Sevişirken dinlenecek müzik
Aşk, sevişme, duygulu ortamlar söz konusu olduğunda başlıkta kast ettiğim müzik türünün caz olgunu anlamış olmalısınız.
Ele aldığı konuyu cazı merkeze koyarak anlatmaya çalışan deneme yazarının aslında son derce sorunlu bir alana girmiş olduğunu bilmemiz lazım.
Çünkü her deneme yazısı karakteri nedeniyle düzeyi ne olursa olsun eleştiri de içermelidir.
Cazı yazısının merkezine alıp da eleştiri yazısına girişen herkes sorunlarla kaşılaşmayı baştan kabul etmelidir.
Çünkü sanat dalları rasında bir tek caz icra edildiği anda kendi eleştirisini baştan, daha o anda getiren, yani her performansı kendi eleştirisini içine taşıyan biricik türdür.
Konuyu açmak için yıllardır zaten çalınmakta olan ve standartları yıllar önce zaten konulmuş bir parçayı alalım. Sanatçı bu parça yıllar önce ilk kez kendinin çaldığı, ona ait bir parça da olsa onu tekrardan belki de bininci defa yeniden çaldığında parçaya yeni bir yorum, bir ilerleme getirmek zorundadır. Bu cazın genel karakterinde olan bir şeydir.
Özellikle doğaçlama cazda alışılmış olanla yetinmeyip her çalışta yeni yorumlar getirmek işin özüdür.
Her yeni yorum daha önceki çalma stiline bir eleştiri getirilmesi de anlamına geldiğinden sanatçı yeni yorumu yaparken aslında eski yoruma bir eleştiri de getirmektedir.
Caz eleştirmeni olmak bu nedenle yazı dünyasının en zor işyerinden bir tanesidir. Sanatını icra ederken kendi eleştirisini de doğal olarak içeren bir tür hakkında eleştiri yazmak oldukça zor bir iştir. Bu nedenle deneme yazarı bu yazıda olduğu gibi yazısının merkezine cazı koyduğu zaman dikkatli olmalı, diyeceği lafını özenle seçmelidir.
‘Beat Kuşağı cazın hayattaki ulumasıdır’ başlıklı yazımda kültürü ve sosyal yaşamı global düzeyde sarsıp değiştiren Beat Kuşağı'nın oluştukları dönemde yükselişe geçmiş olan doğaçlama çalınan Bebop stilinden çok etkilendiklerini, ve özellikle Jack Kerouac ile Alan Ginsburg’un Bebop konserlerini hiç kaçırmadığını ve ikisinin caz kulüplerinin müdavimi olduklarını anlatmıştım.
Yazıda daha sonra Allan Ginsburg ‘Uluma’ (The Howl’) adlı şiirini okuma gününü anlatmış ve yeni kültürün oluşmasında bu şiirin önemini açmıştım.
Gördüğüm kadarıyla Beat Kuşağı'nın bütün önemli isimleri sanatlarında eylemlerinde Bebop türü cazdan etkileniyorlardı.
Hatta Allan Ginsburg açıkça Uluma şiirinin tenor saksafonun devi Lester Young’un ‘Lester Leaps In’ paçasından direkt olarak etkilendiğini açıklamıştır.
Daha önceki başka yazımda incelemiş olduğum ‘Yolda’ (On The Road) kitabının yazarı Jack Kerouac kitabı için direkt ilhamı tenor saksafoncu Dexter Gordon ve Wardell Grayin atışmaları olan ‘The Hunt’ parçasından aldığını açıkça söylemiştir.
MILES DAVIS
Bahsettiğim o yazımda Beat Kuşağı'nın kurucu isimlerini ve önemli sanatçılarının çoğunluğunun dönemde yükselişte olan Bebop caz ekolünden etkilendiklerini ortaya koymama rağmen aynı yazıda yine kuşağın bu önemli isimlerinin çoğunun dinlemek için Miles Davis’i tercih ettiklerini belirtip bunun nedenini de araştıracağımı not etmiştim.
Gerçi Miles Davis’i bu şekilde not etmiştim ama bu büyük sanatçı hakkındaki bu bilgiyi hangi kaynaktan aldığımı nedense notumun yanına yazmamışım. Bu sıkça yaptığım bir hata değildir, bilim alemi ile başlamış olan çalışma hayatımda oluşmuş bir alışklanlığım nedeniyle aldığım notun konusu ne kadar önemsiz, detay gözükse de atfı doğru yapmak için yanına daima kaynağı not ederim. Bunu köşedeki yazılarımda da görüyorsunuzdur hemen her yazıda gerek metin içinde gerekse de yazının sonunda yararlanılan kaynaklara ait liste daima oluyor ama son yaptığım gibi arada bir de olsa not alma hataları yapabiliyorum. Bunlar genellikle sabaha karşı uyanırsam okuduğumda olabilen bir şey.
