Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her sabah uyandığımda henüz yataktan çıkmadan hep aynı rutini yaşıyorum.

        İlk önce nerede olduğumu unutup, bu acı gerçeği beynimin karanlık noktalarına attığımdan, Türkiye’de olduğumu sanıp birkaç dakikalığına mutlu oluyorum.

        Hatta uyanmadan önce Yalıkavak'la ilgili bir rüya da görmüşsem biraz sonra yataktan kalktığımda güneşli bir bahçeye çıkıp güler yüzlü komşularımla selamlaşacağımızı filan bile düşünebiliyorum.

        Fakat daha sonra aslında dayanılması imkansız olan acı gerçek beynime sert bir yumruk gibi iniveriyor.

        New York’ta olduğumu hatırlıyorum ve ertesi sabah yatıncaya kadar kesintisiz sürecek rutin panik atağım başlıyor. (Evet imsonia nedeniyle artık sabaha doğru yatıyoruz. Günlük yaşamımız sanki çok matah bir şeymiş gibi günü lüzumsuzca uzatmaya yarıyor bu sadece.)

        *

        Bu panik ataklarının da evreleri var. İlk önce dehşet duygusu geliyor, sonra da kendime acıma duygusu evresi başlıyor.

        Daha sonra ise eğer Rana benimle o gün konuşmaya karar verirse birbirimize biraz dolduruş konuşmaları yaparak panik atağımı azaltma çalışmaları aşamasına geçiyorum. Rana benimle konuşursa ki bu defa da gün içinde onun bana dedikleri sayesinde daha da büyük panik atakları yaşayabiliyorum.

        Anlayacağınız bundan ibaret -temelde son derece acıklı olan- bir yaşamım var benim.

        REKLAM

        *

        Gerçi önceki gün kendime acıma devresine geçip hayatımın öteki kronik panik atak evrelerine geçmeme pek gerek de kalmadı. Çünkü tam kendime acımaya başlamıştım ki Ertuğrul Özkök’ün nasıl yaşamakta olduğunu hatırladım ve bu yaşamakta olduğum kendi hayatım bile bana güzel gözükmeye başladı.

        Bu Almanların ‘schadenfreude’ dedikleri yani 'başkalarının başına gelen mutsuzluk ve belalardan hoşlanmak' diye anlatılabilecek duygu gibi bir şeydi.

        Onun ve onunla aynı yaşta olan insanların eve kapanmış bu durumumuzda bile kendilerini illa da ‘fit tutmak’ için yaptıklarını hatırlayınca ruhuma inanılmaz bir dinginlik ve huzur çöküverdi.

        *

        Meseleyi 94 yaşındaki, hemen herkesin oldukça uzun olduğunu herhalde zorlanmadan kabul edeceğini düşündüğüm, hayatında gündelik hareketini minimuma indirmesiyle övünen babamla bu insanların temelde acıklı olan durumunu konuşacak ve

        onun dediklerinden yola çıkarak bu insanların hakkında bir şeyler daha sonra yazacaktım.

        *

        O gün üzerime beklenmedik bir huzur çöküverince her gün yaptığım gibi kendimle ve Rana ile uğraşmak yerine bu sefer yaklaşmakta olan ve her geçen saat daha da tehlikeli hale gelen bir tehdit ile mücadele yollarını düşüneyim dedim.

        O tehdidi adını açık koyarak dün yazmıştım.

        Benim ‘Amerikan Gotiği' diye adlandırmakta olduğum yeni bir insan türü var maalesef bu hayatta.

        4 ay önceki normalin bir daha geri gelmeyeceği ve yeni normali bulacağımız söyleniyor ya benim korkum bu yeni normalin bu bahsettiğim yeni insan türü tarafından oluşturulmasına doğru gitmemiz. Bu olduğu takdirde virüsten kurtulsak bile bir felaket olacağı da kesindir

        REKLAM

        *

        Belki hatırlamıyorsunuzdur diye bu Amerikan Gotiği türünün bazı özelliklerini anlatayım size.

