Dünya savaşı ve Türkiye
Dünya sisteminde güç dengelerinin yeniden nasıl kurulacağı ve sistemin hakim merkezinin hangi ülkenin olacağı hala daha belli değil. Bu mücadelede,Trump döneminde kaybettiği sistemin merkez hakim gücü olmak konumunu Amerika tekrar kazanmak için hamleler yapıp duruyor.
Çin dünya sisteminin yeni hakim merkez gücünün kendisi olduğunu düşünüyor ve bu konumunu kabul ettirmek için Amerika ile her alanda mücadele içinde.
Rusya bir yandan kendisinin bu şekilde güç oyununun dışında tutulmaya çalışılmasına kızıyor bir yandan da dünyaya kendisinin Amerika’yı korkutabilecek tek nükleer güç olduğunu hatırlatacak siyasi ve askeri hamleler yapmayı sürdürüyor.
Bu üç güç merkezinin dünya sistemi içindeki hakimiyet mücadelesinin çağımıza damgasını vuracağını söyleyebiliriz.
Tabii ki ekonomi, teknoloji ve askeri alanlarda karşılıklı restleşmeler sürerken savaş riski de konuşulmaya başlandı. Bir yandan Çin askeri yatırımlarını tırmandırırken eski Soğuk Savaş günlerindeki gücünü özleyen Rusya gerekirse savaş riskini alacağını ima eden mesajları da arada bir veriyor.
DEHŞET DENGESİ OLACAK MI?
Eğer soğuk savaş döneminde Rusya ile ABD arasında oluşan dehşet dengesine benzeyen bir dehşet dengesi bu defa 3 süper güç arasında oluşmazsa bu yüzyıl bitmeden bir dünya savaşı yaşanması tehlikesi de bulunuyor.
Soğuk Savaş döneminde oluşan dehşet dengesine MAD (Deli) Dengesi ad veriliyordu. MAD, Mutually Assured Destruction tanımının yani karşılıklı kesin yok olmanın getirdiği, tarafların korkusuna dayanan, bir denge durumunu anlatıyordu. Yani ne Rusya ne de ABD sonunda kendisinin de büyük darbe alacağı bir savaşı başlatan ilk taraf olmaya girişmeyeceğinden Soğuk Savaş bir sıcak savaşa dönüşmeden o günler atlatılmıştı.
Şu anda Çin ve ABD arasında soğuk savaş günlerine benzer bir rekabet olduğu kesin. Bunun da dehşet dengesine benzeyen bir dünya dengesini Rusya, Çin ve ABD arasında oluşturup oluşturmayacağı henüz bilinmiyor. Eğer üçü de önemli askeri güç olan bu süper güç ülkeler ilk ateşi açacak taraf olmaktan, bunun getireceği yıkımı göze almaktan kaçınmadığı takdirde önümüzdeki yılarda bir dünya savaşının olması ihtimali global stratejistler tarafından hesaplanmaya başladı bile.
ÇAĞIMIZIN DÜNYA SAVAŞI ROMANI
Dünya sisteminde üç merkezli güç mücadelesi sürerken 2034 adlı bir roman yayınlandı. Romanın yazarları bir emekli amiral olan James Stavridis ile deniz kuvvetlerinde eski bir istihbarat subayı olan Elliot Ackerman. Yani, roman gerçek yaşamdaki savaş hazırlıklarını bilen iki kişi tarafından kaleme alınmış.
Adından da anlaşılabileceği gibi yazarlar 2034 yılında dünyada bir savaşın olacağını düşünüyorlar.
Dünya savaşı yazarlara göre Tayvan yakınında Çin ile Amerika arasında başlayacak, Çin daha sonra bu savaşında Rusya ile İran’ın da desteğini alacak ve savaş büyüyecek.
Nükleer silahlar da sonunda devreye sokulacak bu süreçte tarafların ülkesindeki bazı şehirler ortadan yok olacak ve yazarlara göre dünya savaşının sonunda savaş süresince tarafsız kalmayı başaran Hindistan dünyanın yeni merkez gücü olarak ortaya çıkacak.
