İdil'in kenarında kadim topraklar ve Tataristan!
En çok merak ettiğim yerlerden biriydi tarihi Kazan şehri… Yirminci yüzyılın başlarında Türkçülük hareketinin merkezi haline gelen Kazan, aynı zamanda 1100 yıl önce Müslümanlığı kabul eden İdil-Bulgarlarının bugünkü yerleşkelerinden biriydi. “Deşt-i Kıpçak’’ olarak da ifade edilen topraklar Kazan’ın etrafına kuruluydu.
Yusuf Akçura, Ayaz İshaki, Abdullah Tukay, Sadri Maksudi Arsal, Şehabettin Mercani gibi isimler Kazan’dan yola çıkmıştı.
Bu bakımdan önce tarihi İdil-Bulgarları, sonra Altın Orda devleti ve onun dağılmasıyla Kazan Hanlığı ve son olarak bugünkü Tataristan Cumhuriyeti’ne uzanan bir süreçten bahsediyoruz.
İşte bu duygularla geldim Tataristan’ın başkenti Kazan’a…
Tataristan Cumhurbaşkanı Rüstem Minnihanov’un daveti üzerine bir dizi etkinliği de yerinde görme fırsatım oldu.
Zira Tataristan bugünlerde uluslararası bir organizasyona ev sahipliği yapıyor. 2009’da düzenlenen Rusya-İslam Dünyası Konferansının 13'üncüsü Kazan’da gerçekleşiyor. Rusya ve İslam ülkeleri stratejik vizyon toplantısı da bu organizasyon içerisinde. Bir sonraki zirvesinin Malezya’da toplanacağı açıklandı.
Ve tarihi İdil-Bulgarlarının İslamiyet’e geçişinin 1100. yıldönümü için Kazan’a 170 km mesafedeki Bulgar şehrinde de etkinlikler vardı.
Ancak öncelikle bugün Tataristan’ın önemine değinmek faydalı olacaktır.
Rusya Federasyonu’na bağlı bölgelerden biri olan Tataristan’ın Cumhurbaşkanı Minihanov’un bundan önceki görevi Başbakanlıktı. O dönemden itibaren Türkiye-Tataristan ilişkilerinde ciddi bir atılım gerçekleştirdi. Minihanov 2016 uçak krizinde Tataristan’daki Türk yatırımcılarının zarar görmemesi için yoğun bir çaba göstermişti. 1 yılda 36 ülkeye Türkiye'ye de 5 kez seyahat ettiğini belirtti. Bu yönüyle Tataristan’ı dışarı açan kişi diyebiliriz.
Tataristan Cumhurbaşkanı Rüstem Minnihanov ile birlikte…Kurumlarla temas sağlarken kamuda yetkili personelle de sohbet ettik. Cumhurbaşkanının her sabah 6’da çalışma odasından “günaydın” mesajını telegramdan ilettiğini öğrendim. Geri dönüşleri kendisi takip ediyormuş. Görebildiğim kadarıyla uzun yıllar edindiği tecrübe ile Cumhuriyette bir denge görevi de görüyor.
Türkiye ile ikili dış ticaret hacmi şu an istenen seviyede olmasa da bizzat yerinde gördüğüm potansiyel ile bunun çok hızlı artması mümkün. Türkiye 2,5 milyar dolar ile Tataristan’da en çok yatırım yapan ülke. Yaptırım kararları öncesine kadar Türkiye dışında Çin, Almanya, ABD, Fransa, Danimarka, Finlandiya yatırımları vardı. Bu arada yaptırımlarla birlikte bazı firmalar faaliyetlerini dondurmuş bazıları sona erdirmiş. Bir kısmı çalışanların maaşları ödemeye devam ediyor. Anlaşılan o ki yaptırımların gevşetilmesi ile birlikte dönmek ve pazarı kaybetmek istemiyorlar.
Tataristan yönetimi Türkiye ile ilişkilere büyük önem veriyor ve artık Tatar şirketleri de Türkiye'ye yatırım için geliyor. Bunlardan ilki TatNeft Gebze’ye yatırım yapacak. Yaklaşık 200 milyon dolar değerinde bir petro kimya tesisi kuruyor. Ayrıca Adana organize sanayi bölgesinde bir yatırım düşünülüyor. Tataristan yolda 30 milyon tonun üzerinde petrol üretiyor.
Gerek tarihsel gerekse Türkiye açısından taşıdığı önemin dışında bugün Tataristan özel ve özgün bir yere sahip.
Birincisi Rusya Federasyonu için aslında federasyonun anlam kazanmasını sağlayan bir pozisyonda. Şöyle ki Tataristan 1991’den sonra Rusya’nın merkezinde görece özerk yapısıyla federal yönetim biçiminin bir göstergesi ve sürdürülebilirliği için sembol niteliğindeydi. SSCB dağıldığında Tataristan uzun tartışmalardan sonra Federasyon kapsamında özerk bir yönetim olmayı tercih etti. Bunun o dönem farklı sebepleri vardı. Bu yönelim sonucu 1994 yılında Rusya ile hakimiyetin paylaşılması anlaşması imzalandı. Anlaşma Kazan’a vergi ayrıcalığı, dış ilişkilerde üçüncü devletlerde kültürel ve ekonomik temsilcilikler açma hakkı, iki devlet dili hakkı gibi ayrıcalıklar tanımıştı. Ve bu başlangıç Rusya’daki diğer bazı özerk yapılanmaları da doğurdu.
2007 yılında yenilenen anlaşmada bir takım haklar alınsa da Tataristan imtiyazlı yapısını devam ettirdi. Ve 2017 yılında süresi dolan bu anlaşma yenilenmedi. Çünkü Rusya’da yönetimsel yapıyı tadil eden anayasa değişiklikleri gerçekleşti. “Federasyonda birden fazla Cumhurbaşkanı olmaz.” diyerek yapılan bu düzenleme Tataristan parlamentosunda onaylanmadı. Zaten Cumhurbaşkanı unvanı yoğun biçimde şu an kullanılıyor. Tatarca ve Rusça resmi dil. Gelişmeleri ve Rusya'nın değişiklik adımlarının sosyal/siyasal etkilerini biraz da zaman ve koşullar tayin edecek gibi…
Öte yandan konuştuğum pek çok Tatar bu durumdan şikayetçi değil. Aksine topraklarında halihazırda kurulan denge ve birlikte yaşam alanı korunabilirse bir problem olmayacağını düşünüyorlar. Rusya için de Tataristan vazgeçilmez... Sadece tarihsel bakımdan değil, ekonomisiyle de çevredeki diğer bölgelerin çekim merkezi...
Bununla birlikte Tataristan, Türk ve Rus coğrafyası arasında etkileşimin temsilcilerinden biri ve Müslümanlar ile Ortodoks Hristiyanların bir arada yaşadığı özgün bir yer. Nüfusunun yüzde 51.3’ünü Tatarlar, yüzde 41’ini de Ruslar oluşturuyor. Tatarların içinde de Hristiyan olanlar var. Hatta onların daha iyi Tatarca konuştuğu belirtiliyor.
Doğrusu buraya gelerek ve buradaki sosyal, ekonomik yaşamı bizzat teneffüs ederek tüm bu tespitleri daha yakından gözleyebilmek mümkün. Tataristan'ı daha yakından takip etmemiz ve anlamamız gerektiğini burada gördüm.
YARIN tarihi Kazan şehrinden izlenimlerle devam edeceğiz...