Washington'un Kudüs şifresi
WASHINGTON, siyasi sembollere çok önem verir. Bir toplantının yapıldığı yer, katılanların oturma biçimleri, resmi binaların konumları ve aralarındaki simetri ilişkisine bakarak siyasi anlamlar çıkarmak mümkündür. Kasım ayında şehrin sembolik ikonları arasına bir yeni bina daha katıldı. Bu bina, ABD’nin Kudüs’e yönelik aldığı kararın anlamını çözümlememiz için bize gereken şifreleri vermektedir.
Geçen kasım ayında ziyarete açılan bu bina “İncil Müzesi”ydi. İncil’de anlatılanların sahnelendiği, kutsal olduğu kabul edilen olayların görüntülü sergilendiği bu müze, resmi binaların simetrik konumlarına anlam yükleyen bu şehirde Kongre binasına yakınlığı ve Washington Anıtı’na göre konumuyla artık şehirde yeni bir hâkim alan olduğuna işaret ediyordu.
Evanjelik hareketin resmi politikaların üzerinde hâkimiyetinin her geçen gün daha da arttığı bu şehirde açılan İncil Müzesi, seküler içerikli resmi binalara göre daha küçük olsa da dış estetiği ve içinde sergilenenlerin anlamıyla diğer tüm resmi yapılara, “Ben sizi elimde oynatırım” edasındaydı.
NETANYAHU BAĞLANTISI
Sonra zamanın ruhunu anlamamıza yarayacak yeni bir sembolik gelişme daha oldu. İncil Müzesi’nin açılışını dünyada ilk ve belki de tek tebrik eden siyasi lider İsrail Başbakanı Netanyahu oldu. İncil Müzesi’ni açıldıktan bir süre sonra ziyaret eden İsrail Turizm Bakanı, Başbakan Netanyahu’nun yazmış olduğu müzenin açılışını kutlayan bir mesajı okudu.
Amerika’daki Evanjelik hareketi ile Yahudiler arasında bir kutsal kitap kardeşliği bulunuyor. Evanjelikler, İsrail’deki Ortodoks Yahudi hareketiyle çok yakın ilişkideler. İkisi de kutsal kitapta Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak yazdığını kabul ediyor.
Tüm bu sembolleri, şifreleri bir araya getirdiğimizde, Amerika’nın yeni Kudüs politikasının anlamını çıkarabiliriz. Bu yeni politika, Evanjelik ve Yahudi işbirliğinin bir projesidir ve büyük bir savaşı bile göze alarak uygulamaya sokulmuş bir dini bölgesel tasarımdır.
Tabii bu göz önündeki sembollerden Kudüs politikasının şifrelerini çözebilsek dahi bunun Washington’un loş siyasi koridorlarında nasıl hayata geçirildiğini de çözmeye çalışmamız lazım.
EVANJELİKLER BEYAZ SARAY’DA
New York’taki davanın son gününde hâkimin davayı erken bitirmesinin avantajını kullanıp bir süredir ayrı kaldığım Washington’a, bu tür konuları iyi bilen bir arkadaşımla buluşmak üzere geçtim.
Kaynağım bana, Evanjelik hareketin Washington’da ve Beyaz Saray üzerinde kurmuş olduğu etki mekanizmalarını, bir ahtapot gibi tüm kurumlar içinde gücü nasıl ellerinde tuttuklarını anlattı.
Başkan Yardımcısı Mike Pence’in koyu bir Evanjelik olduğunu zaten biliyoruz. O tek başına bir kadınla konuşamayacak kadar inançlarıyla yaşayan bir başkan yardımcısı. Bu yüzden Kudüs kararını Beyaz Saray’da Trump açıklarken tam arkasında Mike Pence’in de dalgın gözlerle Amerikan bayrağının altında durmasının sembolik önemi büyüktür.
