Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Eğer gazeteciyseniz ve bir gün aklınızdan "Cebinde cep telefonu olan herkes kendisini gazeteci sanmaya başladı" diye bir düşünce geçtiyse. Bunu bir daha sakın aklınıza bile getirmeyin ve 'yurttaş gazeteciliği'nin artık modern yaşamın bir gerçeği olduğunu, bu tür gazeteciliğin belki de alışılan gazetecilik pratiğinden daha güçlü olma potansiyeli olduğunu bilin.

        Geçtiğimiz cuma günü gazeteciliğin en prestijli ödülü olan Pulitzer’in 2021 ödülleri açıklandı ve George FLoyd’un bir beyaz polis memuru tarafından öldürülmesini cep telefonu ile kaydedip dünyanın siyasi söyleminin değişmesine yol açan genç kıza Pulitzer özel takdirnamesi verildiği de açıklandı. Ve bu adım ile 'yurttaş gazeteciliği'nin dünyadaki yeni gücü resmen kabul edilmiş oldu.

        ‘NEFES ALAMIYORUM'

        Minneapolis şehrinde polis memuru Derek Chauvin yolda durdurduğu George Floyd’un boğazına diziyle bastırarak öldürmeye başladığında 17 yaşındaki Darnella Fraizer cep telefonuna davrandı ve tüm süreci telefonuyla baştan sona filme çekti. ’I can’t breathe’ (Nefes alamıyorum) diye bağıran Floyd’un yavaş ölümü böylece kayda geçmiş oldu. Olay 3 dakika 29 saniye sürdü ve sonradan tüm dünya neler olup bittiğini genç kız sayesinde gördü. Kızın çektiği film sosyal medyada anında viral oldu ve tüm dünyada milyonlarca insan barbarlığı sanki oradaymış gibi yaşadı.

        REKLAM

        Bu kısa film sadece Amerika’yı değil tüm dünyayı, aslında hepimizi bir şekilde değiştirdi ve hepimize biz kimiz ve ne yapıyoruz sorusunu sordurdu.

        EN ETKİLİ GAZETECİLİK

        Gazetecilikte hiçbir yazı, hiçbir fotoğraf sosyal ve siyasi etkileri açısından o film kadar etkili ve hızlı sonuç alıcı olamamıştır. O film sosyal medyada oynayınca ‘Black Lives Matter’ hareketi başladı ve dünyada birçok ülkede vatandaşlar Floyd’un sözleriyle yani ‘I Can’t breathe‘ (Nefes alamıyorum) sloganlarıyla baskılara karşı koymaya başladılar.

        Bu muazzam etkisi ve sosyal değişimi etkileyici gücü nedeniyle genç kıza verilmiş olan o Pulitzer özel takdirnamesi doğrusu çok da hak edilmiş bir 'yurttaş gazeteciliği' başarısıydı.

        BUNUN ANLAMINI DÜŞÜNMELİYİZ

        Pulitzer komitesi 2008 yılında da müzisyen Bob Dylan’a ‘Popüler müzik ve Amerikan kültürü üzerindeki büyük etkisi’ nedeniyle özel takdirname vermişti.

        Hem genç kızın aldığı son ödül ve Bob Dylan'a verilen ödül bizi 21’inci yüzyılda gazeteciliğin anlamı ve değişen kültürlerimiz üzerinde düşündürmeli.

        Gazeteciler bu yeni gerçeklikte sadece alışmış oldukları çalışma yöntemleriyle var olup gazeteciliğin anlamını artık tek belirleyici olma hakkına sahip değiller. Sosyal yaşamı etkileme güçleri ve siyasi etkinlikleri açısından yeri geldiğinde bir müzisyen veya sadece cep telefonuyla bir genç kız gazeteciliğe ve hayata yeni anlamlar yükleme ve bize yeni ufuklar açma gücüne sahipler.

        Dediğim gibi genç kızın videosu nedeniyle hepimiz hayat üzerine yeniden düşünmek zorunda kaldık, kendimizi ve otoriteleri sorguladık. Demokrasi nedir, yaşadığımız toplumlardaki güç yapıları nedir, vatandaş olmanın anlamı nedir ve özgürlüklerimiz nelerdir bunları yeniden düşündük. Ama genç kızın aldığı bu ödül sonrasında biz gazetecilere ilave bir sorumluluk daha düşüyor, kendi mesleğimizin anlamını ve bu mesleği yapış biçimlerimizi de ayrıca acilen sorgulamaya başlamalıyız.

        Diğer Yazılar