Türkiye'nin Libya kararı kesin desteklenmeli
"Libya’ya asker göndeririz" lafını ilk duyduğum andan itibaren eski reflekslerim devreye girdi hemen. O bölgede hiç bir ülkenin fazla tekin olmadığını ve davetli olarak gidilse bile o tür ülkelerin sonuçta bir bataklık olabileceği yolundaki önyargılarım işlemeye başladı.
Ortadoğu'nun tümü için bir tür bataklık olduğunu düşünürdüm, nitekim Suriye ve Irak bunu ispat da ediyorlar. "Şimdi de Libya çıktı başımıza" diye düşünmeye de başlamıştım.
Şimdiki noktama nerelerden geldiğimi bilin diye bunları yazıyorum.
Duygularımı iyice bastırıp iyice düşündükten sonra şimdi diyebilirim ki Türkiye ile Libya arasında Akdeniz için imzalanan münhasır ekonomik bölge oluşturulması anlaşması belki de yüzyılın en dahiyane fikri olarak gelmeye başladı bana. Bir süredir Washington ve New York’taki uluslararası ilişkiler uzmanları ile bunu konuşuyordum zaten. Hepsi de aynı şeyi söylüyorlar "O anlaşma belki de yüzyılın en büyük oyun kurucu hamlesi olabilir" diyorlar.
Hatta geçenlerde Noel tatili nedeniyle New York’a gelmiş olan bazı Georgetown Üniversitesi School of Foreign Service'den gelen bazı uzmanlarla konuyu konuşma fırsatım oldu. Bu okulun bu bölümü ABD dışişlerinin elitlerini bünyesinde barındırıp yetiştiren bir okuldur. Konuştuğum herkes Türkiye ile Libya anlaşmasını okuldaki derslerinde okutacaklarını ve bunun gerçekten de çok iyi düşünülmüş bir oyun kurucu ve başkalarının da oyununu bozan bir manevra olduğunu söylediler.
Konunun uzmanı değilim ama ben de bu hamle yapılmasaydı Türkiye‘nin Akdeniz’i tamamen kaybedeceğinden korkmaya da başlamıştım.
Bu bağlamda o harika manevranın bir devamı olarak Türkiye’nin elbette kendi çıkarları için Libya’ya asker göndermesi de gerekmektedir.
Akdeniz'deki oyun kurucu anlaşmanın sürdürülmesi için Türkiye, Libya’nın uluslararası düzeyde meşru hükümetine askeri destek vermek zorundadır.