Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçmişte Akşam Gazetesi'nde birkaç yıl yayın yönetmenliği yaptım.

        Göreve atandığım gün hayli taşralı içerikte olan gazeteyi hızla modern, şehirli yapmayı kendime hedef olarak koymuştum.

        O aralar Yalıkavak’a yerleşmiş İstanbul’dan da kopmuştum. Görev için mecburen şehre geri geldim ve yeni kadro arayışı başlattım.

        O arayış sürecinde bir kız arkadaş grubu hakkındaki yazısı nedeniyle tanımıştım Oray Eğin’i. Sadece tek bir yazısıyla yazarlığına bayılmıştım onun.

        *

        Hayatını yazarlıkla kazanmakta olan bir insanın başka bir yazarın hakkında iyi şeyler düşünmesi ve düşünse dahi bunu ifade etmesi çok sık görülen bir şey değildir ülkede. Hatta iyi düşünseniz dahi onun hakkında kötü konuşmak kuraldır Türkiye’de. Ben bunun dışına çıkıp iyi olana iyi demeye karalıydım hatta kendimden daha iyi olanı arayıp onu elimden geldiğince koruyup kollayacaktım.

        Gazeteye yeni kadro oluşturma sürecinde ilk transferim Oray Eğin’di sonrası ise tarihte yazıyor. Fırtına gibi başladı işine ve hala daha da esiyor.

        *

        Geleceği konuştuğumuz o günlerde ben sıkça Village Voice’da yazmakta olan Michael Musto’dan örnekler verir ve "Keşke bizde de onun gibi yazabilen bir yazar olsa" diye fikrimi söylerdim.

        Village Voice, New York’a ücretsiz dağıtılan bir haftalık gazeteydi. Popüler kültür konularında şehirdeki konuşma konularını belirleyen etkili bir organdı. Michael Musto ise eşcinselliği ön plana çıkaran, şehrin gece hayatını enfes ve cesur bir üslupla anlatan bir yazarıydı.

        *

        O gün hayalimde şehrin gece hayatını, bu hayatın oyuncularını iyi tanıyıp yazabilen yazılar hep vardı.

        "Bunu yapsa yapsa Oray yapar" diye hep düşünüyordum.

        Bana anlattığı için biliyorum şehrin oyuncuları hakkında çok bilgisi var. Defterlere aldığı geçmişleri de bulunuyor kendinde.

        Gece yaşamına o da çıkıyor ve o hayatı da tanıyor.

        Aklına koyduğu takdirde o hayatlar hakkında nefis yazılar da yazabiliyordu.

        Meseleleri aramızda konuşurken Michael Musto’nun adının çok geçtiğini hatırlıyorum.

        Türkiye’de dedikodu sadece bazı söylentilerin aktarılması olarak algılanıyordu. Tamam bu yön de var ama dedikodu aslında gerçek bilgiye dayanan hayat deneyi ile çıkarılıp yazılan bir şeydir de. Bence bunu global düzeyde iyi yapabilecek tek bir yazar vardı Türkiye’de o da Oray’dı.

        *

        Hiç bir yayın yönetmeni beklentisini, istediğini bir yazardan tam alamaz bu kural o günlerde de bozulmadı. Oray yazılarında fırtına gibi esti ama beklediğim yazıyı bir türlü tam çıkarmadı. Ne yazık ki siyasete de kafa yormaya başladığından belki de buna ayıracak vakti de kalmamış olabilirdi.

        *

        Yıllar önce beklediğim o yazı nihayet geçenlerde, 10 Eylül tarihinde, Habertürk sitemizde yayınlandı. ’OMMmmmmmm’ başlıklı bu yazıyı okuduğumda bir başyazı olduğunu hissetim ve hemen yazara telefon açıp bunun bir dedikodu şaheseri olduğunu söyledim.

        Arşivimizde duruyor yazı lütfen gidip onu bir kez daha okuyun bakalım bana hak verecek misiniz acaba?

        Diğer Yazılar