Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir zamanlar Emin Çölaşan'ın 'Minik Kuş’u vardı..

        Yazdığı gazetelerde gizli belgeler yayınladığında buna "Bana Minik Kuş getirdi" derdi ve böyle de konuşulurdu. 'Minik Kuş' böylece siyasi söylemlere de girdi Çölaşan sayesinde.

        Bugün benim bahsedeceğim minik kuş o türden değil tabi ki.

        Bunun birkaç nedeni var; Emin abi gibi saygın değilim, araştırmacı gazeteci hiç değilim, gazeteci olduğum bile şüpheli… Hiçbir konuda elime ne gizli ne de açık bir belge geçmiyor.

        REKLAM

        ***

        Sadece yakında 'akli dengesi bozuktur, sorumluluk alamaz’ belgesini tımarhaneden vereceklerini umuyorum. O belgeyi de "Minik kuş verdi" diyerek yayınlamayacağım tabii ki çünkü herkesin zaten bildiği çoktan delirmiş olduğum gerçeğini açıklamak için yazı yazmaya gerek yok.

        Ama o belge gerçekten de işime yarayacak çünkü uzun zamandır öldürmek istediğim çok insan var, elimdeki o belge sayesinde sorumluluk almadan cinayet işleyebilmem imkanı olabilir.

        REKLAM

        ***

        Bugünkü yazımın başlığındaki minik kuş meselesi tamamen farklı ve tuhaf bir gelişmenin soncunda oluştu.

        İlkokulda birlikte okuduğum ve çok da sevdiğim bir arkadaşım ile bağlantı kurdum ve mesajlaştım.

        Hal hatır sorarken "Sağlığın nasıl iyi misin?" diye sordu.

        "Görünürde fazla mesele yok. Sadece dizim kötü. Galiba ameliyat gerekecek" diye yazınca bir süre bunun üzerine mesajlaştık.

        REKLAM

        ***

        Her şey normal giderken arkadaşım birden bana ‘Prostat?’ diye mesaj attı.

        Ortalıkta hiç bir provokasyon yokken, konumuz bu değilken, dünyanın en nazik insanlarından bir tanesi olan arkadaşımın bana prostatımı durup dururken sorması bana hem garip gelmişti hem de korkutmuştu.

        Korktum çünkü yıllardır görüşmüyorduk acaba bu yönde bir arzum olmamasına rağmen arkadaşım prostatımı muayene etmek niyetinde mi diye bayağı panikledim.

        Bir süre varoluşsal bir kriz yaşadım. Meseleyi nasıl güzel bağlayacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu. "Ya senin prostatın?" diye bir cevap da yazmak anlamsız geliyordu. Bunu merak da etmiyordum, üstelik, onun benimkini neden merak ettiği bile net değildi o an.

        REKLAM

        ***

        Tüm mesajlarımızı tekrardan okudum; acaba benim ettiğim yanlış anlamaya yol açabilecek bir şey var mı diye dikkatle okudum hepsini. Sonra mesele anlaşıldı.

        Dizimdeki sorunu anlatırken; menüsküs sorunum zaten vardı o biraz saha arttı’ diye yazdığımı sanırken, Allah onu başımdan hiç eksik etmesin sevgili cep telefonum nedense yine yazdığımı kendince düzeltmiş ve ortaya şöyle fantastik bir cümle çıkmış;

        ‘MİNİK KUŞ SORUNUM ZATEN VARDI. O BİRAZ DAHA ARTTI’

        Düşünebiliyor musunuz yıllardır görmediğim sevgili ilkokul arkadaşıma durup dururken böylesine absürt, her kelimesinden gerzeklik akan bir cümleyi mesaj olarak yollamışım.

        O da medeni bir insan olduğundan bu saçmalığa verilebilecek tek ve biricik nazik cevabı yollamış ve ‘Prostat?' diye sormuş.

        REKLAM

        ***

        Arkadaşım medeni de ben de medeni olduğumu sanıyorum ama bu melun telefonum beni medeniyetten çıkarmaya gerçekten de niyetli galiba.

        Sizin telefonlarınızı bilmiyorum ama benimki mesajlarımı tamamen kendi kafasına göre değiştiriyor.

        Bir Sevgililer Günü'nde karıma yazdığım mesajı telefonum onu aldattığım için ne kadar da üzgün olduğumu anlatan hale bile çevirdi.

        Bu telefonla özellikle kız arkadaşlarıma mesaj yazarken çok dikkatli olmalıyım. Bir kız arkadaşıma onun filozof Kant hakkındaki konuşmalarından nasıl faydalandığımı anlatmak isterken mesajım telefonum tarafından kadına ‘seninle gece gündüz çılgınlar gibi sevişmek istiyorum’ diye iletildi. Yani telefonum sayesinde vukuatlarım arasında bu minik kuş masum sayılabilecek bir olaydı. Ama yine de minik de olsa bu da bir skandaldı.

        Diğer Yazılar