Daha uzun yaşamak
1890 yılında insanın ortalama yaşam süresi 41 yıldı.
1920’lere gelindiğinde insanların ortalama 50’lere hatta 60'lara kadar yaşamaları normal sayılmaya başlandı.
2021'de ABD’de insanın ortalama hayat süresi 78.9 yıl olarak saptanıyor. Bu ortalama yaş ama 90’larına hatta 100’lerine kadar yaşayan insanların görülmesi de artık normal kabul ediliyor.
Anlayacağınız yıllar ilerledikçe insanın ortalama hayat süresi uzuyor.
Sağlık sektöründeki gelişmeler, bulunan aşılar, çevre koşullarının daha sağlıklı olması, sağlıklı yemek ve spor yapmak alışkanlıkları gibi etkenler ortalama hayat süresini sürekli yükseltiyor.
HAYAT SÜRESİNİN ÜST SINIRI VAR MI?
Bilim insanları bu rakamlara bakarak acaba insan yaşamının üst sınırı ne olabilir sorusunu sormaya da başladılar.
Hatta Galapagos kaplumbağalarının ortalama yaşam süresinin 100 yıl olduğu ve bunların bazılarının 200 yaşına kadar yaşayabildiğine dikkat çeken bazı uzmanlar eğer insanın ne kadar yaşayabileceğinin saptanmış sabit bir üst sınırı yoksa, bu devamlı değişiyorsa, bizlerin de neden Galapagos kaplumbağaları kadar uzun yaşamamız yeni normal standart olmasın sorusunu sormaya başladılar.
Bugüne kadar en uzun yaşamış olan insanın Fransa’da 122 yaşında ölen Jeanne Calment olduğu biliniyor.
İnsanın ortalama hayat süresinde yıllar içindeki gelişmeye bakılarak 122 neden üst sınır olsun bunu daha yukarılara çekmek imkanı var mı sorusu sorulabilir diyor bilim insanları.
HAYATIN UZAMASI DAİMA GÜZEL BİR ŞEY Mİ
Bu soru gayet tabii ki sorulabilir ve sorulmalı da. Hayatı uzatmak yolundaki bu tür düşünceler benim gibi 65+ insanlara hoş da gelebilir, bizi kalan hayat süremiz hakkında umutlandırabilir de.
Yeni ilaçlar, yeni tedaviler, yeni teknolojiler ile insanın ortalama hayat süresinin daha da yukarıya çekileceğine eminim ben.
Bu olacak da ancak bu illa iyi bir şey mi sorusunu da sormak gerekiyor.
BABAM
Bu konuda bilimsel bir şey söyleyebilecek durumda değilim sadece kişisel deneyimimden yola çıkarak konuşabilirim. Belki biliyorsunuz ben birkaç ay önce babamı kaybettim.
Babam Amerika’daki ortalama insan hayatının bile üstünde yaşa ulaşmış bir kişiydi. 94 yaşında öldü. O yaşa gelinceye kadar hayatını az çok istediği gibi yaşadı, yani şanslı bir insandı ama son iki ayda yatalak oldu. Bu hiçbir insana yakışmaz ama babama hiç yakışmadı çünkü o yatağa düşünceye kapar aktif, flörtöz, durmadan okuyup hayata müdahaleler eden bir adamdı. Yatalak olduktan sonra da iki ay içinde hayata veda etti. İnsan babası kaç yaşında ölürse ölsün onu toprağa verirken hayat, ölüm, kendi hayatı ve ölümü hakkında daha derin düşünüyor. Ben yatalak halinde olsa bile daha uzun yaşaması iyi mi olurdu sorusuna cevap bulamıyorum. Ayakta hayata bağlıyken yani 2 ay önce ölmesi daha mı iyi olurdu acaba diye de düşünmeden yapamıyorum. O son ona yakışmayan 2 ay hiç olmasaydı bunu o da mı hiç istemezdi diye düşünüyorum. Düşünüyorum diyorum da aslında cevabı da biliyorum, çünkü babam son 2 ayında keşke bunlar olmadan gitmiş olsaydım diye bana konuşmuştu.
UZUN YAŞARSAK BU KALİTELİ DE OLABİLECEK Mİ?
Anlayacağınız ortalama hayat süresinin sürekli artması iyi de yaşanan hayat kalitesi nasıl olacak bunu da düşünmemiz ve kararları buna göre almamız gerekiyor.
Daha da yaşlanınca yakınlarımızın hayatını nasıl etkileyeceğiz, onları rahatsız ediyor muyuz, onlara yük müyüz bu tür bizim özgün durumumuza uyan cevapları bulmak daha da uzun yaşamaktan daha önemliymiş gibi geliyor bana.
Ölüm korkusunun çok daha etkili olabildiği yaşlarda olmama rağmen şimdi bana sen 100 yaşına ulaşmak ister miydin diye sorsanız buna gönül rahatlığıyla verilecek cevabım inanın yok. Kaliteli yaşayabileceksem tabii ki isterim de bu garantiyi kimse veremez tabii.
Hiçbir ölümün vaktinde geldiğini söylemek mümkün değil (Bazen 94 yaşında ölen babanız bile vakitsiz gitmiş gibi gelebiliyor) ama insanın çevresine rahatsızlık vermeden, kendisini küçük düşürmeden uygun bir zamanda ölme şansına kavuşması benim en büyük dileğim. Bu nedenle ortalama hayat süresinin devamlı artması bana her durumda çok da güzel gelebilen bir haber değil.
(Bu yazıyı oluştururken Slate online yayınındaki ‘Why scientists still don’t know how long humans can live’ -yazarı Nicole Karlis- başlıklı yazıdan yararlandım)