        - Alışverişte sadece cips ve tuvalet kağıdı bulabildiklerinde olağanüstü mutlu olabiliyorlar. Başka ihtiyaçları da yok, yani gün boyu cips yiyip sonra bunu çıkarmaktan ibaret olan bir tür hayatları var.

        - Bu tür genelde silahlı da. Cips satın almaya bile omuzlarındaki makineli tüfekle gelebiliyorlar. Çiftleşmek için seçtikleri eşleri de kendilerine benziyor. Uzaktan gördüğünüzde hangisinin kadın hangisinin de erkek olduğunu anlamanız mümkün değil ama onlar anladığım kadarıyla silahlarıyla cipsleriyle filan çok mutlular. Belki de yakında Amerikan toplumuna tamamen hakim olacaklarını görüyor da olabilirler.

        - Amerikan Gotiği insanı son günlerde virüse aldırmamaya da başladı. Galiba virüsün kendilerini gördüğünde korkup intihar edeceğini onlar da benim gibi düşünüyor olabilirler.

        - Virüs korkuları kalmadığından şu günlerde bile bunların en büyük dertleri plaja veya bowling salonuna gitmek, pedikür yaptırmak, berbere gitmek, piyasaya çıkarılan son model makineli tüfekleri de satın almaktan ibaret olabiliyor.

        *

        Umarım temel özellikleri bunlardan ibaret olan bu yeni türün ABD’de hakim olmaya başlamasının nasıl korkunç bir global tehdit oluşturabildiğini herkes görüyordur.

        Hemen teslim olmak yerine bunlarla bir şekilde mücadele edilmesi lazım.

        Onlarla sakin konuşalım ve makulü onlara da göstermeye çalışalım demeyin bana, bunu sakın söylemeyin. Çünkü ben burada elektrikli iskemlede idam odasına yürürken, yani Amerika’ya özgü acımasızlıkla gardiyanın ‘Dead man walking’ diye bağırabildiği koridorda bile neşeyle ıslık çalabilen türde insanlardan bahsediyorum.

        Makulü onlara anlatmak abes onlara sadece güç kullanarak karşı durulabilir.

        Ancak bu tiplere karşı rutin sertlik de yetmez çünkü onlar normal sertliği hayatları boyunca sanki bu pek de normal bir şeymiş gibi rutin olarak yaşayan ve adam öldürmenin de keyifli olduğunu düşünen insanlardan oluşuyor.

        Onlara karşı sıra dışı sertliklerle karşı durmak gerekebilecek bu nedenden dolayı…

        *

        Örneğin ben bundan önceki yazımda anlattığım Tayland yemeği yemek için bu koşullarda bile gidiş geliş altı saatlik araba seyahatini göze alabilen bir yeni insan türünden bahsetmiştim.

        Bunlara karşı ne yapılabilir diye zihin jimnastiği yaparken bu türe karşı şunun yapılabileceğini düşündüm;

        ‘Seven’ adlı bir film vardı. Orada yedi günahtan her birini işleyenlere karşı sadist katil o günaha uygun cezalar vererek insanları öldürüyordu.

        Filmdeki oburluk suçuna verilen ceza da pek hoşuma gitmişti. Çünkü katil oburu patlayıp çatlayınca kadar zorla besleyip öldürüyordu.

        Tayland yemeği için altı saatlik araba seyahatini göz alabilen insanı da bence bu şekilde -sadece türüne ibret olsun diye- cezalandırmak gerekiyordu.

        Eğer bu cezaya uygun deniliyorsa bu defa da pedikürcüye gidenlerin de ayağını ve berbere gidenlerin de kafalarını kesebiliriz diye de düşündüm ve bunlar da bana makul bir çözümmüş gibi geldi.

        Evet galiba panik atak sürecimin birinci evresinde kaldığımdan üzerime çöken geçici sakinlik de galiba pek işe yaramamış gibiydi ve rutinde var olan deliliğimi daha açıkça sergiler hale de gelmiştim.

        Diğer Yazılar