Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Me Too Hareketi'nin ideolojik hakimiyet kazanmış olduğu dünyamızda GQ ve benzeri erkek dergilerinin yöneticiliğini yapmak dünyanın en zor işlerinden birisi olmalı. Çünkü erkek olmanın ne anlama gelmesi gerektiği felsefi, seksüel, eşitlikler ve adalet açısından her yönüyle soruşturuluyor ve bazı belirsizlikler var ortada. Bu yüzden ne anlama geldiği artık belli olmayan bir cinse yönelik derginin nasıl oluşturulacağı da doğal olarak net değil artık.

        *

        Son sayısında GQ’nun yayın yönetmeni bu konuya girmiş ve artık sadece erkeklere yönelik yayın yapmanın doğru olmadığını ve erkelerin de içinde yer aldığı toplumsal sorunları gündeme getirmenin gerektiğini söylemiş. Çağımızda erkek olmanın yeni anlamının ne olduğu net saptanıncaya, yeni tanım yapılıncaya kadar erkek dergilerinin yapacağı başka bir iş de yok. Çünkü bunun alternatifi çok riskli.

        *

        Dijital hakimiyet nedeniyle dergiciliğin geneli zaten çok riskli halde. Bir de konusu tartışmalı olan erkek dergiciliği bu riski daha da arttırıyor. Bu yüzden erkek dergilerinin temkinli gitmeleri gerekiyor bu dönemde.

        Dijital hakimiyetin kurulmuş olduğu dönemde her türlü kağıt baskı yayının temkinli olmasında zaten yarar var.

        *

        Evet biz kağıt baskı kökenli yayıncıların temkinli olması gereken bir dönemde olabiliriz ama galiba alışkanlıktan olsa gerek ben yeni yayınlar düşünmeyi bir türlü bırakamıyorum. Bu açıdan artık emekli olmuş olduğu halde her sabah kravat takıp evinden işe gider gibi çıkan insanlara benzetiyorum kendimi. Yayın fantezileri kurmaktan alamıyorum kendimi bir türlü. Örneğin bugün yayın yönetmeni olsaydım acaba ne tür başlıklar atardım hangi haberleri manşet yapardım düşüncesi bir türlü çıkmıyor hayatımdan veya imkan olsaydı ne tür dergi çıkarırdım fantezim de hep var. Olamayacağını çok iyi bildiğim halde bu düşünceler hayatımdan hiç çıkmıyor.

        *

        Evet bir dergi fikri var kafamda.

        Bu dönemde temkinli olalım da ama bazen öncelik alıp orijinal fikrin de peşinden gitmekte yarar da olabilir diye düşünüyorum.

        Batı aleminde bayram ayları denilen aylara giriliyor. Batı alemi kış aylarını daha kolay geçirebilmek için kasımdaki Cadılar Günü ile başlayarak Noel ve yeni yıl kutlamalarıyla bayram ve tatil günlerine girmeye hazırlanıyor.

        Bu aylar bu yüzden dizi ve film platformlarının büyük rekabetine açıktır hep.

        Bu yıl rekabeti daha da kızıştıran bir gelişme de var. Disney Plus bayram aylarının avantajını kullanmak için kasımın 12’sinde yayına giriyor.

        Netflix gelecek rekabeti karşılamak için şimdiden büyük atağa geçmiş durumda. Keza Amazon da bazı ataklar yapıyor Hulu da öyle.

        Biz seyircilerin, tüketicilerin rekabeti tam anlamıyla takip edebilmemiz gittikçe zorlaştı. Her platform hemen her gün yeni bir dizi veya film ile ortaya çıkıyor. Çok dikkatli olsanız bile kaçırmanız, atlamanız mümkün. Bu yüzden internet sitelerinde yeni bir gazetecilik türü ortaya çıkmış durumda. 'Platform gazeteciliği' diyebiliriz buna. Nasıl sporda Galatasaray yazarı, Fenerbahçe yorumcusu gibi bir tanım varsa artık Netflix yazarı veya Disney yazarı gibi gazetecilik de var.

        *

        Bakıyorum da bunların yazıları, yorumları hayli çok okunuyor sitelerde.

        Bu yüzden acaba diyorum aylık bir platform dergisi çıkarılsa ve bunda her platformda ne yenilik varsa, neler gelecek ve neler çok izleniyor türünde yayıncılık yapılsa bu dergi tutar mı dersiniz.

        Bence çok tutar ve çok da satar bu tür dergi.

        Reklam da alır ve sosyal açıdan yararlı bir iş de yapılmış olunur.

        *

        Dediğim gibi hayatını yayıncılık içinde geçirmiş olan bir yaşlı gazetecinin fantezisi bu. Ben yaşlı derim ama bu tecrübe de olabilir. Bence ciddiye alınması gereken bir öneri olabilir bu.

        Diğer Yazılar