Sığınmacı sorununu ve yapılabilecekleri konunun uzmanıyla konuştuk. Önemli tespit ve uyarılar…
Sığınmacı meselesi Türkiye’nin ve Türk Milletinin temel problemlerinden biri. Hatta ekonomi ve diğer problemlerin yanında bu başlığın gelecekte meydana getirebileceği olumsuz neticeler gerçek bir beka sorununa işaret ediyor.
Böylesine önemli bir problemi çözmek adına katkılarımızı, farklı pencerelerden bakış açılarını kamuoyu ile paylaşmak gerektiğine inananlardanım. Bugün de buna uygun şekilde uzman bir ismin görüşlerini sizlerle paylaşacağım.
Şunu da belirtmek gerekir ki yaklaşan seçimleri dikkate aldığımızda meseleyi partiler üstü değerlendirebilmek çok daha önemli hale geliyor. İşte Prof. Dr. Nuray Ekşi bu isimlerden biri.
Halen Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Nuray Ekşi ile geri göndermenin mümkün olup olmadığını ve sorunu hafifletmek için nelere dikkat edilmesi gerektiğini irdeledik. Sayın Ekşi’nin bu konuda ciddi çalışmaları ve eserleri bulunuyor.
Şimdi ana başlıklarla söyleşimizi aktarmaya çalışalım…
“KAYITLI OLMAYANLAR HEMEN GERİ GÖNDERİLMELİ”
Prof. Dr. Ekşi’ye göre Suriyeliler ile diğer düzensiz göç unsurları birbirinden ayrı düşünülmeli ve düzensiz göçe kesinlikle müsaade edilmemeli…
“Mart 2011’de başlayan Suriye krizinin ardından Türkiye açık sınır politikası uygulamış ve Suriyelileri Türkiye’ye kabul etmiştir. Afganistan, Pakistan ve diğer ülkelerden gelen yasadışı göçmenlerden bu yönleri ile Suriye vatandaşları ayrılmaktadır. Pakistan, Afganistan ve diğer ülkelerden yasadışı yollarla Türkiye’ye giren yabancılar bulundukları yerin il göç idaresine kayıt yaptırmamışlarsa veya iltica başvurusu yapmamışlarsa Türkiye’den sınırdışı edilirler. Afganistan, Pakistan ve diğer ülkelerden gelen, iltica talebinde bulunan ve iltica talebini kaydettirerek Türkiye’de yaşamakta olan yabancılar da vardır.
Türkiye’de bulunan Suriye vatandaşları, ilticanın bir türü olan “geçici koruma” altındadırlar. Geçici koruma altındaki Suriye vatandaşları kendilerini il göç idaresi müdürlüklerine kayıt yaptırmışlardır. Kendilerine yabancı kimlik numarası içeren “Geçici Koruma Kimlik Belgesi” verilmiştir. Geçici Koruma Kimlik Belgesi sahibi olan Suriye vatandaşları Türkiye’de yasal olarak bulunmaktadırlar.
Suriye vatandaşı geçici koruma statüsü ile Türkiye’de bulunmaktadır. İçişleri Bakanlığı’nın Eylül 2021’de yaptığı basın açıklamasına göre 1.200.000 Suriye vatandaşına ikamet izni verilmiştir. İkamet izni verilmesi uygulaması isabetli bir uygulama olmamakla beraber devletin yükünün azaltılması için bu yola gidilmiş olabilir. Yaklaşık 220.000 Suriye vatandaşına Türk vatandaşlığı verilmiştir. 450.000 civarında Suriye vatandaşı gönüllü geri dönüş yapmıştır denilmektedir. O zaman 2021 yılında 3.737.369 olan geçici koruma altındaki Suriye vatandaşlarının sayısının yaklaşık 3.200.000 olması gerekirdi. Eğer kayıtlı olmayan Suriye vatandaşı varsa, o zaman söz konusu Suriyeliler Türkiye’de yasa dışı olarak kalmaktadırlar. Fakat sağlık başta olmak üzere hizmetlerden ve yardımlardan yararlanabilmeleri için kayıt yaptırmak zorundadırlar. Zaten yaptırmışlardır.”
