Sıcak Bölge'den panik notları-49 (Amerika'da deniz var mı?)
Salgının başından itibaren New York Valisi tedbirleri daima sıkı tuttu. Normalleşmeye geçmekte diğer eyaletlerin valileri gibi hiç aceleci davranmadı. Attığı her adımı iyice düşünüp uzmanlarla birlikte planladıktan sonra attı. Salgında, tedbirleri yönetmek açısından, New York eyaletinin biraz Türkiye’ye benzediği de söylenebilir
Sonuçta bütün bunların karşılığını da aldı. Şimdi bakın diğer eyaletlerde virüs tehdidi tırmanırken bir tek New York eyaletinde bütün kritik istatistikler düşme eğilimi içinde. Halbuki başlarda salgın en fazla New York’u vuruyordu. Bir ay önce durum berbattı burada. Şu an ise valinin temkinli politikaları sayesinde New York çok daha iyi noktada. Ama vali doğru olanı yapıyor yine de tedbirlerde hiç bir gevşemeye izin vermiyor. Çünkü bu aşamada yapılacak bir yanlışın daha sonra ikinci ve daha fazlası salgın dalgalarıyla bunun bedelini ödeteceğini biliyor. Hızla normalleşmeye giden diğer eyaletlerin valileri bu basit gerçeği görmeyi nedense reddediyorlar.
*
Bunlar doğru ve uygulanması gereken politikalar tamam ama bunların da bir bedeli var.
İnsanlar sıkı tedbirler sonucunda bunalmaya da başladılar. Psikiyatristler de uyarıyor; insanlar endişeli biçimde evde kaldıkça alkol ve uyuşturucu bağımlılığı artıyor, aile içi şiddet vakalarında ciddi bir artış da görülüyor.
Özetle insanların biraz nefes almaya ihtiyaçları olduğu belli.
Valiler açıkçası bu bunalmanın insanlarda bir sosyal patlamaya dönüşmesinden de korkuyorlar.
*
16 Mayıs cumartesi gecesi New York’un tabloid gazetesi New York Post dijital ortamdan flaş bir haber geçti.
’New York’ta barlarda partiler düzenleniyor’ diyordu bu haberde. Yani insanlar valinin emirlerine karşı gelip, barlarda sosyal mesafeye filan aldırmadan bir araya gelmeye başlamışlardı.
Neyse ki bu tür olaylar fazla büyümeden sona erdi sadece birkaç barda düzenlenen partiyle kalındı bu sefer. Bir dahaki sefere ne olur bilemem ama bu yapılanın son derece tehlikeli olduğunu bilmelerine rağmen bu insanlar bariz biçimde şimdiki hayatlarına artık dayanamaz hale gelmişlerdi.
*
New York’ta plajlar da bence bu sosyal durum nedeniyle açılıyor şimdi.
Vali yine çok sıkı plaj kuralları koydu, bunlara uymayan plajların da anında kapatılacağını söyledi.
Evlerinde artık bunalmaya başlayan insanlar hiç değilse plajlarda biraz içlerini boşaltsınlar diye düşünüyor vali.
*
Şimdi plajların açılışından bahseden bir yazıya neden alt başlık olarak ‘Amerika’da deniz var mı?' diye yazdığımı sorabilirsiniz haklı olarak.
Bu başlığı attım çünkü ben bu ülkede ne denizin ne de plajların olmadığını düşünüyorum.
Ege’nin Akdeniz’in denizine alışık olan benim gibi insanlar Amerika’dakine "Bu denizdir" diyemezler katiyen.
*
Bir defa sürekli açık denize bakmak zorunda kalınan ve kıyısı sürekli okyanusun gri dalgalarıyla dövülen plajlarda yan yana güneşlenirken denizin keyfini çıkarabilmek mümkün değil.
Benim denize keyif alarak bakabilmem için Ege’de veya Akdeniz’de bir koyda olmam ya da karşımda bir ada görmem gerekiyor.
Bu manzaralar olduğu zaman, işte sadece o zaman, Ege veya Akdeniz’de olmanın mutluğuyla denizin keyfini yaşayabilirim.
Deniz kriterleri söz konusu olduğunda hayli aşırı uçta olduğumu kabul edebilirim ama ne yapayım çocukluğumda Türkiye’de şımarmışım
Böylesine denizlere tutkun olmuşum yapılacak bir şey yok.
*
Kriterlerim henüz bitmedi. Dahası kilometrelerce uzunluktaki kum zeminli plajlara da hiç ısınamadım. İnsanlar burada Miami’yi neden bu kadar seviyorlar bilemiyorum benim denize gireceğim koyda kayalıklar veya çakıl taşlı kıyılar da olmalı. Koyu biraz seyrettikten sonra kayadan denize atladığım an dünyanın en mutlu insanı hissederim kendimi.
*
Tamam deniz kriterlerimi daha fazla anlatmayacağım. Kabul ediyorum ki bu tavizsiz kriterlere Amerika’daki hiç bir kıyının uyabilmesi mümkün değil. Bu nedenle bence burada ne deniz ne de plaj var.
Ancak benim kriterlerimi tatmin eden bir yer bile bulunabilse ben yine de oraya katiyen gitmem.
Çünkü burada plajlar ayrıca sürekli olarak fazla sayıda yemek kızartmak için kullanılmış yağ kokuyorlar.
Çünkü kıyının hemen arkasında yüzlerce yan yana sıralanmış fast-food dükkanları bulunabiliyor.
Bu kötü koku plajlar dışında ABD’deki tüm sosyal alanlara sinmiş durumda.
Bunu ilk kez trene binmek için Manhattan istasyonuna inerken hissetmiştim ve o gün de midem bulanmıştı.
*
Bu koku fast-food dükkanlarından sürekli havaya salındığından bu berbat koku plajlara da siniyor.
Ben burada son kez 18 yıl önce plaja gitmiştim.
Birkaç gün sonra çocuğumuz doğacaktı, Rana istediği için mecburen Coney Island plajına gitmiştik trenle.
Üniversitedeyken Long Island’deki Jones Beach’a sıkça giderdik arkadaşlarla birlikte. Orayı gençler olarak illegal takılmamıza müdahale eden insan bulunmadığı için o plajı tercih ediyorduk eskiden.
Neyse 18 yıl önce son plaja gidişimizde de Rana fazla dayanamadı o kokuya da erkenden kalkıp eve döndük, işkence kısa sürmüştü çok şükür.
*
Amerika’da insanlar plajlar açıldığında buna, denize gireceklerinden dolayı değil ama normal olarak alışık olduklarından da daha da beter, sağlıksız yemekler yiyecekleri için mutlu oluyorlar gibi bir hava var burada.
Düşünebiliyor musunuz bir plaj kıyısında bir fast-food dükkanın penceresinde ‘çikolata kaplı pastırma (chocolate covered bacon) ilanı vardı.
Bunu kim düşünmüşse bir tür dahi olmalı o. Çünkü insana bir ısırışında bile bundan daha fazla darbe vurabilecek daha başka bir yemek düşünebilmek bence mümkün değil.
Pastırma zaten aşırı yağlı bir şey bir de üstüne üstlük bunu çikolataya buladıktan sonra kötü kokan yağda kızartıyorlar ve belki de inanmayacaksınız ama bunu bile sonunda yiyebiliyorlar.
Özetle dünyada başka ülkelerde insanlar plajlara hayatlarına kalite katmak için gidiyorlar, burada ise insanlar plaja hayatlarını daha da kısaltmak için gitmiş oluyorlar fast-food sayesinde.