O saatlerde ben caz dinleyerek caz üstüne okumaya bayılırım. Bu beni hem rahatlatıyor hem de entelektüel iştahımı kabartıyor. O saatte caz dinlemeye de beni havaya sokması için Dizzie Gillespie’nin ’Round Midnight’ı ile başlarım. Miles Davis notumu işte bu tür seanslarımdan bir tanesinde almış olmalıyım.
Kaynağı doğru yazmış olsaydım bu beni aradığım sonuca daha kestirme götürecekti ama bu şimdi daha verimli daha doyurucu çalışmaya itti beni. Sonuca daha fazla çalışmayla daha fazla okuyarak vardım. Beat Kuşağı gerçekten de özel yaşamlarında dinlenmek için ağırlıkla Miles Davis’i tercih ediyorlardı.
MILES DAVIS MÜZİĞİNİN DEVRİMCİ OLMASININ NEDENİ
Beat Kuşağı'nın fikir dünyasını oluşturan kurucuları ve önemli sanatçıları dediğim gibi Bebop türü cazdan etkilenmişlerdi
Bebop cazındaki hızlı ve karmaşık tempo dönemdeki ağırlıklı hakim müzik ürü olan Swing’deki uyumlu ritmlere ve harmoniye tepki olarak çıkmıştır. Bu hızlı ritm içindeki caz grubunun solo ve ritm bölümleri görüntüdeki karmaşadan bir uyum oluşturmaya ve doğaçlama çalmaya vurgu yaparak parçayı ortaya çıkarmaya önem verirlerdi.
Modern cazın bütün kurucu isimleri bu ekol içinden çıkmışlardı.
Bebop özelikle cazın doğu yakası olarak bilinen New York’aki caz kulüplerinde dinlenilen hakim müzik olmuş ve kültüre damgasını vurmuştur.
Kerouac ve Allan Ginsburg birlikte New York’un Village semtinde devam ettikleri caz kulüplerinde bu tür caza gönül verdiler ve ondan esinlendiler. Diğer önemli caz kulüleri de o günlerde 52'nci sokaktaydılar.
Miles Davis de bu ekol içindendir. Miles Davis dönemin diğer caz ustalarına göre daha şanslıydı. Ailesinin ekonomik durumu diğerlerine göre daha iyiydi. Davis New York’taki meşhur Juilliard müzik okuluna devam etme imkanını buldu ve müzik bilgisini klasik müzik eğitimiyle de güçlendirdi.
Gerçi o bebop türünde müthiş bir sanatçıydı ama gönlünde başka sesler yatıyordu ve bir arayış içindeydi.
Bu sürekli kendini yenileme, yeniyi bulma dürtüsü onun üzerindeki baskıyı artırdığından sosyal hayatı hayli inişli çıkışlı oldu. Ailesinin ve onu seven kadınların yardımıyla kendini kurtardı.
COOL'UN DOĞUŞU
Ve sonunda yıllardır denedikten sonra cazın tarihinde önemli bir dönüm noktasını oluşturan ‘Birth of Cool’ adlı albümünü 1957 yılının Şubat sonu Mart başında çıkardı. Gerçi bunun geleceğini ilk işaretini 1947’de Charlie Parker’ın "Chasin' the Bird" parçasındaki solosuyla Miles Davis ve John Lewis 1948’de Dizzie Gillespie’nin ‘Round Midnight’ parçasındaki piyano solusunda vermişlerdi.
Buradaki ‘Cool’ kavramı Beat Kuşağı'nın teorisyen kurucularını ve önemli sanatçılarını tanımlamak için önemli.
Türkçede ‘Cool’ kavramını tam anlatacak tek bir kelime ben bulamıyorum. ‘Havalı’ desem biraz uyuyor ama tam da olmuyor. Otoriteler ‘İstanbul is the new cool’ diye yeni bir kampanya düzenlediklerine ve gençler arasında cool kavramı sanki Türkçeymiş gibi kullanılabildiğinde göre ben de bu yazıda cool demeyi sürdüreceğim.
Miles Davis’in çok beğeni toplayan albümünün adı ‘Cool’un Doğuşu’ olduğundan ve Beat Kuşağı'nın isimlerinin çoğu cool duruşundaki bireylerden olduklarından Miles Davis’i dinlemeyi tercih etmeleri bu cool duruşları ile bağlantılı olabilir açıklaması doğru bile olsa da bence yeterli olmaz ve karmaşık bir bağlantıyı biraz basite indirmek, kolaya kaçmak gibi olurdu.