AVRUPA’YA GİDİŞ İSTEĞİ ADIM ADIM NASIL AZALDI?
İlginçtir Suriye krizi Mart 2011’de başladı, fakat 2012 yılında Türkiye’deki Suriyeli sayısı 14.237 ve 2013 yılında 224.655 idi. Türkiye sürekli olarak kayıt yapmıştır. Hatta Avrupa ülkelerinden gelen Suriye vatandaşları bile kaydedilmiştir. Niçin kayıtları bir sayıya ulaştıktan sonra kesmemiştir? Başlangıçta Suriye vatandaşları kamplarda tutulmaktaydı. Bu kamplar Suriye sınırına yakın yerlerde kurulan çadır ve konteynır kamplardı. Bugün kamplarda kalanların sayısı 50.000 civarında olsa gerek.(18 Temmuz itibariyle 48.399) Suriye vatandaşları kitlesel akınla geldiklerinden düzgün kayıtları çok geç yapılabildi. Ellerinde kimlik belgesi olamayanların sayısı çok fazlaydı. Üstelik bir kısmı kimlik belgelerini asla yetkili makamlarla paylaşmadılar. Amaçları Avrupa’ya gitmekti. Sebebi de, eğer kimliklerini yetkili Türk makamlarına gösterip gerçek isimleriyle kayıt yaptırmış olsalardı Avrupa ülkeleri söz konusu Suriyelileri kabul etmeyecekti. Zira ilk iltica ülkesi olan Türkiye’den Avrupa’ya gitmiş olacakları için Avrupa’nın onları Türkiye’ye geri gönderme yetkisi vardı.
İşte Nuray hanımın ifade ettiği bu detay 2013’te imzalanan ve 2014’te yürürlüğe giren AB ile Geri Kabul protokolünün ne kadar kritik bir içeriğe ve zamanlamaya sahip olduğunu bir kez daha gösteriyor. Doğrusu gerek karşılaştıkları sert muamele gerekse buradaki yerleşiklikleri sebebiyle bugün Suriyelilerin AB ülkelerine gitme konusunda daha isteksiz olduğunu düşünüyorum.
“UYGUN OLAN TERCİH İLLERDE KOTA SINIRLAMASIDIR.”
Suriyelilerin çoğunun kayıtları beyan üzerine yapıldı. Avrupa’ya gitme umutları sona erdiği için şimdi yüzlerce kayıt düzeltme davası açmış ve kayıtların düzeltilmesini talep etmektedirler. Gerçekte çocuğu olmayan Suriye vatandaşını sanki çocuğu gibi veya eşi olmayanı eşi gibi gösterenler; adını ve soyadını yanlış yazdıranlar oldu. Bu husus güvenlik açısından da son derece risk yaratmaktadır. Türkiye’nin belki de en büyük hatası, Türk hukukuna ve Türkiye’deki kurallara uymak zorunda oldukları konusunda Suriye vatandaşlarında bir bilincin oluşturulmamasıdır. Bazı yasadışı eylemlerin, nasılsa gidecek gözüyle bakılarak, işleme konu yapılmaması; Türk hukukuyla bağdaşmayan Suriye Medeni Kanununa göre işlem yapılmasına ses çıkarılmaması yanlış olmuştur. Kamp dışına çıkarılmaları ve İstanbul gibi turizm cennetinde 600.000 Suriyelinin olmasına izin verilmesi; Hatay, Mardin, Mersin ve İskenderun illerinde kota sınırlamalarının getirilmemesi yerinde olmamıştır.
