Bu çarpışma Türkiye'yi bir karar dönemecine sürükleyebilir!
Ukrayna'daki savaş, dünyada Rusya karşıtı bir yaptırım dalgasını tetikledi. Salgın sonrası tedarik zincirlerinde kimi değişiklikler olabileceği değerlendirilirken pek çok uluslararası marka Rusya pazarından toplu çıkış yapma kararı aldı. Şu ana kadar 250 küresel markanın bu yönde karar verdiği görülüyor. Sayıları her gün artan bu yabancı firmalar Rusya'daki faaliyetlerini askıya alıyor ya da tamamen ayrılıyor. Adidas, Nike, Puma, Levi`s, Intel, IBM, H&M, IKEA, Volkswagen, Audi, Porsche, Estee Lauder…
Ancak buna rağmen az sayıda küresel şirket ülkede kalacaklarını açıkladı. Bu firmaların bir kısmı “Uluslararası şirketlerin siyaset tarafından seçim yapmak zorunda kalmaması gerektiğini ya da dünyanın en zenginlerinden biri sayılan Tadashi Yanai (Fast Retailing) gibi “Rus halkının da bu ürünlere ulaşma hakkı olmalı.” görüşünü savunuyorlar. Coca-Cola, Pepsi, Philip Morris, Nestle, Danone, Mitsubishi, Yamaha, Hilton, Herbalife, Leroy Merlin bunlar arasında…(artan boykot baskısıyla bunlar da çekilebilir.)
Tüm bu yaptırım kararlarına rağmen Rus doğal gazının Avrupa'ya sevkiyatı devam ediyor ve asıl meselenin de enerji konusunda yaşanacağı biliniyordu. Çünkü Rusya’nın yaklaşık 780 milyar dolarlık dış ticaretinin 490 milyar doları ihracat ve bunun da %37’sine karşılık gelen 180 milyar doları gaz ve petrol gelirlerinden oluşuyor.
Dün akşam ABD Başkanı Joe Biden yaptığı açıklamayla batının bu konudaki yönelimine bir işaret fişeği yaktı denilebilir. Biden Ukrayna'daki olaylar nedeniyle Rusya'nın ABD'ye enerji ithalatını yasakladığını duyurdu. Aslında bu konudaki ilk işaretler küresel petrol şirketlerinin son günlerdeki açıklamalarından da anlaşılıyordu. Geçtiğimiz gün Rusya’dan ham petrol aldığı için özür mesajı yayınlayan Shell, 3 karar aldığını açıkladı: "Rus petrolünü spot piyasadan almayı derhal durdurma ve sözleşmeleri yenilememe. Rusya'daki tüm servis istasyonlarını kapatma. Rus petrol ve gaz boru hatlarından aşamalı olarak çekilme. Bu son başlıkta bir ayrıntı vardı. Bunun nihai olarak gerçekleşmesinin Avrupa'nın enerji tedarikini düşünerek hükümetler tarafından alınacak kararla mümkün olacağı belirtiliyordu.
ABD’nin kararının ardından İngiltere de yıl sonuna kara bir kısıtlamaya gideceğini açıkladı.
Bu iki ülkenin Rusya’dan aldığı petrol Rusya’nın toplam petrol ve petrol ürünleri ihracatının %3’üne karşılık geliyor. Bunun %1,3’ünü ABD’nin alımları oluşturuyor. Sadece bu haliyle Rusya’ya olumsuz etkisi sınırlı olacaktır.
Dünya için asıl büyük ve kara tablo Avrupa’nın böyle bir karar alması durumunda yaşanacak. Zira Avrupa’nın aldığı petrol Rusya’nın ihracatının %40’ı…
Avrupa’nın böyle bir karar alması kısa vadede olası gözükmüyor. Ancak orta vadede arz çeşitliliğinin sağlanması ve yenilebilir enerji yatırımlarının hızlı bir biçimde yapılması halinde benzer kararlar gelebilir. Tabi Putin’in bunu hızlandıracak bir karşı hamle yapıp yapmayacağı da önemli.
Nitekim Batı cephesinde bu yaşanırken Putin imzaladığı kararname ile 31 Aralık 2022'ye kadar geçerli olmak üzere Rusya Federasyonu topraklarından belirlenecek bazı ürün ve hammaddelerin ihracat/ithalatının yasaklanması talimatı verdi. En geç iki gün içinde söz konusu liste hazırlanacak.
Yine aynı saatlerde Beyaz Saray Sözcüsü Psaki, Rusya'nın Dünya Ticaret Örgütü üyeliğiyle ilgili adım atmaya hazırlandıklarını açıkladı. ABD'nin tek başına böyle bir yetkisi yok ancak kararlar oydaşma esasıyla alınmakta... Böyle bir olası karar, ticaret tarifelerini ve şirketleri etkileyecek.
Bu noktada Türkiye’nin ciddi ve tarihi bir riskle karşı karşıya olduğu çok açık. Hem artan petrol fiyatları hem de Rusya’nın yasak ürün listesinde bizim olası bağımlılıklarımız açısından. Umarım bu liste için istisnalar getirilmesi düşünülmüştür.
Umarım kurumlarımız bu yaptırımlara yönelik farklı plan ve alternatiflerin çabasındadır.
Fakat en kritik olanı da Batı-Rusya arasında bu eğilimin ve çarpışmanın devamı durumunda Türkiye'nin daha belirgin bir tercih yapma zorunluluğuyla karşılaşacak olması ihtimalidir. Ve makul seviyede götürülen mevcut denge politikasını sarsacak bu ihtimali sağlıklı şekilde değerlendirip, irdeleyebilecek bir tartışma iklimine sahip olup olmadığımızı sizlerin takdirine sunuyorum!