Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Hayatının bir bölümünde gazete yazı işlerinde çalışan her insanın başlık çarpıcı olsun daha çok ilgi çeksin takıntısı olabilir. Bu bir tür meslek deformasyonu gibi bir şeydir ve olması da normaldir ama bu yazının başlığı ilgi çekici olsa da emin olun böyle bir takıntı dolayısıyla atılmış değil.

        Güzelliğin neden olduğu bir hastalık gerçekten de varmış.

        Neredeyse 8 aydır farklı türde yazılar yazıyorum. Düşünce sistemlerinin tarihinde arkeoloji yapmaya benzetiyorum ben bu tür yazıları. Bu konular gereği kaçınılmaz olarak ben insanlık tarihine mal olmuş birçok güzel sanat eseri hakkında okuyorum ve onların fotoğraflarına da bakıyorum.

        Bazen gördüğüm estetik güzel karşısında nefesim kesilecek gibi oluyor. Vücudum sanki bir panik atağı geçiriyormuş gibi tepkiler verebiliyor.

        Ben bunun bir benzerini daha abartılı biçimde yıllar önce Floransa’daki Uffizi Müzesi'ni gezerken yaşamıştım.

        Rehberimiz çok bilgili bir sanat tarihi uzmanı kadındı. Hakkında önceden bayağı okumuş olduğum büyük ressam Titian’ın Venüs of Urbino resminin önüne geldiğimde gördüğüm güzellik karşısında gerçekten nefesim kesildi. Bir ara Âcaba tansiyonum mu yükseldi" diye de korktum. Venüs’ün özellikle ayak ve bacak çizimindeki muhteşemlik beni çok sarsmıştı. Beraberimdeki arkadaşlar benim fetişlerimle ilgili komik yorumlar da yaptılar ama bunun onunla bir ilgisi yoktu. Sadece çizen büyük usta Titian da olsa bir insanın bir kadının ayağını ve bacağını böylesine muhteşem nasıl çizebileceğini anlamamış ve heyecanlanmıştım. Sadece o resme tekrardan bakmak için Floransa’ya yıllar sonra tekrardan gittim, son yazılarım gereği yıllar sonra yeniden sanat eserlerinin fotoğraflarına yakından bakmaya başladığımdan aynı panik atağı benzeri sendromları arada bir yeniden hissetmeye başladığım için bunun ne olabileceğini araştırdım.

        REKLAM

        Gördüm ki böyle bir konu gerçekten de varmış. Adı da Stendhal Sendromu.

        Yazılarında kullandığı takma ismi Stendhal olan Marie-Henri Beyle (1783-1842) Floransa’yı da kaplayan bir İtalya gezisini yapmış. Gezide yaşadıklarını 'Naples and Florence; A Journey from Milan to Reggio' kitabında anlatmış. Yazar Santa Croce Bazilikası'nda Giotto’nun fresklerini gördüğünde olağanüstü duygular altında kalmış ve kendini birden hasta gibi hissetmeye başlamış.

        Floransa, Rönesans sanatının oluştuğu yer olduğundan ve o güzelliklere ait eserler şehrin doğasına sinmiş olduğundan bu tür güzellik karşısında duyulan hastalık benzeri duygular bu şehre özgüymüş.

        Zaten bu yüzden Stendhal Sendromu'nun bir diğer adı da Floransa Sendromu.

        Floransa’daki Santa Maria hastanesinin personeli şehre sanat eserlerini görmek için gelen insanların özellikle David’in heykelini gördükten sonra ve Uffizi’yi gezerken bu tür sendromlar vermelerine alışık olduklarını söylüyorlar.

        Aynı hastanede psikiyatrist olan ve kendisi de aynı sendromu Atina'da Parthenon'u gezerken yaşamış olan Graziella Magherina'nın yazmış olduğu Stendhal Sendromu'nu anlattığı 'Li Sindrome Stendhal' adlı çalışmanın filmi de yapılmış ve filmde yönetmeni Dario Argantino'nun kızı Asia Argantino da oynamış.

        Buna benzer duyguları ben Efes Müzesi'ni gezerken de yaşamıştım, size de bir gün olursa paniklemeyin sakin olun ve geçmesini bekleyin

        Aynı sendromun Dostoyevski ve Proust'da da olduğu söyleniyor ve galiba Carl Jung bu konuda çalışma da yapmış. Notlarımı aldım bunları araştıracağım tabii ki.

        Diğer Yazılar