“KENDİ KONSOLOSLUĞU İLE BAĞLANTI KURANLAR GERİ GÖNDERİLEBİLİR”
Suriyelilerin bayramlarda gidip gelmesi tartışmaya sebep olmuş ve bir süre sonra buna izin verilmeyeceği açıklanmıştı. Sayın Ekşi bu kapsamda başka bir detayı da gündeme getirdi. Konsolosluk ile bağlantı kuran kurmak isteyenlerin geri gönderme konusunda daha farklı bir pozisyonda değerlendirilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Suriye’ye gidiş ve gelişlere izin verilmesi, iltica sisteminde olmayan bir uygulamadır. Üç ay ile altı ay süreyle kendi ülkelerinde kalan Suriye vatandaşları için Suriye güvenli iken geri gönderilmeye çalışılınca güvensiz hale mi geliyor? Binlerce Suriye vatandaşı Şişli/Nişantaşı’ndaki Suriye konsolosluğuna gitmektedir. Her gün kilometrelerce konsolosluk önünde sıralar oluşmaktadır. Uluslararası hukuka göre, kendi konsolosluğu ile bağlantı kuran Suriye vatandaşları Suriye’ye geri gönderilebilir. Neredeyse her ilde kayıt yapılması; kayıtlı olduğu ili terk edip diğer illere özellikle İstanbul’a gidenlere yönelik ciddi önlemlerin alınmaması; daha çok hizmet içi genelgelerle sorunların çözümlenmeye çalışılması işi içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Göçün özellikle kontrolsüz göçün bir hibrid savaş yöntemi olduğu artık bilinen bir gerçektir.
YASA DIŞI ÇALIŞMAYA SET ÇEKİLMELİ
Sığınmacıların ekonomiye ve istihdama faydası olduğu yönündeki değerlendirmeleri de sordum Prof. Dr. Nuray Ekşi’ye… Özellikle kayıt dışılık, yasa dışı çalışmaya dikkat çekiyor.
“Suriye vatandaşlarının Türkiye’de çalışabilmesi için “çalışma izni” veya tarım ve hayvancılık işlerinde çalışacaklar açısından “çalışma izni muafiyeti” almaları gerekir. Bu belgeleri olmayan Suriye vatandaşlarının Türkiye’de çalışması yasadışıdır. Hiçbir ülke yabancıları çalışma izini olmaksızın yani hukuka aykırı olarak çalıştırmasıyla övünemez. Ayrıca büyük şirketler yasadışı işçi veya personel çalıştıramadıklarından şirketler arasında da haksız rekabete yol açmaktadır. Çalışan Suriyelilerin açısından da örneğin asgari ücreti alamama vs. sorunu yaratmaktadır. Yasadışı çalışmanın önüne mutlaka set çekilmelidir.”
ASLOLAN GÖNÜLLÜ GERİ DÖNÜŞ OLSA DA BU HAK HER TÜRLÜ TÜRKİYE’NİN ELİNDEDİR!
Geri gönderme meselesi siyaseti ve toplumun gündeminde olmayı sürdürüyor. Seçim yaklaşırken problemin nasıl çözüleceği de hem siyasi partiler hem de seçmenler açısından önem taşıyor. Mevcut siyasi iktidar göndereceğiz göndermeyeceğiz derken gelinen son aşamada Türkiye’nin kontrol ettiği bölgelere 1 milyon kişinin geri döndürüleceğini ifade ediyor. Bu arada Suriye’de Esad yönetimiyle görüşme düzeyini artırma kararı olayın başka bir boyutu. Muhalefet partileri ise bütünsel bir geri göndermeden bahsederken Türkiye’nin uluslararası ve hukuki bir takım sorumluklarına da atıf yapıyorlar. Bir de “geri gönderemeyiz”, “gitmeyecekler” diyenler var. Bu tartışmaları da sordum:
"Uluslararası hukukta Suriyelilerin geri gönderilmesi yolları mevcuttur. Geri göndermenin sayısız örnekleri vardır. Ayrıntılarını gerektiğinde anlatabilirim. “Geri göndermek mümkün değildir” söylemlerini hukuken kabul etmek mümkün değildir. Ayrıca bugün yasadışı göçten beslenen çok sayıda göçmen kaçakçısı, insan ticareti yapanlar, yasadışı olarak yabancıları istihdam edenler, dernekler, vakıflar bulunmaktadır.Kimilerinin bunu istememesine şaşırmıyorum. Ancak geçici koruma altında bulunan Suriye vatandaşlarının şartları yerine geldiğinde uluslararası hukuka göre geri gönderme hakkı Türkiye’nin elindedir. Yetkisi dahilindedir. Ancak asıl olarak gönüllü geri dönüştür. Olayın insani yönü ve boyutları elbette ayrıca değerlendirilebilir ama bu hak ve yetkinin Türkiye’ye ait olduğunu net olarak söyleyebilirim.
