Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        New York’taki durum nedeniyle halimi hatırımı soran sadece bir tek arkadaşım olduğundan sadece tek kişiyi üzeceğini diğer herkesi de mutlu edeceğini bildiğim haberi vermeliyim.

        Önceki gün içim bir ara geçiverdi biraz bayıldım, zor toparladım kendimi.

        Neyin neden olduğunu anlatabilmem için 18 yıl öncesine götürmeliyim sizleri.

        *

        O gün evde bavul toplanıyordu. Rana hamileydi bir köpek, iki kedi de bizimle gidecekti.

        Düşünsenize o halde New York’a doğru yola çıkılacak ve orada henüz kalacağımız yeri bile hazırlamamışız. Bu koşullarda makul insanların değil New York’a uçmak evden bile uzun süre çıkmaması gerekirken biz illa da gidiyorduk.

        İnsan gençken mantıksız manasız işleri daha gönül rahatlığıyla yapabiliyor demek ki.

        *

        Gerçi bu saçmalığın yaşandığı günlerde ben 47 yaşındaydım yani öyle çakı gibi dinamik bir genç olduğum söylenemezdi. Hatta bir itirafım olacak, ben belki de hiç genç olmamış bile olabilirim çünkü öylesine bir dönem hatırlamıyorum.

        Neyse son paragraftaki saçma söylemi kısa kesmek için en azından bugüne göre daha gençtim diyerek o konuyu noktalayıp esas meseleye geçeyim bari.

        *

        O günkü köpeğimizin adı Afet’ti.

        Anneannemin adı da Afet olduğundan köpeğe bu adı koymam aile içinde çok ciddi bir bunalıma da neden olmuştu. Benim "Ama köpeği çok seviyorum" demem bile anneannemin öfkesini dizginlemeye yol açmamıştı. Hatta aile içinde anlatılana göre anneannem öfkeli bir anında dedemi bıçaklamaya da çalışmış. Bu bana anlatıldığında konuyu "Yok canım bu da biraz abartı olmuş" diyerek geçiştirmeye çalışmıştım.

        Neyse havalimanına doğru yola çıkmadan önce kafesten korkan Afet’i biraz sakinleştirmek, biraz uyutmak için eve gelen veteriner bir iğne yaptı ve onu kafesine yerleştirdik.

        Rana nedense o kafesin kapısının yolda birden açılıp köpeğin düşeceğine karar verdi.

        Sevgili karım arada bir temelde manasız olan bir konuya aniden karar verip onun da gereğini dibine kadar yapar.

        Örneğin benim evlenme teklifimi ortada bunun için hiç bir mantıki gerekçesi olmadan kabul etmişti. Köpeğin durup dururken düşeceği kararı da buna benziyordu.

        Yıllardır buna pişman olsa da sonra biliyorsunuz benimle evlendi de. O gün de köpeğin düşmemesi için de ne yazık ki tedbir almaya başladı.

        Eline devasa bir koli bandı alıp kafesin kapısını bantlamaya başladı. Veteriner herhalde bu iş biraz sonra bitecektir diye sabırla bekliyordu ama ben karımı daha iyi tanıdığımdan bu işin öyle kolay bitmeyeceğini biliyordum.

        Öyle çok bantladı ki kafesi sonunda New York’a vardığımızda bantları açıp köpeği dışarıya çıkarmakta hayli zorlanmıştık.

        Veteriner ayakta duruyordu. Sabretti, sabretti sonunda Rana hala durmayınca şak diye düşüp bayılıverdi.

        Düşünsenize halimi bir yanda hamile bir kadın, bir köpek, iki kedi kalacak yerimiz olmadığı halde New York’a uçmaya hazırlanıyoruz bir de başıma baygın bir veteriner ile uğraşmak çıktı. Neyse biraz kolonya, biraz sakinleştirici konuşma sonucunda o kendine geldi de biz de iki saat sonra Rana’nın bantlaması sona erince havalimanına doğru yola çıkabildik.

        *

        Geçen gün benim neden bayıldığıma gelince:

        Rana o gün de durup dururken yılbaşından bu yana odanın ortasında durmakta olan Noel ağacının artık kaldırılmasına karar verdi.

        Suni ağacı her sene paketleyip kaldırıyorduk. Aslında bu yıl kaldırılması hayli manasız çünkü bu evden de temmuz ayında çıkacağız ve nereye gideceğimiz veya istesek de gidip gidemeyeceğimiz henüz belli değil, yani mantıken aslında o ağacın aynen dışarıya çıkarılıp çöpe atılması gerekiyordu.

        *

        Ama siz gelin de Rana’ya mantıki bir şeyi kolaysa anlatın. Kafasını bir şeye taktı mı hiçbir şey anlamaz, aklına koyduğunu aynen sonuna kadar yapar.

        Ağaç kaldırılmaya başlandı. Kutularına konuluyordu ancak nedense Rana ağaca benim virüslü ellerimle dokunduğuma ve tüm ağacın virüs açısından New York’tan bile beter bir sıcak bölgeye dönüştüğüne karar vermişti. İşte benim yüzümden ağacın konulduğu o kutular 18 yıl önce köpeğin kafesi nasıl bantlandıysa aynen öyle bantlanmalıydı.

        Rana’nın bantlaması sürerken "Ben 2 aydır evden dışarıya adım atmadım elimden nasıl virüs bulaşmış olabilir ki bu ağaca" diye konuşmamı duymadı veya duymamazlıktan geldi. Bu arada kutu öyle sıkı bantlanmıştı ki gelecek yılbaşında istenilse dahi katiyen açılamaz durumdaydı. Ama bantlama bir türlü bitemiyordu. Ben içimde bir şeylerin kopmaya başladığını hissetmeye başlamıştım. Ve sonunda kendimden geçtim.

        *

        Baygınken kısa rüyamda Yalıkavak’taydım. Virüsün olmadığı bir dünyaydı ve evin bahçesinde komşularımla mangal yapıyorduk. O rüyamda bile Rana bana mangal yakmaktaki beceriksizliğim nedeniyle bağırıyordu. Uyanmadan önce rüyamda Rana sadece mangal yakmayı iyi bilenlerin erkek sayılabileceğini ve benim de bu yüzden erkek sayılmamam gerektiğini söyledi ve sonra ayıldım. Bu durumuma rağmen Rana bantlamayı hala daha durdurmamıştı.

        Diğer Yazılar