Kitaba köşesinde değinen New York Times yazarı Thomas Friedman bunun sadece bir roman olduğunu vurgulayarak bu sonuca fazla katılmadığını da açıkça belirtiyor.
Böyle bir dünya savaşının sonunda Hindistan dünyanın yeni merkez gücü olarak otaya çıkar mı bunu ben de bilemiyorum ama Amerika’nın daha şimdiden Hindistan ile özel bir ilişki kurmak, onu kendi yanına çekmek için çalıştığını da unutmayalım.
Bunun dışında Çin’in bir savaş olasılığında Rusya ve İran ile müttefik olmasının şaşırtıcı olmayacağını bilelim. Rusya, Çin’i pek sevmese de hatta kendisine özellikle doğu sınırından gelebilecek asıl büyük tehlikenin Çin olduğunu düşünse bile yine de Çin ile stratejik hesaplar ile müttefiklik kurması ihtimali var.
İRAN İLE ÇİN
Komşumuz İran ise Çin ile 25 yıllık bir ekonomi ve askeri stratejik işbirliği anlaşmasını kısa süre önce imzaladı.
İran’a Amerika’nın koymuş olduğu bütün ambargolardan çıkma imkanı veren bu stratejik işbirliği anlaşması bizi potansiyel olarak bir de Çin ile komşu yapma ihtimali içermesine rağmen iç gündemimiz ile meşgul olmak zorunda olan medyamızda bu önemli anlaşma nedense fazla tartışılamadı. Oysa yarın öbür gün sınırımıza çok yakın bir Çin askeri üssünün kurulduğunu görmemiz ihtimali de var bu yeni anlaşma nedeniyle.
TÜRKİYE TAM ORTASINDA TEHLİKENİN
Rusya, Amerika ve Çin arasındaki bu mücadelenin bir sıcak savaşa dönüşmesi durumunda Türkiye’nin olası bir tehlikenin maalesef tam da ortasında yer aldığını görmeli ve orta uzun vadeli planlarımızı buna göre yapmalıyız. Bu üç süper güç eğer sistemin merkez hakim gücü olma mücadelelerinde bir sıcak savaşa girerlerse ilk aşamada bir MAD dengesinin oluşmasının beklenebileceği ve hemen birbirlerine uzun menzilli füzeler ve nükleer silahlar ile saldırmayacaklarını düşünebiliriz. Olası bir yeni dünya savaşının üç güç arasında dünyanın diğer bölgelerinde örneğin romanda anlatıldığı gibi Tayland veya Hindistan yakınlarında veya bizim açımızdan en kötü olasılık olarak Doğu Akdeniz'de veya Karadeniz'de olma ihtimali var ne yazık ki.
Yapılacak olası gelecek planlarında Türkiye’nin bir savaş tehlikesinin ne yazık ki tam merkezinde olduğunu düşünüp ona göre tedbirler geliştirilmeli.
Düşünsenize Suriye sınırımıza yakın Amerika ve Rusya’nın askeri varlığı bulunuyor. Şimdi de İran ile anlaşması yüzünden Çin de sınırımıza yakın askeri varlık gösterecek. Kuzeyde ise Karadeniz’de nelerin olabileceği henüz belli değil ama yakın dönemde Karadeniz’in çok da sakin bir su olabilmesi ihtimali yazık ki görünmüyor.
Çin, İran anlaşması nedeniyle bölgede askeri varlık göstermeseydi bile büyük yatırımlar yapmakta olduğu yeni uçak gemileri ile Doğu Akdeniz'de bulunmaya hazırlanıyordu.
Ne yazık ki dünyanın gidişatına bakarak söylemeliyim ki Türkiye açısından bir büyük savaş ihtimali yaklaşıyor. Bu savaşın büyük yıkımlara yol açacağı bariz ve etrafımızın birbirleriyle mücadele içinde olan süper güçlerle kuşatılmış olduğunu bilelim ve tedbirlerimizi bugünden alalım.