Sıcak Bölge'den panik notları-61 (Ekonomi nasıl normalleşir?)
Zamanlaması henüz tam bilinmemekle birlikte bu salgının bir şekilde atlatılacağının görülmesiyle birlikte, bundan çok daha önemli sorun olarak çöken ekonomilerin nasıl canlandırılacağı yani ekonomilerin normalleştirilmesi gündeme oturdu.
Bu bağlamda global düzeyde ilginç bir tartışma yaşanıyor.
Bunun Amerika’da yaşanmakta olan ayağı hakkında bilgi vereceğim bugün.
*
Daha iyimser yorumla meseleye bakmakta olan bir grup ekonomist, ki bunlar Trump’a daha yakın duranlardan oluşuyor, şunu söylüyorlar:
-ABD ekonomisi salgın vurmadan önce çok sağlıklı, güçlü olduğundan, salgın tehdidi ortadan kalkar kalkmaz nasıl hızla düşüşe geçtiyse aynı hızla yükselişe de geçecektir diyorlar.
-Yani bunlar başta Amerikan ekonomisi olmak üzere global ekonominin de salgın bitince hızla kendiliğinden normalleşeceği düşüncesindeler.
Aşağıya düştüğü hızla aynı şekilde yükselmeye de başlayacağını düşündükleri ekonominin V şeklinde mi yoksa U şeklinde mi yükseleceğini aralarında tartışıyorlar.
Özetle bunlara göre ekonominin önündeki tek sorun salgın. Bu tehdit ortadan kalkıp toplum normalleştiğinde her şeyin neredeyse otomatikman normale dönüşeceğini düşünüyor bunlar.
Trump da buna inandığından virüs tehdidi ortadan kalkmadan bile toplumu hızla normalleştirmekten yana.
Acımasız biçimde toplumu normalleştirerek insanları virüs tehdidine açık hale getiriyorlar.
*
Bunlara karşı olan bir diğer grup da var. Ben de bunların duruşuna sıcak bakıyorum.
Bunlar ekonomide salgının bitmesiyle birlikte otomatik bir iyileşme olmasına imkan olmadığı görüşündeler. Evet salgın öncesinde ekonomi güçlüydü ama salgın bitince bunu tekrar ‘otomatik olarak’ hızla yakalamak söz konusu olamaz.
Bunun olması için ekonomiye devletin planlı programlı bir şekilde müdahale etmesi gerekiyor.
Bunun tek yolu büyük depresyondan çıkış döneminde yapıldığı gibi büyük kamusal yatırım harcamalarına ağırlık vermek.
"Devlet başta altyapı olmak üzere diğer kamusal harcamalara planlı bir şekilde ağırlık verirse ekonomi hızla düzelmeye başlayabilir" diyor bu grup.
Ben de aynı fikirdeyim. Türkiye de dahil tüm ülkeler ekonomik geleceğini ciddi biçimde planlayıp programlamalı ve kamusal harcamaların nerelere yönlendirileceğini bu plan doğrultusunda koordine etmeli.
*
İlk görüşte olanlar işi piyasaya bırakmak yanındalar ikinci görüşte olanlar ise daha fazla planlayıcı devleti işin içine sokmaktan yanalar.
Piyasaların sadece kendi mekanizmaları ile kendiliğinden dengeyi bulacağı görüşü iktisat düşüncesinde artık doğru bulunmamaktadır aksine piyasaların kendi başlarına bırakıldığında hızla dengesizlik yaratma ihtimali de yüksektir. Piyasalarda dengelerin daha üst seviyede oluşabilmesi için devletin ekonomiye aktif müdahalesi gerekebilir. Dinamiğe ilk ateşi devlet harcamalarıyla verir sonra da gaz almış piyasaların düzgün işletilmesini planlı biçimde koordine eder.
*
Örneğin New York’ta vali eyaletin büyük kamusal projelerin canlandırılmasına hızla ağırlık vereceğini açıkladı.
Bunların başında konuşulan projeler ise şunlar.
-New York acilen büyük altyapı harcamalarına yönelecek. Yolların, kanalizasyon ve elektrik şebekeleri gibi altyapının yeniden inşası konuşuluyor.
-Laguardia Havaalanı'nın yeniden inşaatı planlanıyor.
-Büyük bir tren yolu 'hub’ı olan Pennsylvania istasyonu yeniden inşa edilecek. Buna bağlı olarak denizin altında olan tren geçen iki tünelin de yenilenmesi düşünülen projeler arasında
New York’un bu işlere hemen girişip ekonomisini canlandırabilmesi için federal devletten para yardımı alması gerekiyor ancak Cumhuriyetçilerin Demokrat valiye böyle bir imkanı verip vermeyeceği de şüpheli.
*
Bu iki farklı yaklaşım 27 Mayıs çarşamba günü Başkan Trump ile New York Valisi Cuomo arasında Washington’da yapılan görüşmede çatıştı. Trump ilk gruptaki iktisatçılara yakın yani işlerin piyasalara bırakılmasından yana Cuomo da benim desteklediğim müdahaleci devlet politikalarından yana.
Şunu da unutmayalım iş sadece piyasalara bırakılması durumunda belki bazıları kurtulacaktır ama bunların sadece zenginler ve büyük iş çevreleri olması ihtimali büyük. Sıradan insana küçük işyerlerine yardım edilmek isteniyorsa devletin planlı programlı altyapı yatırımlarına girişmesinden başka çare görünmüyor.
*
Türkiye bu tartışmayı siyasi kaygılarla yapmamalı. Bu bir tür kurtuluş savaşı olarak görülmeli ve tüm taraflar ekonomiye nasıl yön verileceği konusunda ilke anlaşmasına girmeliler.
Benim gönlüm planlı programlı ekonomi yönetiminden yana. Türkiye zaten çok dengesizleşmiş olan piyasaların keyfi eline bırakılamaz. Devlet plan, program ve koyacağı hedeflerle o piyasaları terbiye etmeli ve adil bir ekonomik düzenin, yani yeni bir dengenin oluşmasına yol açmalıdır.