Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Buraya farklı görev tanımlarıyla ilk geldiğimden bu yana 6 yıl geçti.

        Günce sitili ile yazdığım bu seri bir anlamda benim ta gençlik yıllarımdan bu yana bu ülke ile kurmuş olduğum ilişkilerle de bir vedalaşma ve esasında kendimle bir hesaplaşma.

        Bu yazı serisi Türkiye’ye döndüğüm gün bitecek. Çünkü o zaman farklı içerikte bir günce yazmaya başlayacağım. O zamanki serinin ana başlığı ‘sıcak nokta’ ve ‘panik notu’ içeremez gayet tabii ki. Türkiye benim için sadece gönül sıcaklığı ve huzur anlamına geliyor, paniğim tabii ki bitecek çünkü ülkemde olacağım ve mutluluğu yakalamaya da başlarım diye düşünüyorum.

        Haziranın bu ülkedeki son ayım olmasını umuyorum. Çünkü bu ülkenin hataları, bilinçli kötülükleri, insanı her zaman harcayan tavırları ve inanılmaz yetersizlikleri bana hayli batmaya başladı. Çok eskiden bu yana gözlemlediğim bazı tuhaflıkların temel nedenlerini şimdi daha iyi anlamaya başlıyorum gibi geliyor bana. Bu şimdiki sentez dönemim buradaki uzun analiz yıllarımın birikimi ve son geldiğim noktada bu ülkede var olan insanı hiçsizleştiren bu düzen kapsamlı bir şekilde değişmediği takdirde, tüm güç gösterilerine rağmen, sistemin orta vadede çökeceğini düşünüyorum. Bu çöküş sürecini Türkiye’den izlemenin keyfi daha bir güzel olacak.

        REKLAM

        *

        Amerika’daki bu son bulunuşum boyunca, 6 yıldır yanımdan eksik etmediğim bir kitap var. Allan Bloom’un ‘The Closing of American Mind’, bu ülkenin insanlarının sorunlu beyinlerini anlama çalışmalarımda bana hep yardımcı oldu yıllar içinde.

        Aslında kitabın alt başlığı olan ‘Yüksek öğretim sistemi bu ülkenin demokrasisini nasıl yıprattı ve zamanımızın öğrencilerinin ruhlarını nasıl fakirleştirdi’ cümlesinin de anlattığı gibi bu çalışma aslında ABD’deki yüksek öğrenim sistemindeki beyinlerin kapanması ile ilgili. Ama toplumun genelinde yaşandığı bariz olan beyinsel gerilemeyi anlamamız için de ipuçlarını daima veriyor.

        *

        Amerika’da özellikle 1970’li yıllardan başlayarak yeni bir insan türü ortaya çıkmaya başladı. 'Evrilmeye başladı’ diyecektim ama son anda vazgeçmek zorunda kaldım çünkü bunun bir evrim olduğu söylenemez, bir geriye doğru gidiş süreci var ve bu yeni insan türü geriye doğru gidişini bu günlerde tamamlayıp ortaya maalesef daha güçlü çıkmak aşamasında.

        Ben çeşitli nedenlerle yıllar içinde gelip burada uzun kaldığımdan bu ‘Amerikan gotiği’ diye tanımladığım insan türünün ortaya çıkışını bizzat izledim. Bunu bizzat izlemiş olmanın bir şans olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü benim gibi Türk insanının pratik zekaya dayalı çözümlerine, hayatı kendine göre çözmüşlüğüne, hayatın zorlukları karşısında geliştirdiği dayanma ve direnme gücüne ve hayata her koşulda kattığı kendine göre küçük keyiflere alışmış ve bunun doğru tavır olduğunu düşünmekte olan bir insan için 'Amerikan gotiği'nin bu ortaya çıkışını burada bizzat izlemek hayli de acı veren bir süreçti.

        REKLAM

        *

        'Amerikan gotiği' türünü fazla teorik anlatmama gerek yok.

        Salgın başladığı andan itibaren burada olan biten tuhaflıkları, inanılması zor gelişmeleri haberlerden izlediyseniz gotik insanların davranış biçiminin özetidir aslında bunlar.

        Dünyada her toplum başımıza gelen ortak bela olan salgın döneminde bir sınav verdi.

        Ve bu sınavı Türkiye son derece başarılı olarak geçiyor.

        Buradaki aklı biraz yerinde olan düşünce insanları da bunu söylüyorlar, Amerika ise bunca gücü, bunca imkanına rağmen bu sınavda sınıfta kaldı.

