Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        (Uyarı: içinde bir Handel esprisi içermektedir)

        Düşünce sistemleri tarihinde bir bilgi arkeolojisi yolculuğuna çıkayım diye başladığım yeni türdeki yazılarımın bende ne tür dramatik sonuçlarının olabileceğini tahmin ediyorum sanmıştım. Ancak bulamadığım bilgiye mutlaka ulaşmak takıntımın ve ulaşamıyorsam da katiyen pes edemememin ben de yaratabileceği vahim sonuçları doğru tahmin edememişim.

        İşler tahmin ettiğim gibi değilmiş. Durumum bildiğimden daha da vahimmiş. Aradığımı mutlaka bulmak çabamın beni Dante’nin 'İnferno’sundaki cehennem koşullarından daha beter koşullara taşıyabileceğini acı bir deneyimden sonra maalesef görmüş durumdayım.

        Yaşadıklarımı, sizin yüzünüze belki bir tebessüm koyar diye, mizahi ele alacağım ama isteyen düşmüş olduğum duruma üzülebilir ve ağlayabilir de. Hatta ağlarsanız bunun beni biraz sevindireceğini de bilin çünkü eğer ağlarsanız bu sayısı az da olsa bazı insanların benim çekmekte olduklarımın biraz farkında oldukları umudunun bende doğmasına neden olacak.

        Bütün mesele aslında çok masum görünen bir olay ile başladı. Paul Johnson’un yaratıcı beyinlerin nasıl çalıştığını incelediği 'Creators: From Chaucer to Walt Disney' adlı çalışmasının giriş bölümünü tekrardan okuyordum.

        Bu bölümde yazar, Frankie Howerd adlı komedyen ile yaptığı konuşmada ona "Asıl yaratıcı beyin sensin çünkü insanları güldürebilmek asıl yaratıcılıktır" dediğinde komedyenin gözlerinin yaşardığını ve sonradan onun ’Tek kollu flütçü’ esprisini anlattığını ve buna da çok güldüğünü söylüyor.

        İnsan böyle bir şeyi kitabında söylerse o espriyi de bir zahmet anlatması lazım değil mi? Ama yoktu işte kitapta bu.

        Bu beynimde zaten atıl durumda olan hastalığı inanılmaz biçimde tetikledi. O tek kollu flütçü esprisini anında bulup okuyamazsam kendimi ölecekmiş filan gibi hissetmeye başladım.

        Bunu bilmiyordum ama bu dünyada belki de milyondan fazla tek kollu flütçü esprisi ve yine milyondan fazla bu konuya ayrılmış olan site de varmış. Ben acaba bahsedilen espri hangisi diye bu çoğu kötü olan esprilerin tümünü okumak zorunda kaldım. Aralarında en beğendiğimi de İngilizce yazmak zorundayım çünkü çevrildiğinde bir şey ifade etmeyebilir.

        Espri şundan ibaret: "Question: How do you hold a Baroque flute? Answer: You Handel it carefuly."

        İtiraf etmeliyim ki bu espri beni çok güldürdü ama komedyenin bahsettiği espri bu olamazdı çünkü bunun soyutlama düzeyi hayli yüksekti ve içindeki komedinin Handel'i iyi bilmeyen kitleler tarafından algılanması hayli zordu.

        Bu aşamayı verimsiz geçtikten sonra içinde tek kollu flütçüler ile birçok makale olduğu izlenimi veren bir yayını internetten buldum ve PAN adlı bu yayının bulabildiğim tüm eski sayılarını okumaya başladım. Sonra biraz panik atağı filan geçirerek bunun İngiliz flüt derneğinin resmi yayın organı olduğunu fark ettim. Bu kadar kısıtlı bir konuda bu kadar fazla yazı ve dergi çıkarabilmenin bir başarı olduğunu büyük bir saygıyla kabul etmeme rağmen dergiyi okumayı biraz da üzülerek bıraktım.

        Bunun da bende yeni bir takıntı yarattığını ve yakında derginin bütün eski sayılarını dikkatle okuyacağımı ve hatta dergiye abone olacağımı da hissediyorum şu anda.

        Bu konunun yan konusu olarak müzik aleminde tek kollu müzisyenler hakkında neredeyse Britannica ansiklopedisi kadar büyük bir külliyat oluğunu bilmenizi rica ediyorum. Konumla direkt ilgili olmamasına rağmen belki bir ipucu vardır diye bunları da tabii ki okudum.

        Tek kollu piyanist Paul Wittgenstein hakkında bayağı bilgilendim. Ve evet merak edeceklere söyleyeyim o Ludwig’in de akrabası bu bağlantıyı da ilerde mutlaka incelemeliyim diye not da aldım o arada.

        12 Temmuz tarihinde yayınlamış olduğum ‘Kolsuz Baterist’ başlıklı yazımı hatırlayacaklar bileceklerdir (Ben herkesin geçtiğimiz Temmuz ayındaki bu yazıyı hemen hatırlayacağını düşünüyorum bu da tamamen delirmiş olduğumun bir başka kanıtı) ben zaten tek kolu bulunmayan müzisyenlere hafif takmaya başlamıştım ama şimdi bu takıntım benim bile tahammül edemeyeceğim boyuta ulaşmış durumdaydı.

        Sonra verdiği konserlerde sol elini nedense pantolonun cebine sokarak çalan yani kendisini geçici olsa da tek kollu hale getiren flütçü James Gallway hakkında yazılmış olan bütün yazıları dokudum ama aradığım espriye ipucu maalesef yoktu.

        Sonra geçici olarak pes ettim ama bu arayışım insan olarak benim sonumu getirecek olsa dahi bu espriyi mutlaka bir gün bulmak zorundayım, yoksa ruhum sakinleşebilecek gibi değil.

        Diğer Yazılar