Sıcak Bölge'den panik notları-57 (ABD insanı keşfediyor)
Bakın ‘salgın güncesi’ yazılarımda 57’ncisine ulaşmışız.
Geride bıraktığımız günlerde bu salgını, kapitalizmin ABD’deki en acımasız, insanı en fazla hiçleştiren, adını koymak gerekirse kapitalizmin en barbarik versiyonunun, nasıl yaşadığını hayatın her alanından örnekler vererek anlatmaya çalıştım. 57 yazı sonunda salgın dönemindeki Amerika hakkında ortaya son derece karanlık bir görünüm ortaya çıkıyor.
*
Bazı okuyucularım yazılarımda ortaya çıkan karanlık tonun biraz da benim ruh halimden kaynaklanmış olması gerektiğini düşünüyorlar.
Olabilir evet geçici bir süre için burada olduğumdan, hayatın dayatmaları nedeniyle Türkiye’ye bir türlü dönemediğimden hem kendi geleceğim hakkında karamsarım, hem de buradaki iyi insanların sistemin elinden neler çektiklerini her gün gördüğüm için onlar için de üzülüyorum. Karanlık ruh halim Türkiye’ye adım attığım an değişecek buna da eminim.
*
Ama buradaki sistemin ana deformasyonu üzerine yaptığım tespitte kendimi duygularımdan arındırıp düşünmeye çalıştım hep.
Buradaki sistemi kapitalizmin diğer acımasız versiyonlarından ayıran en belirgin özelliği düzenin çıkarları ile insanın hayatı çeliştiğinde daima düzenin çıkarları yanında tercihler yapıp, insanı daima harcamalarıdır. Şu an kadar 57’ncisine ulaştığım bu yazı serisinde sistemin bu acımasızlığını çeşitli örnekleri ile ortaya koydum.
Avrupa’daki kapitalist düzenler de acımasızlardır ama onların hayatlarında bir sosyal demokrasi geleneği ve komünist düşünce pratiği de olduğundan onlar insana karşı ABD kadar acımasız olamıyorlar, en azından acımasızlıklarını yumuşatan tedbirler almaya zorlanabiliyorlar.
*
ABD'de durum böyle olduğundan sonunda ne oldu?
3 ayda 38 milyon kişi işsiz kaldı şimdi aç ve evsiz kalma tehlikesi ile de karşı karşıyalar.
'Laissez faire' sistemin ana fikridir.
'Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler' fikri acımasız kapitalizmin felsefesidir aslında.
Kavramın gerçek yaşamda nasıl çalıştığını klasik iktisatçı Adam Smith 'The Wealth of Nations’ kitabında güzel anlatmıştır ama o bile bugün yaşasaydı ABD’nin 'bırakın yapsınlar bırakınız geçsinler' kavramını nasıl uyguladığını görseydi sanırım o da utancından "Elim keşke kırılsaydı da yazmasaydım şu kitabımı, dünyanın başına bir belanın gelmesine katkıda bulunmuş olabilirim" derdi herhalde.
*
Adam Smith’in o kitabını Karl Marx İngiltere’de kütüphaneye çekilip Das Kapital’ini yazmaya başlamadan önce okumuş ve çözümlemiştir. Zaten kapitalizmi Adam Smith’i Ricardo’yu Malthus’u baştan okumadan anlamaya başlamak pek mümkün değildir. İlk önce Marx’tan önceki klasik iktisatçıları okuyacaksınız sonra da onların argümanlarını yıkmak için yola çıkmış Marx’ın Kapital’i ve Grundrisse’yi okuyacaksınız sonra da oradan yola çıkıp çağdaşlara geçeceksiniz.
Bu metodu bize öğrencisi olduğumuz New School for Social Research Üniversitesi'nde öğretmişlerdi.
Bu eğitim size sadece iktidar metodu vermez ayrıca hayat hakkında düşünme sistematiği de öğretir.
Benim hala inandığım bu düşünme sistematiği nedeniyle buradaki düzen beni çok isyan ettiriyor, burada yapılan insan karşıtı uygulamalardan gerçekten de tiksiniyorum.
*
Şimdi sıkı durun yeni bir gelişme daha var.
Şimdi buradaki sistem bile kendi acımasızlığından korkmaya başladı. Bu gidişatın sonunun iyi bitmeyeceğini görmeye başladılar.