VATANDAŞLIK İÇİN KENDİ ÜLKESİNDE DE SORUŞTURMA YAPILMASI ÇOK ÖNEMLİ
Bir diğer konu da Suriyeliler ve diğer sığınmacılara vatandaşlık verilmesi…
"Geçici koruma altında bulunan Suriyelilere yetkili makam kararıyla vatandaşlık verilemez. Zira bir yabancının Türk vatandaşlığını kazanması için 5 yıl Türkiye’de ikamet etmesi gerekir. Ancak iltica statüsünde Türkiye’ye geçirilen süre ne kadar olursa olsun vatandaşlık açısından bu süre sıfır olarak kabul edilir. Bakanlığın açıklamalarına göre Suriye vatandaşları istisnai yoldan vatandaşlık kazanmışlardır. Fakat istisnai yolla vatandaşlık kazanma şartlarını yerine getirdiklerini sanmıyorum. Zira Türkiye’ye önemli yatırım yapan, ekonomik alanda önemli katkısı olan vb kapsamında değillerdir. Her şeyden önemlisi hangi yolla Türk vatandaşlığını kazanmak için başvururlarsa vursunlar Suriye vatandaşlarının Türk vatandaşlığını kazanabilmesi için güvenlik soruşturmalarının yapılması gerekir. Güvenlik soruşturmaları sadece Türkiye’yi kapsamaz. Suriye’de de güvenlik soruşturmalarının yapılması gerekir. Ancak Suriye ile Türkiye arasında 2013 yılından beri diplomatik ilişkiler askıya alındığından Türk yetkilileri Suriyeli yetkilerle bu konuda irtibat kurabiliyor mu?
****
Prof.Dr.Nuray Ekşi Kimdir?
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni birincilikle bitiren Prof. Dr. Nuray Ekşi, yurt dışında ve yurt içinde düzenlenen veya çeşitli kurumların işbirliği ile şahsen düzenlediği birçok konferans, panel ve seminerde konuşmacı olmuş ve oturum başkanlığı yapmıştır. Prof. Dr. Ekşi çok sayıda akademik dergide hakem, yayın kurulu üyesi veya danışma kurulu üyesi olarak görev yapmaktadır. Ayrıca, 2012 yılından beri yayımlanmakta olan UTTDER-Uluslararası Ticaret ve Tahkim Hukuku Dergisi’nin ve 2019 yılından beri yayınlanmakta olan İstabul Spor Hukuku Dergisi’nin kurucusu ve genel editörüdür. Prof. Dr. Nuray Ekşi, Hollanda’da bulunan Lahey Milletlerarası Hukuk Akademisi’nin 1-21 Temmuz 2006 tarihlerindeki Milletlerarası Özel Hukuk oturumlarında ders vermiştir. Prof. Dr. Nuray Ekşi milletlerarası özel hukuk, milletlerarası usul hukuku, yabancı sermaye yatırımları, Avrupa Birliği milletlerarası özel hukuku, uluslararası ticaret hukuku, milletlerarası tahkim, yabancı ve mülteciler hukuku üzerine yazılmış çok sayıda kitabın yazarıdır. Makaleleri, Türk ve yabancı birçok hukuk dergisinde yayımlanmıştır. Göç ve iltica alanında çok sayıda makale ve kitabı olan Prof. Dr. Ekşi’nin, the New Turkish Law on Foreigners and International Protection: An Overall Assessment [Türk Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu: Genel Değerlendirme] adlı eseri Almanya’nın prestijli yayınevlerinden bir olan Nomos Verlagsgesellschaft tarafından 2014 yılında Schriften zum Migrationsrecht’in serisi olarak yayınlanmıştır. Ayrıca göç ve iltica alanında çok sayıda uluslararası projede görev yapmıştır.