Eski başdanışman Steve Bannon, Beyaz Saray’dan ayrılmış olsa da gücünü hâlâ koruyor. Zaten onun ayrılması, Başkan’la yaptığı bir anlaşma üzerineydi. “Beyaz Saray dışına çıkayım ki sizin (Trump) düşmanlarınızla daha rahat tüm silahları kullanarak mücadele edeyim” diyerek ayrılmıştı. İslamofobik olan Bannon, Trump’ın kemik oy tabanını oluşturan Evanjelik oyları yönlendirmede çok etkili.
Kaynağım, benim zaten bildiğim bu iki isim yanında bugüne kadar duymadığım başka bir konuya da dikkatimi çekti.
GAYRİ RESMİ DANIŞMANLAR
Evanjelik hareketin içindeki tartışmayı da iyi bilen bu kaynağıma göre, Beyaz Saray içinde kamuoyunun fazla duymadığı, sadece Evanjeliklerden oluşan bir gayri resmi danışman grubu var. Bunlar kendilerine “Evangelical Advisory Board” adını takmışlar. Bunlar içinde en etkili isim, grubun de facto sözcüsü Johnnie Moore. Bunlar sadece Başkan’a tavsiyelerde bulunmakla yetinmiyorlar, Ortadoğu’da Amerika’nın kurmak istediği yeni düzenin de perde arkasında uygulatıcıları. Bunun için grup olarak başka ülkelere ziyaretlerde bulunuyorlar, yabancı liderlerle görüşüyorlar. Örneğin, Evanjelik danışmanlar grubu, Mısır’a giderek Başkan Sisi’yle de görüşüp Amerika’nın alacağı yeni kararları önceden ona anlattılar.
Bu yeni politikayı yazan Beyaz Saray’da dar bir grup üst düzey insan var. Bunlar Evanjelik danışman grubuyla da işbirliği içinde çalışıyor. Bu üst düzey dar grup içinde Trump’ın danışmanı ve damadı Jared Kushner, Başkan’ın Başmüzakerecisi Jason D. Greenblatt, Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Dina Powell ve ABD’nin İsrail Büyükelçisi David M. Friedman bulunuyor.
Evanjelik Danışmanlık Konseyi’nin Mısır’a ziyaret yapmış olması, dar grup içinde yer alan etkili isim Dina Powell’ın Mısır kökenli bir Koptik Hıristiyan olduğu bilindiğinde daha anlamlı olabiliyor.
DİĞER MEKANİZMALAR
Buraya kadar anlattıklarımın dışında Beyaz Saray başka gayri resmi dinsel bağlantılar da kurmuş ve bunları sonuna kadar kullanıyor.
Örneğin, son başkanlık seçiminde aday olmak için çalışan Ben Carson’un kurulmasında etkili olduğu “My Faith Votes” (Benim İnancım Oy Verir) adlı grup, son seçimde oy vermemiş 25 milyon Hıristiyan seçmenin bir dahaki seçimde oy vermesi için çalışıyor. Evanjelik duyguların bu hareket için önemi büyük.
Evanjelikler üzerinde çok etkili olan siyasetçi Mike Huckabee, şu anda Beyaz Saray’da basın toplantılarını yapan sözcü Sarah Huckabee Sanders’in de babası.
Ayrıca hayli güçlü olan “American Christian Leaders for America” adlı grup da Beyaz Saray kararları üzerinde çok etkili. Ayrıca Beyaz Saray içinde yer alan Kamuoyuyla İlişkiler Dairesi’nin (Office of Public Liaison) de tamamen Evanjelik hareketin etkisi altında olduğu belirtiliyor. Dairede bir dinci yapılanmanın olduğu ve tabanla ilişkilerinin hayli güçlü olduğu da vurgulandı.
Görüldüğü gibi bahsettiğim üst düzey dar grup, Amerika için yeni Ortadoğu planını yazdı. (Bunun ne olduğunu başka bir yazıda anlatacağım.) Bunun Amerika iç politikasındaki etkilerini de bu dini gruplar uyum içinde oluşturdu.
Anlayacağınız, temelde iç politika düşünülerek oluşturulmuş yeni bir plan söz konusu. Bunu oluşturanlar üstelik bir din savaşını bile göze almış durumdalar.