Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        'Türkiye’de bir hayalet dolaşıyor-Vasatizm hayaleti.'

        Komunist Manifestosu’nun Avrupa’da dolaşmakta olan komünizm hayaletini anlattığı bu başlangıç cümlesini Türkiye’ye uyarlayarak yazdım.

        Manifesto’da tanımlanan hayalet Avrupa’nın geleceği için bir umut olabilecekken, Türkiye’nin başında dolaşmakta olan 'Vasatizm hayaleti' toplumun maalesef geleceğini karartan bir sosyal çürümeye yol açıyor.

        Vasat aslında kendi başına kötü olanı anlatan bir kavram değil. Çünkü bu 'ortalama' demek. Kötü olanı anlatmak için aslında vasatın altında demek gerekiyor.

        Ancak yaratıcı, yenilikçi, modern düşüncelere acil ihtiyacı olan Türkiye’de vasat kendi başına kötü olanı tanımlamaya yetebiliyor.

        Çünkü bizim ortalamamız, yaratıcı hiçbir düşüncesi olmayanı, kendisine denileni tartışmasız kabul edip uygulayabileni, geleceği daha güzel daha yaşanabilir kılacak modern fikirlerden korkanı ve kendi vasatı içindeki kısır döngüde kalıp bunda huzur bulanı tanımladığından vasat kavramı Türkiye’de son derece olumsuz bir varoluş durumunu anlatıyor.

        Eğitim sistemiyle, üniversiteleriyle, iş yaşamıyla, siyasi söylemleriyle, hayat tarzı ve özgürlüklere çağdışı yaklaşımlarıyla Türkiye’de vasat olan güçleniyor.

        Farklı nedenleri de olsa bugün Türkiye’de iktidarı da muhalefeti de vasat olanı destekleyip onun içinde huzuru bulmakla tatmin oluyor gibi gözüküyor.

        Vasatizmin pençesindeki Türkiye’nin modern bir toplum olma umudunu nasıl da gün geçtikçe yitirmekte olduğunu hem iktidar hem de muhalefetin bu durumdan neden rahatsız değilmiş gibi davrandıklarını açmaya çalacağım bugün.

        İktidarlar neden vasatı severler

        İktidarlar neden vasatı severler
        0:00 / 0:00

        Komunist Manifestosu’nun açılış cümlesi ile başladığım ilk yazıya yine manifestonun bu cümleden sonra gelen cümlesini de Türkiye’ye uyarlayarak devam etmeyi isterdim.

        ‘Türkiye’nin tüm eski güçleri bu hayaleti defetmek için işbirliği yapmış uğraşıyor.’

        Fakat bunu söyleyemeyeceğim çünkü vasatı, bugün o eski günlerin bir parçası olan iktidar aktif, bilinçli bir şekilde destekliyor gibi, muhalefet ise bizleri vasatın dışına çıkarabilecek hiçbir yeni söylem oluşturmamakla vasatın hakimiyetini fiilen desteklemiş oluyor.

        Bir ülkede vasatın hakim olması o ülkede kitlelerin kolay manipüle edilebilmelerini ve yönetilmelerini kolaylaştırıyor. Çünkü iktidarlar yeni ve yaratıcı hiçbir fikir getirmeden bilineni ve kendi vasatına uyanhayalleri tekrarlayarak yönetimlerini sürdürebilirler.

        Bugün Türkiye’yi yönetenlerin vasatı neden destekliyor olduğunu aslında sadece bu açıklama anlatmaya yetiyor. Bunun dışında bir teori kuracak olsam yönetimin halkın büyük çoğunluğunu kendi düzeyine çekerek onlarla siyaseten uyum sağlamak amacında olduğunu da söyleyebilirdim.

        Vasat düzeye çekilmiş iktidarı destekleyen halk kesimi ile yönetimin bu şekilde kurmuş olduğu vasatlık ortak paydasında oluşan bu uyum nedeniyle, yönetim ile ona uyan kitleler vasatın dışında kalmaya hala daha çalışabilen kesim tarafından anlaşılmayan biçimde aralarında konuşup anlaşabiliyorlar. Bu nedenle bunca ekonomik sıkıntıdan ve yolsuzluk söylentisinden sonra bile yönetimin vasatına inanmış olan kitleler ekonomik sıkıntılar yüzünden yönetimi değil dış güçleri hala daha suçlayabiliyorlar ve yolsuzluk söylemlerinin ise bu kitle üzerinde hiçbir etkisi olamayabiliyor.

        Bu gücü gördüğünden olsa gerek yönetenler vasatı daha da aşağıya çekmek için planlı programlı hareket ediyorlar. Çünkü görüyorlar ki vasatın düzeyi ne kadar düşerse kendi fantastik söylemleri o kadar rahat kabul görüp tekrarlanacak. Bunca badireden sonra yapılan anketlerde iktidarın oy oranı hala daha bir düzeyin altına işte bu nedenle inmiyor da olabilir.

        Vasatın düzeyi ne kadar düşürülürse kendi işinin o kadar güçleneceğini iktidar görmüş olduğu için Türkiye’de hayat gün geçtikçe kalitesizleşiyor ve modern, çağdaş olanı yakalama umudumuz her geçen gün daha da azalıyor.

