Hayalimdeki ülke
Türkiye’de bir sürece girildiğini ve yakında hem siyasette hem de medya dünyasında ciddi bir kendini sorgulamaya girişileceğini ve sertleşebilecek tartışmaların yaşanacağını düşünüyorum. Bunu dün yazdım.
Bu nedenle şimdiye kadar yapmadılarsa dahi şimdi hem siyaset dünyasındakilerin hem de medyadaki arkadaşların nasıl bir ülke hayal ettiklerini gerekçeleri ile net olarak ortaya koymaları gerekiyor.
*
Özellikle genç kadın ve erkekler daha farklı bir ülke ve yaşam beklentisi içindeler ve belki de hem siyasilerin hem de medyanın hayal gücünü aşan bir ülke ve yaşam hayal ediyorlar. Bunun işaretlerini hayatımızın her alanından almak mümkün
bizlerin entelektüel gücümüz onların bu hayallerine karşılık verecek fikirler üretmeye yetebilecek mi bakalım bunu yakında göreceğiz.
*
Ama en azından buna çalışmalıyız. Yaklaşan ve kaçınılmaz geleceğimizin tartışılması aşamasına kendimizi net tanımlayarak girişmeliyiz.
*
Cumhuriyetimizi ve yakın geçmişimizi anlamaya yönelik eski yazılarımın hepsinde şöyle bir tarif yapıyordum:
Laik, demokratik, modern ve Müslüman ülke olarak Türkiye. Cumhuriyetimizin gücü bu dört kavramın hep bir arada ama daima aralarındaki hassas dengeler korunarak yaşatılmasına bağlıydı.
Bu öyle bir denge ki kavramlardan hiç birisi diğerlerini ezecek kadar güçlenmemeli ve de tabii ki güçsüzleşmemeliydi de. Yani Türkiye’nin gücü laiklik, demokratiklik, modernlik ve Müslümanlık arasında karşılıklı saygı ilişkisine dayanan dengeyi bulup bunu sürdürmesine bağlıydı.
Bence Atatürk bunu görmüş ve sağlayacak adımları da atmıştı.
Türkiye’de bu kavramlardan hangisine diğerlerini ezici güç verilirse sorun çıkmış ve krizler yaşanmıştı. Örneğin laiklik kavramına diğerlerini ezici güç verilmeye çalışıldığı dönemlerde hem demokrasimiz ve hem de Müslümanlar yaralanmış ve modern olmaktan da çıkmışızdır.
*
Duygusallıktan çıkıp AK Parti'yi anlamaya çalışırsanız parti iktidara geldiğinde cumhuriyetimizin tanımlayıcı dört ana kavramı arasındaki ilişki laiklik lehine sert biçimde bozulmuştu ve Türk demokrasisi zedelenmekteydi. AK Parti inanca yaptığı vurguyla aslında dört kavramımız arasındaki dengeyi ilk başlarda kurmuş, cumhuriyetimizi beklediği dengeye ulaştırmış ve partinin şimdi hasretle anılabilecek ilk iktidar yıllarındaki yükselişini sağlamıştır.
Ancak daha sonra dört kavram arasındaki denge bozulmuş, Türkiye'ye zarar vermeye başlamıştır.
*
Benim hayalimdeki Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik, demokrasi, modernlik ve Müslümanlık arasındaki toplumsal ve siyasi dengeleri sağlam kurmuş bir sistem olması gerekiyor ki Türkiye büyüsün ve modern demokrasimizi dünyaya örnek hale getirebilelim.