Evlerdeki gölgeler
Hem İstanbul’da hem de Ankara’da çevredeki apartmanlardaki evlerde dışardan görünebilen aydınlatma tercihlerini inceliyorum.
Bilimsel bir çalışma değil bu tabii ki, sadece anlık gözlemlere dayalı tespitlerim ise şöyle: Anladığım kadarıyla genelde parlak ışıklı aydınlanma tercihi var evlerde. Bunun doğru ya da yanlış olduğunu söylemek değil amacım sonuçta herkes hayatını istediği gibi yaşar evinde, hangi yaşam düzenini sağlayacağı da onun tercihidir.
*
Bu böyledir ama ben yıllar önce Junichiro Tanizaki’nin ‘In praise of Shadows’ (Gölgelere Övgü) adlı kitabını okuduktan ve bundan hayli etkilendikten sonra evlerimizde bize iç huzuru verecek iç düzenleme ve özellikle ışıklandırmayı nasıl yapmalıyız meselesine hayli takmış durumda olduğumdan bugün hiç sevmediğim bir şeyi yapacağım ve insanlara hayatlarını nasıl daha iyi yaşamaları gerektiği konusunda, benden bu yönde bir talep olmadığı halde yine de bazı tavsiyelerde bulunacağım.
*
Tanizaki bahsettiğim ve hayli de etkili olmuş kitabında aslında bizim de hayli üzerinde kafa yormuş olduğumuz bir Doğu-Batı sorunsalına değinir. Tanizaki batının aydınlanma süreci ile birlikte iç mimari de her şeyi net ve detayda görülmesine yol açan parlak ışıklandırmayı tercih ettiğini ve Batılılaşmak isteyen Japonya’nın kendi değerlerini ve iç mimari prensiplerini bu batının mimari anlayışı karşısında kaybetmesinden duyduğu rahatsızlığı anlatır.
Ona göre Japon iç mimarisi boşluklara ve loş ışıklandırmayla gelen gölgelere özel önem verir. Evdeki iç huzurun ancak loş ışıkla ve gölgelerle sağlanacağı fikrine dayalı bir iç mimari anlayışı Doğu'ya özgüdür Tanizaki’ye göre. Ve bunun batının empoze etmeye çalıştığı aşırı parlak ışıklandırmaya karşı korunması ve savunulması gerekir.
*
Minimalist dekorasyon ile birlikte boşlukların ve loş ışıkla gelen gölgelerin kullanılmasının iç huzuru getirebileceğini aslında sabah güneş henüz doğarken veya akşam saatlerinde güneş batarken tabiatın verdiği huzuru bilenlerin şaşırmadan kabul etmeleri gerekiyor.
*
Evlerden gelen ışıklardan anladığım kadarıyla bizde loşluğun veya boş alanlarla birlikte gelebilecek gölgelerin kullanılması geleneği fazla oturmamış durumda.
Evlerde parlak ışıkları vurgulamanın neden ağırlıklı olduğunu anlamak için tarihimizi bu açıdan incelememiz gerekiyor. Osmanlı döneminde iç mimari ve ışıklandırmanın gelişimini anlamak için dönemin evlerindeki düzenlemeleri güçlü inceleyen fazla eser yok anladığım kadarıyla. Bu yüzden geçmişte yaklaşımın ne olduğunu anlamak için Bursa, İstanbul ve Edirne’deki camilerdeki iç mimari yaklaşımlarının incelenmesi ve bunun özellikle ışıklandırma anlayışı açısından değerlendirilmesi gerekecek.
Anladığım kadarıyla dönemin bazı mimarları parlak ışığa hükümdarın dünyadaki gücünü sembolize etmek için özel önem vermiş olabiliyorlar ama bir de camilerin mistik boyutunu öne çıkarmak için gölgelere ve loşluğun kullanılmasına özel önem veren mimari yaklaşımlar da var gelenekte anladığım kadarıyla. Eğer ortak tarihimizin ışıklandırma boyutuyla kapsamlı bir çalışması yapılacaksa ışıklandırma boyutunda özgün çözümlemeleri olan Mimar Sinan’ın ayrı titizlikle incelenmesi gerekecektir.
*
Osmanlı geleneklerinin üstüne cumhuriyet ile gelen aydınlanmacı zihniyetin mimaride etkilerini de ayrı fasıl olarak araştırmak gerekecek. Çünkü aydınlanmacı gelenek gördüğümüz gibi parlak ışıklandırmayı daha doğru bulabiliyor. Osmanlı'da da var olan hükümdarın gücünü göstermek için parlak ışıklandırmayı vurgulayan ekolün üzerine bir de cumhuriyetin ışık ideolojisi binince bu ikili etki iç mimaride mistik yönü ve iç huzuru vurgulayan loşluğun ve gölgeleri vurgulayan zihniyetin geri planda kalmasına yol açılmış olabilir.
*
Evlerden gelen ışıkların daima çok parlak olması da bu tarihi süreç ile bağlantılı olabilir. Tabii ki bu henüz doğrulanmamış ve üzerinde çalışılması gereken bir tezden ibaret.
Ama hayatın streslerinden kaçıp sığınabileceğimiz son kalelerimiz olan evlerimizde parlak ışıklandırma ve boşluklara yer bırakmayan dekorasyonlarla ihtiyacımız olan iç huzurun bulunabileceği çok da şüphelidir.