Bu yüzden Miles Davis sayesinde ortaya çıkan yeni cool caz ekolünün ne anlama geldiğini çok teknik kavramlar kullanmadan biraz açmak gerekiyor.
Hızlı tempolu ve karmaşık bir yapıya sahip olabildiğini söylemiş olduğum Bebop’a karşı cool caz çok daha yavaş tempoyla ilerler. Çalanların hiç acelesi yok gibidir, tonlar daima yumuşaktır ve parça içine güzel ve sakin biçimde yayılmışlardır, soloya başlayan sanatçılar ise çok tize çıkmamaya özel önem gösterirlerdi.
Anlayacağınız Miles Davis içinden çıkmış olduğu Bebop ekolüne karşı bir devrim yapıyor ve yeni bir şey deniyordu.
Charlie Parker’in quintet’inde çalarak müzik yaşamına başlamış olan Miles Davis caza yeni bir ekol yeni bir düşüme biçimi getiriyordu.
Gerçi Miles Davis müzik üzerine düşünmeyi bir yeni arayışı hayatının hiçbir döneminde bırakmadığı için daha ilerdeki yıllarda elektronik müziğin imkanlarını kullanarak yeni başka üsluplara da geçmişti.
Benim hayatımda çok özel bir yeri olan ‘Tutu’ albümünü mutlak dijital ortamda bulup dinleyin o zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Cool Caz’da ve özelikle Miles Davis’in parçalarında şehvetli ve seksi bir hava daima vardır.
‘Birth of Cool’ albümündeki parçalar böyledir. Ben Davis’in ‘Kind of Blue’ parçasındaki tempoyu ve havayı çok daha fazla severim. O da çok seksi bir sestir.
Bu cool olmanın seksi duyguların dönemin Beat Kuşağı'na neden çekici gelebileceğini anlamak için dönemin sosyal kültürel ortamını biraz irdelememiz lazım.
SEKSİN YENİDEN KEŞFİ
Beat Kuşağı aşka ve cinseliğe çok daha özgür yorumlar getirmişti. Serbest cinselik kuşağın teorik olmazsa olmazları içinde yer alan bir ilkeydi.
Seksin daha özgür ve deneysel olması erkeklerin tabii ki tercih ettiği bir şeydi ama 1960’larda kadınlar da özgür ve deneysel seksi keşfetti ve benimsedi.
Helen Gurley BrownKadınlara hayat tarzı öğütleri veren Cosmopolitan dergisinin efsane yayın yönetmeni Helen Gurley Brown’ın meşhur ’Sex and the Single Girl’ kitabı 1962 yılında yayınlandı. Özgür ve deneysel seks arayışının aynen erkeklerde olduğu gibi kadınların da hakkı olduğunu ve bunun meşru ve doğru olduğunu söyleyen Brown bu görüşünü o dönemde çok satan Cosmopolitan dergisinin hemen her sayısında yaymaya başladı.
Dönemin Amerikan kadınını etkileyen bu görüşler Beat Kuşağı'nın da özgür ve deneysel seks arayışına uyumluydu.
Brown’ın kitabının yayınlanmasından iki yıl önce 1960 yılında bir başka devrimci gelişme de olmuştu. Resmi makamlar kısaca ‘Hap’ (The Pill) olarak bilinen hamileliği engelleyen hapın serbestçe satılmasına onay vermişlerdi. Bu, kadının hamilelikten korkmadan özgür ve deneysel seks arayışında en azından erkekler kadar etkin olabilmesine imkan tanımıştı. (Bu konuda John Updike’ın ‘Due Considerations’ adlı deneme yazıları kitabının 457’inci sayfasındaki ‘Was sex necessary?’ (Seks gerekiyor muydu?) başlıklı yazısında güzel gözlemler bulunuyor)
Bu ortamda Beat Kuşağı'nın ve tabii ki hippilerin hayat tarzı daha güçlü yayılmaya başladı.
Karşı kültür kuşağının ve hippilerin kendi özel yaşamlarında daha rahat, daha dengeli, daha sakin daha cool ve özgür tarz arayışlarına Miles Davis’in yeni cool cazı çok uyuyordu.
Miles Davis hakkındaki ‘Birth of The Cool’ adlı belgeseli Nefilx’te seyrederken onun arkadaşlandan bir tanesinin "Miles’ın müziği sevişirken dinlenecek müzikti" demesi benim bu yazıya atmış olduğum başlığı oluşturdu. Bu söz üzerine Davis’in yeniden dinlediğim parçaları adamın son derece haklı olduğunu da gösterdi bana. Mutluluk anında aynı anda hüzünü de yaşayanların müziğidir cool caz.