        Çünkü Allan Bloom’un dediği gibi Amerikan beyni kapanmış durumda, bu her düzeyde böyle, bu nedenle var olan potansiyellerini nasıl kullanabileceklerini bir türlü bilemiyorlar, hep çaresizlik içindeler ve hep kontrolden kaçırdıkları sorunların peşinde koşuyorlar.

        Artık tam bir ebleh olduğu nerdeyse bilimsel netlikte tespit edilmiş olan Başkanları hemen her gün ne kadar da güçlü ve mükemmel olduklarını anlatsa da ayağının altındaki zemin çöküyor. Onun bu palavralarını ne yazık ki her gün dinlemek zorunda olan toplum çözülüyor.

        *

        Salgının Amerika’yı da vuracağını söyleyen etrafındaki bilim insanlarının uyarılarına rağmen Trump’ın gerçeklerden kopmuş beyni bunu anlamadı ve gerekli mesajları vermeyi reddetti. Sadece bizim sağlık bakanımızın tek bir konuşmasını çevirtip bunu aynen Amerika’ya okusaydı bile şu anki ölüm miktarının yüzde 83’ü olmayacaktı.

        Ama bunu yapmadı çünkü bu emlakçı kendini büyük bir işadamı olarak görüyor, olmayan pratik zekası ile salgını yeneceğine filan inanıyor.

        Sonunda 'evlerde kalın, sosyal mesafeyi koruyun' mesajını verdi ama bunu iki hafta gecikerek yaptı ve sonuç şimdi 100 bini aşan ölü insan oldu.

        Columbia Üniversitesinin dediği gibi bu mesajını iki hafta önce vermiş olsaydı bu ölümlerin yüzde 83’ü olmayacaktı.

        Haydi bunu iki hafta erken yapmadı bari bir hafta önce verseydi bu mesajı, en azından 36 bin insan ölmemiş olacaktı.

        Ama Amerikan insanı bu gerçeği de kafasına takmıyor.

        Onların şimdi böyle ciddi işlerle uğraşmaya vakitleri yok. Onlar bu ara plajlara, diskoteklere, barlara gidip sosyalleşiyorlar. Berbere gitmek için eyalet değiştirmeyi bile göze alabiliyorlar. Hepimizin gözü önünde yakın gelecekte patlayacak yeni bir salgın dalgasının yani yeni ölümlerin temelleri atılıyor. Ben önemli sayıda insanın şu anda tüketilmekte olan fast food miktarı nedeniyle o yeni salgını bile göremeden öleceğini tahmin etsem de yeni salgın dalgasında ölecek bir kapsamlı nüfus da olacak tabii.

        REKLAM

        *

        Bir davranış bozukluğu var dedim ya bunları maske takmaya ikna etmek hayli zor oldu. New York Valisi, ki bu eyalet düşünün Amerika’daki en bilinçlisidir, sonunda maskeyi moda unsuru olarak pazarlamak zorunda kaldı. Millet maskeyi moda olarak algılarsa belki takmaya da başlarlar diye düşünüldü. Valinin kızının gönüllü olup düzenlettiği maske tasarımı yarışmasında 96 bin 332 oy gelmiş. Birinci gelen ile ikinci arasında sadece 502 oy farkı olduğundan ikisi de birinci ilan edildi.

        Maske konusu, düşünün New York’ta böyle olunca, beyinler açısından evrim sürecinin hayli gerisinde kalmış olan güney eyaletlerinde insanlar maskeyi hiç düşünmemiş bile olabilirler. Oralarda maskesiz dolaşmak doğru tavır olarak görülüyor. Maskesiz, sosyal mesafeyi hiç düşünmeden barlara filan gidiyorlar oralarda.

        Ve düşünün bu tür yerlerde üniversiteleri de açmayı planlıyorlarmış.

        Benim oğlum da bu yerlerden birinde üniversiteye gitmeye hazırlanıyor. Bıkmışlığımın, topluma ve hayata isyanımın kökeninde biraz da bu gelişme de var.

        *

        Bir de son haber. Eğer aşı bulunsa da toplumun yüzde 31’i bu aşıyı olmamayı düşünüyormuş.

        Görüyorsunuz 'Amerikan gotiği'nin beyinlerini düzeltmeye imkan yok.

        Bunların normal insan haline gelebilmeleri de artık imkansız.

        Daha önce dediğim gibi bu toplum, bu kapanmış beyinler nedeniyle mutlaka bir çöküş yaşayacak.

        Gotik toplumların çöküşlerinin de hayli korkunç olma ihtimali de çok yüksek.

        Diğer Yazılar