Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dünyada pek çok meslek dalında, hızla birbirine eklemlenen ilişki ağı ve irili ufaklı tüm örgütler açısından önem arz eden kavramlar vardır. Bunlardan biri de oldukça geniş bir kullanım alanına sahip olan “güç” kavramıdır.

        Bugün insanoğlunun yaşadığı problemler ve mücadele çabasına bakıldığında orada da temel saik ve hedef “güç”tür.

        Bir başka ifadeyle güç, hem ele geçirilmesi gereken bir hedef hem de amaçlara ulaşabilmek için bir araç niteliğindedir. Başkalarının davranışlarını yönlendirebilme ve kontrol edebilme duygusu da zorunlu olarak gücü elinde bulundurmayı gerektirmektedir.

        Uluslararası ilişkilerde ve kamu yönetiminin özelikle siyasal izdüşümünde hemen her olayın güç kavramı etrafında şekillendiğini söylemek yanlış olmaz.

        Öyle ki gücün el değiştirmesi ihtimali bile ülke yönetimlerini ve siyaset yapıcıları sert ve acımasız bir mücadeleyle baş başa bırakabilmektedir.

        Bir de en az onun kadar önemli, “gücün sınırlanmasından” söz edebiliriz. İşte bu noktada anayasal devletten totaliter bir devlete uzanan belirtiler ve basamaklar kendisini gösterir.

        Özellikle bugün Birleşmiş Milletlerin 5 daimi üyesinin güç ve hak/hukuk dengesini sağlarken sadece kendi çıkarları içim 185 devletin hak ve hukukunu hiçe sayabilmesi tıkanan sistem tiyatrosunun bir tezahürüdür.

        REKLAM

        Tüm bunların elbette Türkiye açısından anlamları bulunmaktadır.

        Türkiye Cumhuriyeti halkın emperyalizme karşı duruşuyla, bağımsızlığa olan inancıyla ve çetin bir savaş neticesinde kurulmuştur. Büyük Atatürk’ün inşa etmeye çalıştığı ulus devletin temellerinde bu ayrıcalık ve şuur vardır.

        Dolayısıyla gerektiğinde özgürlüğü için her riski göze almasını bilen Türkiye Cumhuriyeti, barışı, huzuru, refahı ve birlikte yaşamı konuşmaya muktedir sayılı devletlerden biridir.

        “Yurtta barış, dünyada barış!” düsturu sadece bir diplomasi ilkesi değil bu toprakların bizatihi sesidir.

        1990’lı yıllarda Joseph S. Nye ile literatüre giren yumuşak güç, askeri ve ekonomik gücün yanında yeni bir hedefler bütününü sunmaktadır.

        Yumuşak gücü genel olarak tanımlamak gerekirse ortak değerlerde buluşabilmek, uzlaşabilmek ve kendi isteklerimizi cazibe yaratarak gerçekleştirebilmektir.

        Elbette ülkelerin askeri ve ekonomik güçleri yumuşak gücün başarısında nihai etkileyicilerdir. Askeri kapasiteniz yeterli değilse ya da ekonomik sorunlarınız büyüyorsa yumuşak güç kısa ve sınırlı bir etkiye sahip olabilir.

        İşte yumuşak gücü etkili kılabilmenin yollarından biri de buna uygun marka platformlar meydana getirebilmektedir. Bugün Antalya’da tamamlanan 2. Diplomasi Forumu bu kapsamda başarılı bir evreye taşınmıştır.

        Salgın sürecinin henüz tamamlanmadığı ve dünyanın bir savaş gerçeği ile yüzleştiği bugünlerde 84 devletten temsilcileri bir araya getirmek önemli bir yumuşak güç faaliyetidir.

        REKLAM

        Forum'da “diplomasiyi yeniden kurgulamak” ana tema olurken enerjiden, gıda güvenliğine, iklim değişikliğinden Afganistan’ın istikrarına kadar pek çok alt başlık paneller halinde tartışıldı.

        Elbette gündemde Ukrayna’daki savaş vardı. Bir gün önce Rusya ve Ukrayna dışişleri bakanlarının bir araya gelişini hep birlikte izledik. Henüz bir netice çıkmasa da dünyanın gözü o dakikalarda Türkiye’nin arabuluculuk girişimindeydi. Forumun ilk gününde Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'nin de çevrimiçi katılımı bekleniyordu ama gerçekleşmedi.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılış konuşmasında ise “Kırım’da yaşananlara göz yumulmasaydı bugün bu saldırı olur muydu!” çıkışı büyük alkış aldı. O sırada Kırım Tatarlarının milli lideri Mustafa A.Kırımoğlu ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg de salondaydı. Türkiye pozisyonunu bir kez daha hatırlattı. “Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden yanayım ancak Rusya'ya karşı yaptırımlardan şu an uzağım…”

        Antalya Diplomasi Forumunda Azerbaycan ve Ermenistan Dışişleri Bakanları da vardı. 2008’den bu yana Ermenistan’dan en üst düzey katılımdı. Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Hikmet Hacıyev’in Zengezur konusunda İran ile anlaşma açıklaması bence Forum'un en kritik haberlerindendi. Artık Ermenistan’ın bu konudaki anlaşmayı uzun süre ötelemesi mümkün değil.

        Türk Dünyası da oradaydı. Kazakistan kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev uzun zaman sonra ilk kez uluslararası bir etkinlikteydi. Sağlıklı ve morali yerindeydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile uzun bir görüşmeleri oldu. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kosova Başbakanı Albin Kurti, Gagauz Yeri Cumhurbaşkanı Irina Vlah, Özbekistan Dışişleri Bakanı Abdulaziz Kamilov, Kırgızistan Dışişleri Bakanı Ruslan Kazakbayev ve daha birçok isim oradaydı.

        Bu önemli organizasyonun ortaya çıkmasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun yoğun gayretleri olduğunu belirtmek lazım. Umarım dış politikadaki artan başlıklarla uyumlu biçimde böyle faaliyetlerin sayısı artar...

        KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile…
        KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile…
        Gagauz Yeri Cumhurbaşkanı Irina Vlah ile...
        Gagauz Yeri Cumhurbaşkanı Irina Vlah ile...
        Kırım Tatar Milli Lider Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile...
        Kırım Tatar Milli Lider Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile...
        Türk Devletler Teşkilatı Genel Sekreteri Baghdad Amreyev ile...
        Türk Devletler Teşkilatı Genel Sekreteri Baghdad Amreyev ile...

        Diğer Yazılar