Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hiç bir yanı düzgün olmayan medyamızın haftanın pazar gününe tuhaf yaklaşımları vardır.

        Bazı usta yazarlar pazarı dinlenme günü yapmışlardır. Pazartesi bakın yazıları çıkmaz onların.

        Bir yazar neden özel dinlenme gününe ihtiyaç duyabilir ki bu meçhul.

        Sanki öteki günler sabah 9 akşamüstü 5 mesaisi yapıyorlarmış gibi pazar dinlenme günüdür ayaklarına yatıyorlar.

        REKLAM

        ***

        Bence kainatın en az yorucu mesleği, tabii eğer mizah yazarı değilseniz, yazarlık olmalı.

        Tabii pazarı dinlenme günü ilan etmeninin bir mantığı varsa o da brunch yapma ihtimali olmalı. Brunch zaman ve gayret isteyen bir faaliyettir. Ailenizi, arkadaşlarınızı brunch için örgütleyeceksiniz ve hepsinin açık büfeden dengeli ve birbirini tamamlayıcı yemek seçimi yapmalarını filan koordine edeceksiniz ki işin zevki tam çıksın. Ayrıca başkalarının tabağına bakıp onların seçimlerinin ne kadar da zevksiz olduğu dedikodusu boyutu da vardır brunch'ların.

        Ayrıca bence açık büfeden beslenme bir zaman kaybıdır ve orada hafta içinden arta kalmış yemeklerin başka kılıflarla servis edilmesi ihtimali çok yüksektir.

        Ama bazı usta yazarlar pazar günü brunch'a çıkacaklar ve orada ciddi konuları okumak pek yakışmayacak diye "Pazar günleri ciddi yazı yazılmaz" miti de çıkarılmıştır.

        REKLAM

        ***

        Benim bu kurala uymam imkansız çünkü tüm hafta boyunca gayriciddi yazılar yazıp duran bir insanın sadece usta yazarların keyfi brunch’da iyi gitsin diye pazar günü de gayriciddi yazı yazması beklenmemeli tabii.

        Onun için bugün medyamızın yazılı olmayan bir kuralını ihlal edip pazar günü için ciddi yazı yazıyorum.

        REKLAM

        ***

        Biliyorsunuz New York-Washington hattında uzunca süredir bulunuyorum.

        Bir ‘hiçbir şey’ konularının yazarı olarak üzerime vazife olmasa da, bu yönde hiç bir talep bulunmasa da Washington’da olan bitenleri hala yakından takip ediyorum.

        Bu anda Washington haberleri benim için mizah yazılarım arasında bir noktalı virgül arası önemine sahip de olsalar burası hakkında bilgi birikimim ve bağlantılarım nedeniyle hala daha konuları en iyi takip eden olduğumu söyleyebilirim.

        Mütevazılık üzerine bir şaheser olarak görülebilecek son cümlemden sonra neler olup bittiğini anlatmaya çalışayım.

        REKLAM

        ***

        Dünyaya neo-con evanjelistlerin düzen getirmesi için çalışan ve sadece bu nedenle var olan Foundation for the Development of Democracies (FDD), 'Erdoğan Sonrası Türkiye' başlıklı bir panel düzenledi.

        Amerika son İstanbul seçiminden sonra Ekrem İmamoğlu’nun gerçekten güçlü bir cumhurbaşkanı adayı olacağına kendini inandırmış durumda.

        Her birimin yaptığı açıklamada, düzenlenen her panelde, sizinle konuşan her kaynağın yaklaşımında bu inanç hissediliyor. FDD'nin panelinde de bu tavır hissediliyordu.

        Fakat o paneli benim için çok daha ciddi yapan başka bir gelişme oldu.

        REKLAM

        ***

        Yıllar önce bana Büyük Kürdistan Projesi'nin haritasının Pentagon’da gösterildiğini daha önce de anlatmıştım.

        Panelin toplandığı gün seyirci sıralarının en önünde bir de baktım bana o haritayı eskiden gösteren kişi oturuyor. Başında kipası da eksik değil.

        Şimdi Türkiye’nin geleceğinin masaya yatırıldığı bir panelde seyirciler arasında en ön sırada Büyük Kürdistan Projesi'nin mimarının da bulunması en azından pek de hoş olmadı bunu söylemeliyim. Gerçi FDD yöneticileri böyle incelikleri düşünebilecek kadar rafine filan değiller, kendilerini İsrail dışında başka bir ülkeye karşı nazik tutmak gibi bir kaygıları filan yok ama yine de bu görünümün Washington standartlarında bile biraz ayıp kaçtığını söylemeliyim.

        REKLAM

        ***

        Biliyorsunuz ABD yeni Türkiye büyükelçisini resmen atadı. David Satterfield yakında Türkiye’de olacak.

        Senatodaki kaynaklarım bana Satterfield’in atama kararının onaylanacağı senato komisyon toplantısının aslında çok daha sert geçmesinin beklendiğini ve Türkiye ile ilgili ağır laflarla yeni büyükelçinin biraz sıkıştırılmasının planlandığını anlattılar. Ancak bundan son anda vazgeçilmiş bana söylenene göre. Senatörler Türkiye ile çok kritik bir süreçten geçildiğine ve bu aşamada Türkiye’nin daha fazla üstüne gidilmesinin doğru olmayacağını düşünüp yeni büyükelçiye soracakları ağır sorular ile onu Türkiye’ye sorunlu gönderme riskini pek göze alamamışlar.

        Hatırlayın bundan önceki büyükelçi John Bass’a senatoda çok ağır sorular sormuşlardı ve onun verdiği cevaplar yüzünden Türkiye’deki görevine baştan sorunlu başlamasına yol açmışlardı.

        Bunu David Satterfield’e fazla yapmadılar ve onun onaylanma süreci nispeten daha yumuşak oldu.

        REKLAM

        ***

        Bu arada yeni görevi nedeniyle eğer David Satterfield mutluluk duyuyorsa ona bir şeyi hatırlatmak lazım.

        Kendisinden önceki büyükelçi John Bass Afganistan’a atandığını öğrendiğinde "Bu iyi oldu orada biraz kafamı dinlerim" tavırları almıştı. Türkiye nedeniyle o Afganistan'ı tatil gibi görüyordu anlayacağınız.

        Satterfield sadece bunu hatırlasın kendisini Türkiye’de bir sakin ortam bekleyeceğini hiç ummasın.

        Diğer Yazılar