Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bence Amerika’nın ‘Maymunlar Cehennemi’ filmlerindeki anlatılan dünyaya dönüşmesine ramak kaldı.

        Yani kısa sürede evimize biraz uzakta olan ana caddeden arabaların yerine atlarına binmiş ve burada yaşamakta olan insanlardan çok daha akıllı oldukları kesin olan maymunlar dörtnala geçip gidecekler.

        Birçok insana ürkütücü gelebilecek bu gelişmenin olmasını ben çok istiyorum. Çünkü bu gelecek maymunların halen burada yaşamakta olan insanların oluşturduğu düzenden çok daha düzgün bir medeniyet oluşturacakları kesindir. En azından maymunların burada var olan sağlık düzenine hemen bir çeki düzen getireceklerine eminim ben.

        *

        Benim bu fikirlerime bir tek babam coşkuyla katılıyor.

        Gerçi babam bu konuda fikri sorulacak dünyadaki son insan da olabilir. Zira kendisi en azından 89 yıldır insanlığın sonunun gelmesini bekliyor ve bunu aktif olarak destekliyor da.

        Anlattığına göre ondaki bu insan nefreti henüz beş yaşındayken başına gelen bir olayla başlamış.

        *

        O gün dedem Halit ile babam sokakta yürüyorlarmış.

        O zamanın Ankara’daki Hacettepe semti babamın anlattığına göre pek tekin bir yer değilmiş, gerçi babam ve dedem o semtte pek mutluymuşlar ama onların bu mutluluğu bu semtin hayat kalitesi onayı alması için değil tersine semtten bir an önce kaçılması için bir işaret sayılmalıydı.

        *

        Neyse babamın gençliğinin geçtiği Hacettepe'yi sonra anlatırım. O gün dedemle birlikte sokakta yürümekte olan henüz beş yaşında çocuk olan babamın yanına tanımadıkları bir adam gelmiş. Dedem o anda babamın yanında değilmiş çünkü daha önce kendisine rakı satmayan bir bakkalı dövmek için uzaklaşmış biraz. Yaklaşan adam babamdan hiçbir provokasyon olmadan, ortada görünen hiçbir neden olmadan birden babamı evire çevre fena halde dövmeye başlamış.

        Anlatılanlara göre adama daha sonra kahvehanede bunu neden yaptığını soranlara "Çocuk çok çirkindi ve bana kötü gözlerle bakıyordu" demekle yetinmiş.

        *

        Burada araya küçük bir not eklemeliyim. Gazeteci değilim ama objektif olma iddiam hala daha var. Onun için bu gerçeği ilave etmeliyim bu noktada.

        Eski fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla babam çocukluğunda benden bile daha çirkinmiş. Babaannem de anlatırdı bunu. Hastanede doğum yaptıktan sonra doktor yanına gelip "Hanımefendi siz gördüğüm kadarıyla düzgün bir kadınsınız biz bu çocuğun babasını görüp incelemek istiyoruz. Çünkü bu kadar abartılı bir çirkinliğin bilimsel bir açıklaması da mutlaka yapılmak zorunda" demiş.

        *

        Demek istediğim babam çocuk ve gençken çirkin olabilirdi ama bu onun o gün yediği dayağı da hak ettiği anlamına gelmiyor tabii ki.

        Tabii o dayağı atan kişi kimse o ne kadar şanslı olduğunu da bilmiyordu büyük ihtimalle.

        Çünkü benim dedem cebinde sürekli delilik vesikası taşıyan bir kişiydi. Tımarhaneden ona bu vesikayı eğer bir suç işlerse sorumluluğu olmadığını polis görsün diye vermişler. Aile arasında sırf bu vesika işe yarasın diye dedemin sebepsiz bir dizi suç işlediği de hep anlatılır.

        Eğer dayak olayı olduğu anda dedem biraz uzakta olmasaydı, görseydi o dayağı atan kişinin boğazını anında keserdi. Çünkü daha önce ortada bir dayak veya çocuğu filan olmadan böyle şeyleri sebepsiz yaptığı da aile içinde anlatılır. Bu durumdaki bir adamın çocuğunu sebepsiz döven o kişi daha sonra ne kadar yaşadıysa buna şükretmiş olması gerekiyor.

