Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türk Futbolunda bir sarsıntı yaşanıyor ve gelecekte neler olacağı da şu anda belirsiz.

        İlk bakışta bazılarınıza uçuk bir fikir gibi gelse de ben Türk futbolunda neler olabileceğini çözümlemeye teorik bir çerçeve oluşturmak için Türkiye Cumhuriyeti iktisat tarihine bakmamız gerektiğini önereceğim.

        Çünkü o tarihte hem bugünlerin ekonomik kurtuluş reçetelerini bulmak, hem de bugün futbolda yaşananlara bir anlam yükleyebilmek için gereken ipuçları var.

        Siyasal bilgiler ekonomi bölümünde ‘Demokrat Parti döneminde Türkiye ekonomisi (Ekonomik Kalkınma süreçleri üzerine bir deneme)' başlıklı doktora tezimi 1980’li yıllarda yazarken iktisat tarihimize teorik bir çerçeve çizmiş ve bu tarihi dönemlere ayırarak ayrıntılı incelemiştim.

        *

        Şimdi doktora tezimi yeniden incelerken görüyorum ki hem bugünkü krizi aşmamız hem de futbol sektöründe yaşananları daha teorik sağlam biçimde anlamaya başlamamız açısından o tarihimizin 1930-39 dönemi çok ilginç ve zengin ipuçları ile dolu.

        *

        Peki ne olmuştu o tarihlerde?

        Daha önceki yıllara baktığımızda Cumhuriyetimizin kurucularının neredeyse ekonomisi olmayan ve bu haliyle bile dünya kapitalist sistemi tarafından manipüle edilen bir ülke devraldıklarını görüyoruz.

        REKLAM

        Ülkemiz merkez kapitalist ülkeler olmasaydı neredeyse ekonomik açıdan var olamayacakmış gibi bir görünüm ortaya koyuyordu o dönemde.

        *

        Sonra güzel bir gelişme oldu.

        1929 dünya ekonomik krizi başladı.

        Birden kapitalist dünya sisteminin merkez ekonomileri durdu, çöküntü başladı. Ve tabii ki merkez ülkeler ile Türkiye gibi çevre konumundaki ülkeler arasındaki ekonomik hakimiyet bağlantılarında da zorunlu kopuşlar yaşandı.

        Bu yeni duruma çevre ülkelerin nasıl tepki verdiği o dönemde tüm çevre ülkelerin geleceğini de belirledi.

        *

        Cumhuriyetimizin kurucuları o dönemde verdikleri kararlarla ülkeye Türkiye’yi tüm diğer çevre ülkelerden farklılaştıran bir yön çizdiler.

        Atatürk’ün dehası sayesinde Türkiye o dönemde ithal ikameci devletçi sanayileşme ekonomi modeline geçiş yaptı.

        Bu modelin özeti o güne kadar ithal edilen mal ve hizmetlerin devlet eliyle yurt içi üretimine geçilmesiydi.

        Ve dünyanın o son derece güç koşullarında Türkiye 1930-39 yılları arasında gerçek bir başarı hikayesi yazdı.

        Teknik açıklamalara girmeden açıklamaya çalışayım ithal ikameci sanayileşme modeli üç aşamadan oluşur. Bu üç aşamayı da sağlam biçimde geçen ülkeler sonunda ekonomik açıdan gerçekten bağımsız olma imkanına kavuşabilirler.

        *

        Devletçilik modeliyle ithal ikameci sanayileşme sürecini yönetmeye girişen cumhuriyet kadrolarının gerçek amacı tam ekonomik bağımsızlığa giden yolu sonuna kadar tamamlamaktı.

        Ancak 1930’ların sonuna doğru kapitalist dünya sisteminin normal dönem çalışma biçimlerine geri dönmesiyle Türkiye’nin bu sonuca ulaşması merkez ülkeler tarafından ekonomik mekanizmalarla engellendi.

        REKLAM

        *

        Ancak tam bağımsız ekonomik sonuca ulaşılamasa da o dönemde yaşanılanlardan bugünlere yönelik bir ders çıkarılmalıdır.

        Bugün de dünya ekonomisinde bir kriz yaşanıyor. Türkiye 1930’larda olduğu gibi devletçi sanayileşme ekonomik modelini benimserse bence kendini yenileyebilen bir sanayileşme sürecine merkez ülkelerin müdahalesi olmadan girebilme imkanına sahip.

        Son günlerde CHP’nin bunu görmeye başladığı yolunda işaretler gelse de izlenecek model konusunda bir netlik henüz ortada yok.

        *

        Bu yazının konusu ekonomik model arayışları değil. Asıl ilgilendiğim konu futbol.

        Girişte dediğim gibi Türkiye ekonomi tarihi bugün futbolda yaşanmakta olan krizin de anlaşılması açısından ipuçlarını taşımakta.

        Üzerinde düşünelim diye önermek istediğim teorik çerçeve şu:

        Dünya kapitalist sistemi de bunun içindeki futbol sektörü de bir kriz geçiriyor.

        Bu kriz 1930’larda Türk ekonomisinde olduğu gibi bize merkezden kopma imkanını tanıyor. Futbol şirketlerine de artık kendi öz imkanlarınızla yetinin deniliyor ya.

        Bu da bir zorunluluğun sonucu, çünkü pahalı yabancı futbolcu satın almak üzerine kurulmuş eski sistem krize düştü ve yerine yeni bir sistem konulması gerekiyor.

        Yani özetle 1930’larda Türk ekonomisinde olduğu gibi bugün Türk futbolunda da ‘İthal ikameci büyüme modeli’ zorunlu şartlar nedeniyle gündeme gelmiş durumda.

        Eğer Türk futbolu 1930’larda cumhuriyet yönetiminin yaptığı gibi bu şartları iyi kullanır ve koşulları lehine döndürürse kendi bünyesinden yetişmiş genç futbolculara ağırlık verirse, pahalı yabancı futbolcu sisteminden çıkarabilirse aynen ithal ikamesi sanayileşme modelinde olduğu gibi Türk futbolu da sonunda kendi bağımsızlığını güçlü bir şekilde ilan etme imkanına kavuşabilir. Tabii bu modeli sonuna kadar merkezin müdahalesini kabul etmeden götürebilirse bu artık mümkün gibi gözüküyor.

        Diğer Yazılar