Milli Eğitim Bakanı Özer'den açıklama geldi. Uzman ve Başöğretmenlik sınavıyla ilgili son durum ne?
Bugünkü Uzman Öğretmenlik ve Başöğretmenlik konusundaki yazımda öğretmenlerin yeni meslek kanunu ile bu unvanlara getirilen eğitim ve ardından sınav uygulamasına itiraz ettiklerini ortaya koymuştum. Konuyla ilgili Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer aradı ve bu talebe yönelik görüşlerini açıkladı. Bu vesileyle öğretmenlerin bu husustaki tüm kaygılarını doğrudan iletme fırsatım da oldu.
Konu hakkında Sayın Bakan, bu süreci çok önemsediklerini ve asıl hedeflerinin hem öğretmenlerin özlük haklarına katkı sağlamak hem de yeni bir heyecan vermek olduğunu vurguladı. Zira yeni yılla birlikte uzman öğretmene 3 bin TL, başöğretmenlerde en az 6 bin TL’lik bir ek ücret yansıması olacakmış. Zaten bu unvanların tek belirgin yanı da özlük hakkına getirdiği bu değişim. Üstelik anladığım kadarıyla bu yasadaki nihai madde ilk hazırlandığı şekli değil… Farklı bakanlıklarla görüşmeler neticesinde bu noktaya gelmiş.
Milli Eğitim Bakanı Sayın Özer’e velilerin öğretmenler arasında tercih etme yönteminin yaygınlaşabileceğini, bunun da huzursuzluğu artıracağı kaygısını aktardım. “Bu mümkün değil, böyle bir şeye izin vermeyiz.” cevabını verdi. Tabii bu kaygı ve detayın takipçisi olmak gerek. Böyle bir tablonun oluşmasına asla izin verilmemeli.
Bakan Özer iki temel sebeple bir sınav yapmak zorunda olduklarını belirtti.
“Birincisi uzaktan verdiğimiz bir eğitim var. Bunun sonunda mutlaka bir ölçüm yapmak zorundayız. Kanunda da bu var. Eğer bunu otomatik bir prosedüre çevirirsek unvanların da anlamı kalmaz. Sınav zaten çok basit ve eğitime katılımla rahatlıkla aşılabilecek türden olacak. Sadece Yüksek Lisans ve Doktora yapanlar sınavdan muaf olacak. Burada lisansüstü eğitimi teşvik etmek istedik. Hatta ilk teklifte öğretmenlerin sadece kendi alanlarıyla ilgili olması gerektiği vardı. Ben bunun herhangi bir alanda yapılmasının yeterli olması gerektiğini savundum. Şu anda da öyle."
“İkincisi bu sınava herkes değil istekliler başvuruyor ve bu eğitimi alarak sınava girmeye hak kazanıyorlar. Şu ana kadar başvuranların sayısı 613 bin. 90 bin de Yüksek Lisans yaptığı İçin muaf olacak. Bu da ciddi bir oran sayılır.”
Bu noktada sayın Bakana ölçme yönteminin bir yazılı sınav değil de uygulama ya da seminer gibi bir usulle sağlanıp sağlanamayacağını bir öneri olarak kendisine ilettim. Ya da hem uygulama hem sınav olarak bir karma ölçme olabilir. Öğretmenlerin en önemli alanı sınıflar ve buradaki katkıları olduğuna göre ölçme kısmı daha güçlü hale gelecektir. Belki bu yöntem ara bir formül olarak düşünülebilir. Çünkü görebildiğim kadarıyla bu konuya eleştiri getirenlerde sınav hem bir stres unsuru hem de mesleğin doğasına aykırı sayılıyor. Ben hala burada bir düzenleme olabileceğine inanmaktayım.
Milli Eğitim Bakanı Özer’in açıklamaları böyleydi.