ABD-Türkiye ilişkisinde kopuş tehlikesi var
Amerika ile inişli çıkışlı da olsa yıllardır sürdürülen müttefiklik ilişkimizde bir kopuş yaşanması tehlikesi var bu kez. Bu yüzden gelecek hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump arasındaki zirve, iki ülke açısından da çok önemli.
Türkiye’nin zirvede konuşacağı konular listesi hayli uzun, ancak Amerika şu anda sadece “Kuzey Suriye’de DEAŞ’a karşı mücadelesinde Türkiye’yi kırmadan, üzmeden YPG/PYD güçleri ile hareket etmeyi nasıl sürdürürüm” meselesine konsantre olmuş durumda ve bunun “Amerika’nın şu anki en önemli ulusal güvenlik meselesi” olduğunu da söylüyorlar.
Türkiye, Suriye’de DEAŞ’a karşı mücadelenin terörist ve PKK bağlantılı YPG/PYD güçleri ile birlikte değil Türkiye ve oluşturduğu yerel güçlerle yapılmasını istiyor.
Amerika ise bir süredir DEAŞ’a karşı zaferin en hızlı ve etkin biçimde yerel Kürt güçlerle alınacağını ve Türkiye’in sunmuş olduğu planın bu kadar etkin olmayacağını düşünüyor.
ABD, Türkiye’nin itirazlarına karşı ise YPG’nin Türkiye’ye yönelik terörist faaliyeti olmadığını iddia ediyor. Türkiye bu iddiaya karşı Washington’a yeni kanıtlar da getirdi.
Ancak eğer şu anki durum burada görüşmeler yapmakta olan İbrahim Kalın, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’dan oluşan heyet tarafından değiştirilemezse, kararın Türkiye’nin istediği gibi çıkma ihtimali zayıf gibi gözüküyor.
Amerika’nın aradığı yeterince etkin ve hızlı çözüm dışında iki ülkenin anlaşmasını zorlaştıran asıl mesele Rakka kurtarıldıktan sonra nasıl yönetileceği konusunda düğümleniyor.
Türkiye harekâtın Kürtler ile birlikte yapılması durumunda şehrin idaresinin Kürtlere verileceğini ve bunun da ilerde, bölgede Kuzey Irak’ta olduğu gibi yeni bir Kürt oluşumuna yol açacağını söylüyor.
Amerikalılar ise Kürtlerden Rakka kurtarıldıktan sonra şehrin yönetimini yerel Arap güçlere verecekleri garantisi aldıklarını söylüyorlar.
Ancak ilerde bölgede bir Kürt oluşumuna temel hazırlandığı kuşkusunda Türkiye haklı. Amerikan yönetiminde ilerideki Kürt oluşumundan bir “suzerainty” (hükümdarlık) diye bahsediliyor bile. Üstelik Amerikalılar bu oluşum için Rusya ve Suriye devleti ile hemfikir olunduğunu da söylüyorlar.
Amerika, yerel güçlerin oluşturduğu gruplar arasına El Kaide bağlantılı militanların da sızmış olduğunu ve Türkiye’nin istediği olursa ilerde Rakka’nın bu defa da El Kaide’ye terk edilmesi tehlikesinin bulunduğunu ileri sürüyor.
Gördüğünüz gibi yaklaşımlar arasında uçurumlar var ve anlaşma umudu şu an gözükmüyor ama tabii ki şu anda yapılan pazarlıklarda bu uçurumun üstüne müttefikliği kurtaracak bir köprü de çekilebilir.
Bu arada Trump, Kürtlerle devam edilmesi yolundaki siyasi iradenin oluşmaya başladığı mesajını Savunma Bakanı Mattis’e iletmiş durumda, henüz belge imzalanmadı ama bu niyet var ortada. Bu yüzden bölgeye son asker ve teçhizat sevkıyatının bizzat Mattis’in emriyle yapıldığı söyleniyor burada. Daha önce bu tür hassas sevkıyatlar siyasi sorumluluktan kaçınmak için komutanlara yaptırılırdı. Bu defa Mattis bizzat devreye girerek “Olayın arkasında siyasi irade de var” mesajını verdi.
Yönetimden iyi haber alan Foreign Policy Dergisi’nin son sayısında, “Trump, Türkiye’ye ‘Rakka’yı Kürtlerle alacağız’ diyecek” (Trump to tell Turkey: We are going to take Raqqa with the Kurds) başlıklı yazı da yayınlandı.
Anlayacağınız şu andaki gidişat istediğimiz gibi değil ve gerginlik var. Her şey bürokratların görüşmelerinden sonra Erdoğan’ın onlardan alacağı bilgilere göre Beyaz Saray’da yapacağı kritik görüşmede belli olacak.