Hazar'ın dalgaları bu kez nereye vuruyor?
NATO zirvesiyle aynı gün gerçekleşen bir başka önemli zirve daha vardı. Madrid’de “en önemli tehdit” olarak kayıtlara geçen Rusya lideri Putin, yaklaşık 7 bin km uzaktaki bu zirvede “yakın çevresiyle” bir araya geliyordu.
Bu bakımdan geçtiğimiz çarşamba günü, Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat’ta gerçekleşen Hazar’a kıyısı olan devletlerin altıncı zirvesi aslında küresel güç mücadelesinde yeni kırılmalara aday gözüküyor…
Hazar “Beşlisi” de denilen söz konusu toplantıya Türkmenistan, Azerbaycan, İran, Kazakistan ve Rusya Federasyonu devlet başkanları katıldılar. Bir önceki zirveden farklı olarak iki yeni devlet başkanı vardı. Kazakistan ikinci cumhurbaşkanı Kasım-Jomart Tokayev, Türkmenistan ise babasından görevi devralan Serdar Berdimuhamedov ile temsil edildi. Ayrıca Putin için Çarşamba günkü Aşkabat ziyareti, 24 Şubat'ta başlayan Ukrayna savaşından bu yana yaptığı ikinci yurtdışı gezisiydi. Bir gün öncesinde de Putin Tacikistan'ı ziyaret etti.
2018'de Hazar’ın önemli petrol üretim merkezlerinden biri olan Atrau’da (Kazakistan) beş ülke bir araya gelerek onlarca yıllık belirsizliği sona erdiren bir anlaşmaya imza atmışlardı. Uzun yıllar süren “Göl mü? Deniz mi?” müzakerelerinin ardından, beş devlet Hazar'ın "özel bir yasal statüye" (ne göl ne deniz) sahip olduğuna karar verdiler. Bu anlaşma ile her ülke kıyılarından uzanan 15 millik karasuları üzerinde yetki sahibi olurken, ilave 10 mil üzerinde münhasır balıkçılık hakkı vermektedir. Suyun geri kalanı, kıyıdaş ülkeler arasındaki ikili anlaşmalarla şekillenebilecektir.
Örneğin anlaşmayla birlikte Azerbaycan-Türkmenistan arasında Hazar Denizi'ndeki “Dostluk” sahasında hidrokarbon kaynaklarının ortak keşfi ve geliştirilmesine yönelik bir Mutabakat Zaptı imzaladı ki bu anlaşma uzun zamandır bu meselede uzak duran iki devletin en olumlu girişimiydi.
Bu tarihten itibaren Trans-Hazar doğalgaz boru hattının inşasının önündeki siyasi engellerin kalktığı seslendirilmeye başlandı.
Ancak gelinen aşamada bu proje ihtimali güçlense de özellikle Rusya ve hatta İran’ın tutumu hala kritik önem taşımaktadır. Her iki ülkenin de Türkmenistan ve Kazakistan’ın kaynaklarının Hazar’dan Azerbaycan kıyısına uzanmasına izin vermek istemeyeceği açıktır!
Öte yandan Rusya ve İran’ın üzerinde durduğu proje 2000 yılında anlaştıkları ve daha sonra Belarus, Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan, Ermenistan ve Azerbaycan'ın da belli ölçüde katıldığı Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru‘dur.
Bu tespitler ışığında Çarşamba günkü son zirvede altı çizilen en önemli husus yabancı orduları ve/veya onlarla ortak askeri adımları bölgeden uzak tutma konusunda ortak bir taahhüt kamuoyuna yansıdı. Hazar zirvesinde bölgenin ekosistemi gibi pek çok başlık vardı elbette ama en önemlisi, Hazar'dan her türlü yabancı askerin men edilmesi ve üye ülkelerin topraklarını başka bir kıyı ülkesine karşı kullanmama taahhüdünün altının çizilmesiydi.
Bu salt Hazar’ın güvenliği için ortaya konulan olağan bir ortaklaşma mı yoksa bölgede güç kapasitesini artırma imkanı bulunan bazı ülkeler için verilen zorunlu bir mesaj mıydı?
Putin ve diğer liderler zirvede yaptıkları açıklamalarda Ukrayna'daki çatışmalardan bahsetmemiş olsalar da bu noktada en önemli mesaj elbette NATO olacaktı! Bununla birlikte bölge ülkeleri için NATO’nun dışında ve ötesinde algılanan Türkiye’nin bu sahada varlığı nasıl irdeleniyordu?
Ukrayna savaşıyla birlikte bir müttefik olma konumunu ve Hazar’ın kıyısındaki önemini artıran Türkiye, geçtiğimiz ay Kazakistan ile ortak SİHA üretim anlaşmasına varmıştı. Yine Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan’da Türk SİHA’ların varlığı biliniyor. Azerbaycan’ı saymaya gerek yok sanırım…
Şunu ifade etmek gerekir ki savaş uzarsa ve Batı'nın yaptırımları bu anlamda devam ederse Trans-Hazar Boru Hattı ve kıyı ülkelerinin yeni lojistik, nakil hatları için kendilerine yeni ittifak senaryoları geliştirmeleri daha fazla gündeme gelecektir.
İşte Türkiye bu yaklaşan ihtimallere karşı çok iyi hazırlık yapmalıdır. İçeride en azından konsensüsü sağlamak dışarıda ise ABD ve Rusya arasında sıkışan değil rasyonel bir denge halini kurabilmek en büyük önceliğimiz olmalıdır.