözüküyor.