Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Amerikan toplumunda çok yaygın ve derinde fırsat beklemekte olan bastırılmış ırkçı duygular hakimdir.

        Bu bastırılmış duygular son günlerde bazı olaylarda görüldüğü gibi ani patlamalarla ortaya dökülür.

        Koşuya çıkmış bir zencinin tüm fiziki görünümleriyle 'biz ırkçıyız' diye haykırmakta olan iki beyaz tarafından durup dururken vurulup öldürülmesi veya zencinin boynuna boynuna dayadığı dizi ile aslında bir tutuklama girişimi değil bir infaz gerçekleştirmiş olan polisi ile bu tür ırkçı patlamaların nelere mal olabileceği gözler önüne serildi.

        *

        Gerçi bu tür duygular Amerika’nın bazı bölgelerinde diğerlerine göre daha yaygındır, oralarda bu duygular daha serbest ifade edilir.

        New York’tan arabayla yola çıkın Washington’un geçip Virginia eyaletine girdiğinizde ırkçılık bölgelerine girmeye başlarsınız daha güneye örneğin Atlanta, Alabama gibi yerlere geldiğinizde oraların bir ırkçının ıslak rüyası gibi yerler olduğunu keşfedersiniz.

        Yıllar boyu sürmüş olan sivil özgürlükler hareketleri ve ırkçılık aleyhine çıkarılmış onlarca yasa insanların zihinlerine gömdükleri ırkçı tepkileri arada bir fırsat bulduklarında ortaya çıkarmalarını engelleyememektedir.

        REKLAM

        *

        Gerçi New York veya Kaliforniya gibi liberal düşüncenin hakim olduğu eyaletlerde ırkçı patlamaların olmasının bu kadar da kolay olamayacağı düşünülür ama bu gibi yerlerde de işler uzaktan göründüğü gibi değildir.

        Bu gibi yerlerde de insanların toplumsal baskıyı da göz önüne alıp kendi ırkçılıklarını sürekli baskı altında tutmakta olduğunu görebilmek için gündelik yaşamın içinde olmalısınız ve bu hayatın rutin zorluklarını yaşarken insanları gözlemlemelisiniz.

        *

        Yıllar önce bir elektronik dükkanında paramı ödemek için sıra beklemekteydim.

        Kasadaki zenci kız insanların burnunu sürtmek için işleri yavaştan almaktaydı. Bunu mahsustan yaptığını sırada bekleyenlere özellikle göstermek istiyordu. Böylece sırada bekleme zamanımızı gereksiz uzatarak kim bilir geçmişteki hangi olayın hesaplaşmasını o sayede yapmaya çalışıyordu. Ben o gün sıradaki kibar görünümlü adamların zenci kız hakkında birbirlerine neler söylediklerini ve ırkçı yorumlarını duyduğumda o bastırılmış ırkçılığın ne menem bir şey olduğunu daha iyi anlamıştım. Gözünüzü kapasanız o konuşmalar sırasında, sanki liberal New York’ta bir dükkanda değil güneyde bir eyaletteki Ku Klux Klan gösterisindeymişsiniz sanabilirdiniz. O kadar ırkçı öfke vardı ki kıza karşı bıraksalar kızı oracıkta linç bile edebilirlerdi. Gördüğüm kadarıyla evlerinde Billie Halliday’in Strange Fruit şarkısını dinleyen New York'lular bile ırkçı öfkeden arındıramıyorlardı kendilerini. (Bllie Halliday’in şarkısında 'tuhaf meyve' diye anlattığı ağaçtan sallandırılmış, linç edilmiş zencilerdi)

        REKLAM

        *

        Tabii toplum böyle olunca bu toplumun eli silahlı güçleri de kendi bastırılmış ırkı öfkelerini sıkça ortaya koyabiliyorlar. Polisin siyaha bu kadar rahat ateş açabilmesi, bacağından vurabileceğini illa da kafasından vurması veya son olayda olduğu gibi sadistçe adamı dizini bastırarak öldürebilmesi Amerikan toplumunun bugünkü durumunda normaldir.

        *

        Amerika’da ırkçı öfke sonunda yapılan sadistçe davranışların erotize edilmiş bir boyutu da vardır.

        Son olayda beyaz polisin adamın boğazına dizini dayadığında yüz ifadesine dikkatle bakın. Adamın yaptığı işten cinsel haz da aldığı belliydi.

        Ben bir defasında tren istasyonunda tutuklamış olduğu ve elini kelepçeleyip yüz üstü yere yatırdığı bir zencinin sırtına ayağıyla basmakta olan beyaz polisin yüzünde de aynı ifadeyi görmüştüm. O ırkçı öfke patladığı anda sadist mazoşist süreçlerin ve cinsel hakimiyet duygularının da işlere karıştığı kesin gibidir.

        *

        Umberto Eco’nun “Eternal Fascism: 14 Ways of Looking at a Blackshirt” başlıklı bir yazısı var.

        Bu yazısında Eco, faşistik hâkimiyet arzularının seksüel ilişkilere yansıtılmasını analiz ediyor.

        Hatırlayalım, Nietzsche’nin de incelemiş olduğu bu hükmedilme/boyun eğme diyalektiğinin sado mazoşist seksüel oyunlarda belirgin bir yeri vardır.

        Eco “ebedi faşist” olarak tanımladıklarına “ur faşist” adını vermektedir.

        Ur faşistin belirgin tanımlayıcı özelliklerinden birisi de hâkimiyet/iktidar arzusunu seksüel alana yansıtmasıdır

        Eco “Seks çok zor bir oyundur” dedikten sonra “Ur faşist de bu oyunu silahla oynar” demektedir.

        Bu silahla oynanan seks oyununun sado mazoşist seks olduğu da açıktır.

        Faşizmin bu şekilde erotikleşmesi, modern olarak tanımlanabilecek birçok yazarın/sanatçının ilgisini çekmiştir.

        Jean Genet, “Faşizm tiyatrodur” demişti.

        Sylvia Plath, baba ile kız arasındaki hâkimiyet bağlantısını yazarak konuya ucundan girmiştir. (Kitlelerin bir baba figürü olarak Hitler kavramı, meseleye paternalizm boyutu da katmaktadır.)

        Virginia Woolf da bir feministin faşizme nasıl tepki vereceği konusuna kafa yormuştur. (‘Three Guineas’ başlıklı çalışması.)

        Kate Millett, Betty Friedan, Germaine Greer, Andrea Dworkin kadınların arzuları ve boyun eğme süreçlerini faşizm ve erkek hâkimiyeti bağlamında incelemişlerdir.

        Yakın geçmişte tüm dünyada fırtınalar yaratmış olan “50 Shades of Grey” romanını da bu bağlamda inceleyip anlamaya çalışmalıyız.

        Faşizm düşüncesine sado mazoşist erotizmin nasıl uyum sağladığını “Sex Drives: Fantasies of Fascism in Literary Modernism” adlı kitabında Laura Frost çok güzel inceledi, ilgilenenlere tavsiye ediyorum bu çalışmayı.

        *

        Toplumun temelinde var olan bu bastırılmış ırkçı düşünceler salgının toplumu nasıl vurmakta olduğunu da belirledi.

        New York’ta salgının hala daha kontrol altına alınamamş bölgeleri zenci ve hispaniklerin ağırlıkla yaşadığı bölgeler.

        Zenci aktivistler son salgında ölenlerin yüzde 60’ının zenci ve hispaniklerden oluştuğunu anlatıyorlar.

        Bu konuda resmi veriler henüz yayınlanmadı ancak yayınlandığında bu yüzde 60 iddiasının doğrulandığını görürsek hiç şaşırmayalım. Çünkü zenci ve hispaniklere götürülmeyen sosyal ve sağlık hizmetleri de toplumun genelinde var olan bastırılmış ırkçılığın bir sonucudur.

        Diğer Yazılar