Ve bu aşamada inanmayacaksınız ama buradaki sistem insanı yeniden keşfetmek ihtiyacını, sadece korkudan olsa gerek, duymaya başladı.
Haberini aldım ki Kongre’deki özelikle Demokratlar Amerika'nın Almanya’daki sistemi incelemesi ve ondan bazı şeyleri öğrenmesi gerektiğini filan söylemeye başlamışlar.
*
Almanya son üç ayda ne yaptı Amerika neler yaşadı?
Almanya’daki sistem bu salgının sonunun ekonomik çöküş olacağını baştan gördü ve işverenlerle ve sendikalarla işbirliği içinde baştan çalışmaya başladı.
Salgın sürecinde hiç bir işyerinin kapanmaması ve insanların işsiz kalmaması için paralar akıttı sisteme. Amaç düzeni ayakta tutmaktı ilk önce.
"Bu dönemde ayakta kalın sonra bakarız neler yapılacağına" denildi. Burada bu düzene 'work-sharing' deniliyor yani 'işi paylaşma' diyor buradaki ekonomistler.
Duyuyorum ki Los Angeles Times gazetesindeki iş modelinde Almanya’daki yaklaşım başarıyla uygulanmış şimdi Amerika’daki acıklı durumu düzeltmek için model arayanlar da bu gazetenin neler yaptığını incelemekteymişler.
*
Almanya’daki yaklaşım özetle böyleyken buradakiler ne yaptı aynı dönemde.
Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler’ ilkesi burada ‘işvereni bırakın çalışan insanın üzerinden geçsinler’ diye yorumlanıp uygulandığından, baştan Almanların yaptığı hiç bir koruyucu sistemi düşünmeden bunun yerine insanı yeniden harcamak için kolları sıvadılar.
Çok güçlü dünya devi diye bilinen şirketler kapılarına kilit vurup insanları sokağa bıraktılar.
Sistemin en tepesindeki isim su katılmamış bir ebleh olduğundan sistem çalıştıracak tek bir önlem geliştirmediler.
Beyaz Saray durmadan 'sistem güçlü bu da geçecek' diye kendi kendine propaganda yaparak zaman harcadığından hem salgın en ağır bu ülkeyi vurdu hem de 38 milyon kişi işsiz kaldı.
Sistemi el birliğiyle batırdılar ve şimdi trilyonlarca dolar basarak sistemi kurtarmaya uğraşıyorlar panik içinde.
Halbuki Almanya gibi baştan hızlı kapanmaları önleyecek paraları o zaman aktarmış olsalardı sisteme bugünkü feci durum otaya büyük ihtimalle çıkmayacaktı.
*
Trump şimdi ülkeyi bir an önce hızla normalleştirmeye çalışıyor, çünkü elindeki rapordan biliyor ki sistem hızla normalleşirse işsizlerin yüzde 77’isi belki hızla işine geri dönebilecek.
Bunun hızlı, insan sağlığını düşünmeden olması gerekiyor ki seçimden önce bu olsun da Trump tekrardan seçilebilsin diye yapıyorlar insanlığa karşı bu yeni ihanetlerini.
Bu bir ihanet çünkü sistemi Trump kurtulsun diye hızla normalleştirmek daha fazla insanın salgın nedeniyle ölmesi anlamına geliyor.
*
Durumun kötüye gittiğini gören insanlar şimdi çok geç kalmış olsalar da Almanya’daki modeli anlamaya ve burada onun bir versiyonunu uygulamayı düşünmeye başladılar.
Ama iş işten çoktan geçti. Şimdi isteseler de bunun anlayamazlar çünkü burada beyinler de yılların ideolojik saldırısı nedeniyle ölme sürecindeler
Yazık bu insanlara buradaki acımasız düzenin altında yok olmaya mahkumlar.
Almanya'daki sistemin temelinde 150-200 yıllık bir sosyal demokrasi düşüncesi var. Burada ise sadece Adam Smith ve Thomas Friedman düşüncesi hakim.
Adam Smith hiç değilse klasik iktisatçıların en çaplılarından birisiydi,
Milton Friedman ise acımasız kapitalizmin çağdaş teorisyeni olarak Ronald Reagan’a zamanında fikirler vermiş insana düşman bir iktisatçıydı.
Sonunda buradaki insana düşman sistemin Almanya’yı anlayıp onun yaptıklarını uygulayabilmesine imkanı yok.