Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her şey bundan birkaç ay önce babamın bana, "Fıtığımın son halini görmek ister misin?" diye sorması ile başladı.

        Ben bu soruyu, "Fıtığın bulunması gereken coğrafi alan göz önüne alındığında bunu yapmayı pek istediğimi sanmıyorum" yolunda diplomatik bir cevap vererek geçiştirmeye çalıştım.

        Fakat o benim kaygılarımla alakalı değildi. İlla da göstermek istiyordu fıtığını.

        Nitekim soyundu ve ben gördüğüm manzara karşısında dehşete düştüm.

        Bugüne kadar insanlık tarihinde görülmüş olan en büyük fıtık babamda olmalıydı. Bir insanın bu kadar büyük bir fıtığı kendi vücudunda taşıyıp da sanki her şey normalmiş gibi gündelik yaşamını sürdürebilmesi ve hatta canlı kalabilmesi tuhaftı.

        REKLAM

        ***

        Alien filmini hatırlayın. Filmde kadının vücudunun içinden bir yaratık fırlaması sahnesi vardı ya, babamın o bölgedeki durumu da aynen o görünümdeydi. Yaratığın vücut içinden fırlamasından bir saniye önceki durum gibiydi her şey.

        O an olacağını tahmin ettiğim şey gayet tabii ki daha sonra oldu ve gördüğüm o manzara rüyalarıma da girdi. Rüyamda babam bana fıtığını gösterirken aniden o noktadan bir yaratık çıkıp babamın evinde dolaşmaya başlıyordu.

        REKLAM

        ***

        Bu rüyayı benim açımdan dehşet verici yapan canavarın babamın vücudundan çıkması değildi. Rüyayı korkunç yapan boyut babamın içinden fırlayan canavarın aynen babama benzemesiydi. Bu dünyada sadece tek bir Hamit'i çekmek kolay değilken ondan şimdi iki adet bulunmaya başlaması katlanılabilecek bir şey değildi. Sadece benim değil genelde toplumun iki adet Hamit'i kaldırabileceğini hiç sanmıyorum. Bir adet Hamit'in bile yol açabildiği ağır toplumsal sorunlar ortadayken onlardan iki adetinin neler yapabileceğini varın siz düşünün.

        REKLAM

        ***

        Bana gösterdiği fıtığın bende yol açtığı korkunç rüyayı ona anlattığımda babam, "Keşke böyle bir şey olsa, geceleri rakı içerken zaten kendi kendime konuşuyorum. bundan sonra onunla sohbet ederdim. Böylece kendi kendine konuşmam daha anlamlı hale gelebilirdi" gibi bir şeyler söyledi.

        Ben işte o anda babamın, o korkunç fıtığına yönelik garip bir sevgi beslemekte olduğu gibi tuhaf bir duyguya kapıldım.

        Ama konuyu ona hiç açmadım çünkü fıtığını gerçekten çok sevdiğini bana söyleyecek diye korkmuştum. Bu sevgi itirafı hakkında neler diyebileceğimi hiç bilemediğimden konuyu hiç açmamayı yeğlemiştim.

        REKLAM

        ***

        Neyse aradan aylar geçti, bir akşamüstü bizim içki saatimiz geldiğinde rakıları koydum geldim odaya. O gün sabahtan itibaren nispeten olaysız geçmişti. Bu sessizlik, bu huzur babama yakışmıyor mutlaka gece bir vukuat olacaktır diye tam düşünürken babam, "Fıtığıma tekrar bakmak ister misin sana bir sürprizim olacak" diye konuştu.

        Bunu tekrar yapmanın pek iyi olmayabileceğini ve bir gören, duyan olursa hakkımızda asılsız söylentiler yayabileceğini filan söyledim ona.

        Bu lafım tabii ki ondan diğer insanlar hakkında bir nefret söylemi salvosunu tetikledi. Bu lafımı vesile ederek insanlık aleminden duyduğu tiksintiyi ve başka insanların ne düşündüğünü nasıl umursamadığını bana tekrardan anlattı.

        Ben o fıtığı tekrardan görmek istemiyordum ama bir yandan da ne tür bir sürpriz olabileceğini de merak ediyordum.

        O fıtığın daha da büyümüş olması gibi bir sürpriz katiyen olamazdı. Çünkü daha büyüdüyse fıtığın babamın boyuna ulaşmış olması ihtimali bulunuyordu. Yani bu durum vardıysa bu babamın benim gözlerimin önünde bir siyam ikizine dönüşmesi ihtimalinin ortaya çıkması anlamına gelecekti.

        REKLAM

        ***

        İnsanlar aleyhine, onlardan ne kadar tiksindiğini anlatması15 dakika filan sürdü. Konuşmasının içinde bolca Nietzsche ve Schopenhauer’dan alıntılar da vardı.

        Nefret söylemi tamamlandığında yine soyundu.

        Dediği gibi büyük bir sürpriz vardı ortada.

        Daha önce o korkunç fıtığın bulunduğu o alanda şimdi hiçbir şey görünmüyordu.

        Bu durum birkaç ihtimali gündeme getiriyordu.

        1- O korkunç fıtığın kendi kendini tedavi etme olasılığı da vardı. Babamın vücudunun normal olmadığını, onu 75 yaşındayken, yani henüz gençken götürdüğüm doktorda öğrenmiştim.

        Doktor ultrason ile iç organlarına baktıktan sonra bana dönüp "Serdar Bey, babanızın galiba hiçbir kötü adeti yok. Tüm iç organları bir bebeğinki gibi sıhhatli görünüyor" dedi. Ben doktora babamın sadece bir dizi kötü adetten oluşan bir varlık olduğunu anlatamadım. En azından 70 yıldır sürekli içki içip tütün kullanan bir vücudun o halde olabilmesi bence normal değildi. Bu yüzden o fıtığın da kendini iyileştirmiş olması pek ala mümkündü.

        2- Tabii diğeri de rüyamda görmüş olduğum gibi o fıtıktan bir diğer Hamit'in çıkıp şimdi onun da bu dünyada dolaşıyor olması ihtimaliydi.

        3- Üçüncü ihtimal de o fıtığın gezgin hale gelerek vücudunun içinde dolaşmaya başlamış olmasıydı. Eğer bu ihtimal geçerliyse işimiz hayli zordu çünkü şimdi de o fıtığın vücudun hangi bölgesinde bulunduğunu tespit etmemiz gerekecekti. Tıp alemi ne yapar bilmiyorum ama ben bir şeyden emindim, bu fıtığın yerini tespit işini ben katiyen yapmak istemiyordum.

        (Son söz: İnsanlık namına kamuoyuna çağrı. O fıtığı bulup da getiren olursa minnettar olacağım. Ödül de söz konusu olabilir).

        Diğer Yazılar