        *

        5 yaşındaki o olaydan bu yana 89 yıl geçti ve babam o günden bu yana insanlardan aktif biçimde nefret ediyor. Arada geçen yıllarda bu nefretini felsefe okuyarak da desteklemek için büyük çaba harcadı. Nietzsche ve Schopenhauer’in bütün çalışmalarını defalarca okudu.

        Virüs salgını başlamadan bir yıl önce kendi özgür tercihiyle sokağa çıkmayı bıraktı. Bu kararını eğer çıkarsam, insana özgü bir aptallık daha görürsem bu defa artık onu öldürmeye mecburum diyerek anlattı.

        *

        Bu durumdaki bir adamın benim maymunların geleceği haberimi coşkuyla sevinçle karşılamaması düşünülemezdi tabii ki.

        Bu teorimi 2 metre 20 santim uzağımda oturmakta olan Rana’ya da anlattım ama o hayatına yön veren ilkeler arasına beni katiyen, hiçbir durumda ciddiye almamayı da koymuş oluğundan bu dediğimi de ciddiye almadı ve sadece "Saçmalamayı bırak" dedi. Zaten galiba ben ne söylersem söyleyeyim ona daima saçma olarak geliyor da olabilir artık.

        *

        Halbuki insanlar yerine maymunların geleceği teorim bilimsel tespitlere de dayanıyordu.

        Burada tabiatın doğal ayıklanma süreci tersine doğru işlemeye başladı.

        Ben bu sürecin burada olduğunu 1990’lı yıllarda yine Washington’da görev yapmaktayken görüp yazmıştım.

        Bu geriye doğru işleyen tabii ayıklama sürecinde ortaya benim 'Amerikan gotiği’ olarak o dönemde adlandırmış olduğum insan türü ortaya çıkmaya başladı.

        Hani kamuya açık ortamlarda omuzuna asmış olduğu makineli tüfek ile gezmeyi doğal sayan, ilerde çiftleşmek ve türünü çoğaltabilmek için kendisine eş ararken bile bunu tüfeğini taşıyarak yapmakta ısrarlı olabilen ve hayattaki en büyük eğlencesi kısa sürede içtiği biraların 12 boş tenekesini yerde dizip bunları makineli tüfeğiyle taramaktan ibaret olan insanlardı benim 'Amerikan gotiği' diye adlandırdığım tür.

        *

        Bugünlerde bu tür yeniden, bu defa daha güçlü biçimde ortaya çıkmaya başladı maalesef.

        İnsanlar ölüyor, salgının nasıl durdurulacağı ve yarın neler olacağı belli değil.

        Bu ortamda bile hayattaki tek derdi vücuduna yeni bir dövme yaptırmak, masaj salonuna gitmek, manikür yaptırmak veya yeni bir makineli tüfek daha almaktan ibaret olabilen insanlar olabiliyor burada. Bazı valiler de bunların isteği doğrultusunda kararlar alabiliyorlar.

        Amerikan gotiği kavramıyla kastım işte bu tür insanlar

        Ve geriye doğru evrimin örneği olan bu insanlar Amerikan toplumuna egemen olmaya da başladılar.

        Bu türden 'Maymunlar Cehennemi'ne geçişin çok kolay ve doğal olması gerekiyor. Çünkü o gezegendeki en aptal maymunun bile bu insanlardan daha zeki olacağı kesin.

        *

        Açıkça söyleyeyim ben de babam gibi düşünmeye başladım. Ben de bu koşullarda bile kendi manikürünü, vücut dövmesini, golf oynamayı, plaja gitmeyi, silah satın almayı düşünebilen insan türünün maymuna dönüşmesine ramak kaldığını düşünüyorum.

        Gerçi babama olduğu gibi kimse beni çocukken çirkinim diye dövmedi, bunu bana sadece söylemekle yetindiler, ama ben de insanlığın bu durumundan tiksiniyorum ve evimizin biraz uzağındaki yoldan dörtnala gelecek maymunlar ordusunu hasretle bekliyorum.

        Diğer Yazılar