Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Netflix’te bulabileceğiniz ‘Madam Secretary’ adlı hayli popüler bir dizi var. Amerikan dış politikasında ve ulusal güvenlik sisteminde dönen dolaplar, oynanan oyunlar üzerine kurulmuş dizi. Madam dışişleri bakanı da komployu, entrika oyunlarını çok iyi biliyor ve hayli de acımasız oynuyor kartlarını.

        Yıllardır Washington’da birinci elden izlemeye çalıştığım oyunların arka planını seyreder gibi oldum diziyi seyrederken. Hayli de uzun tutmuşlar işi bu yüzden tam bana göreydi.

        Casuslar, dış politika ve askerler, Beyaz Saray acil durum toplantılarının yapıldığı 'situation room' işin içine girdiğinden sanırım Türkiye’nin de işin içine sokulması herhâlde kimseye şaşırtıcı gelmiyordur.

        Dizinin son sezonunda bir bölümde hain 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden esinlenilerek bir kurgu yapılmış.

        O gece olan bitenleri yüzlerce defa dünyaya anlatmaya çalıştık. Dahası olan bitenler neredeyse canlı yayınlandı o gece. Biraz vicdana sahip olan bir insanın olan biteni artık yanlış anlaması mümkün olmamalı. Gecenin haininin kim olduğu belli hedeflenenin ne olduğu da öyle..

        Ama Madam Secretary dizisi öyle bir anlatıyor ki olayı inanamazsınız. Ne dediklerini burada tekrarlamayacağım, saçma sapan yalanların biraz daha yayılmasına neden olurum diye çekindiğimden bunu yapmıyorum. Dizi hala var Netflix’te isteyen seyretsin o bölümü de ne demek istediğimi anlasın.

        Şimdi duyar gibiyim bazılarınız "Eğer senin bahsettiğin komplo Amerikan televizyonun 15 Temmuz hakkında yalan söylemesinden, olan biteni çarpıtmasından ibaretse boşu boşuna yazmışsın bu yazıyı. Bunu zaten yürümeyi yeni öğrenen bebekler bile biliyordu bu kadar yazı yazıp bilineni tekrarlamaya gerek yoktu" diye söylenebilirsiniz

        Ve haklı da olurdunuz. Ancak bundan ibaret değil diyeceklerim. ABD’nin 15 Temmuz konusunda dürüst konuşmayacağını ben herkesten çok daha iyi biliyor olabilirim. Çünkü buradaki esas oyuncuları tanıyor ve Türkiye hakkında nasıl düşündüklerini aralarında nasıl konuştuklarını biliyorum.

        Ancak değinmek istediğim konu başka:

        Dizi dışişleri bakanı ile ilgili olduğundan birçok ülkeyi, yabancı vatandaşları ilgilendiren bölümler oluyor tabii ki. O bölümlerde ilgili ülkenin vatandaşlarını oynayanlar kendi milli lisanlarıyla konuşuyorlardı. Rusya'da geçen bazı bölümleri bir Rus gazeteci ile birlikte, Kürtler ile ilgili bölümü Kürt bir arkadaşım ile birlikte izledim. Olay hangi ülkede geçerse geçsin o ülkenin vatandaşını oynayan oyuncular mükemmel gündelik lehçeler ile konuşuyorlardı.

        Ancak konu Türkiye’ye gelince durum değişiyordu. O bölümlerde konuşulan Türkçe tamamen bozuktu, rol gereği Türkçe öğrenmiş Amerikan oyuncuların Amerikan aksanıyla konuştuğu bir Türkçe vardı o bölümlerde.

        Bu tuhaf durumu görünce aklıma bir tek şu geldi: galiba dizide sergilenen Türkiye düşmanı, hain tavrı gören, ülkesini seven Türkler senaryoda yer alan bu sözleri ekranda tekrarlamayı reddetmiş olmalılar.

        Bu da dizinin prodüktörünün tembel olduğunu gösteriyor. Çünkü kendi içinde haini bu kadar çok olan bir ülkede dizinin kendisine yardımcı olacak doğru dürüst Türkçe konuşan birilerini bulamaması şaşırtıcıydı.

        Diğer Yazılar