        Gördüğünüz gibi vasatı desteklemek için iktidarın makul gerekçeleri var ama peki ya muhalefetin durumuna ne demeli onu da bundan sonra düşüneceğiz.

        İktidarı anladık ama muhalefete ne oluyor?

        İktidarı anladık ama muhalefete ne oluyor?
        0:00 / 0:00

        Vasatın pençesine düşmüş olan beyinler daha güzeli, daha özgür olanı zaten düşünemezler. Kendi vasatı içinde yorgun düşmüş beyinlere bir de geçinme zorluğu yükünü de yüklerseniz,o beyin kendinde olabilecek yaratıcı düşünce kapasitesini tamamen yitirir. Bugünkü yönetim ekonomide makul yapılması gerekenleri ısrarla, neredeyse bilinçli yapmayarak vasatın pençesindeki beyinleri daha da uyuşturmayı arzuluyor olabilir.

        Hiçbir iktidarı bunları yapıyor diye eleştirmek makul değildir. Çünkü Makyavelci yönetim tarzı Türkiye’de de her yerde olduğu gibi ayını düşünce tarzına sahiptir. Yönetimlerde durum böyledir ama peki muhalefetimize neler oluyor, onlar da neden vasatı destekler gibi hareket etmeyi sürdürüyorlar.

        Yukardaki bölümlerde anlatmış olduğum gibi vasatın pençesindeki kitleler iktidarların anlattığı yalanlara, ürettikleri hayallere inanarak yaşamaktan hoşlanabilirler. Bunun üstüne bir de ağır geçinme sorunları binince beyinlerin potansiyel yaratıcı düşünme kapasiteleri tamamen sıfırlanır.

        Bu durumdaki ülkelerde muhalefetler kitleleri vasattan kurtarmak onlara yeni olanı daha güzel olabileceği anlatmak için ilk önce beyinleri bu vasatın tutsaklığından kurtarmaları gerekir. Türkiye’de olduğu gibi muhalefet kendisini her gün geçinme sorunlarını anlatmaya konsantre ederse, her gün domates, karpuz fiyatları konu edilirse veya iktidar ile onun kontrolündeki vasat kitleler kendi aralarında konuşup anlaştıkları için onlara aslında hiçbir şey ifade etmeyen ve arkası doldurulamayan mikro yolsuzluk söylemleriyle yetindiğinde muhalefet de farkında olsa da olmasa da o vasata teslim olmaktadır ve istemeden de olsa kendisi de o vasatı güçlendirmektedir.

        Muhalefet çarpıcı olacak, vasatın pençesindeki insanlara o tutsaklıktan kurtulma arzusu, coşkusu verecek yeni fikirler üretemediğinde muhalefet de iktidar alternatifi olmaktan çıkmaya başlar ve sadece yine kendisine inananları tatmin edecek gündelik söylemlerle tatmin olmaya başlar. Bugün muhalefet de her gün iktidar gibi sadece kendine zaten destek veren kitlesiyle, inanç tazelemek için konuşuyor izlenimi veriyor. Ne yazık ki bu koşullardaki muhalefet kendi sonunu da hazırlamaktadır.

        Türkiye’nin bugün vasatın alıştırdığı söylemlerin dışına çıkmaktan korkmayan yeni ve orijinal düşüncelere ve gelecek umudu veren korkusuz söylemlere ihtiyacı var. Bu olmadığı takdirde 21’inci yüzyılın geri kalan bölümünde Türkiye’nin vasatın da altına inip daha çağdışı olması tehlikesi de ne yazık ki ciddi biçimde var.

        Bir vasat üretim merkezi

        Bir vasat üretim merkezi
        0:00 / 0:00

        Vasatın iktidarından kurtulmak siyasetin olduğu kadar siyaset dışı sivil toplum güçlerinin de işi olmalı.

        Bizim gibi toplumlarda yaratıcı yeni modern fikirlerin üretilebileceği en etkin sivil toplum gücü olan üniversiteler bugün üniversite kurmayı beton bina inşa etmekten ibaret sayan zihniyet tarafından birer vasat üretme merkezi haline bilinçli olarak getirilmişlerdir.

        Ekonominin, tarımın durumunu teorik açıdan doyurucu düzeyde olmasa da konuşuyoruz ama toplum olarak kurtuluşumuzun en önemi unsurlarından bir tanesi olan üniversitelerin durumu yeterince nedense yeterince tartışılmıyor.

        Her şehirde üniversite olduğu iddiasıyla bina dikmekle yüksek eğitimin olamayacağı bugün herhalde artık belli olmuştur. Vasatın hakimiyetindeki çoğunluk beyninin bunu algıladığını sanmamakla birlikte bugün var olan üniversite sisteminin tamamen yıkılıp yeniden inşa edilmesinin, bunun nasıl yapılacağınıntartışılması, ülkenin geleceği açısından acil gerekmektedir.

        İktidarın bu konuda bir şey yapacağı fikrini çoktan bıraktım ama yeni, orijinal, cesur fikirlerden korkar gibi yaşamakta olan muhalefetin de iktidara geldiğinde bu konuda bir şeyler yapabileceği umudumu da kaybediyorum yavaştan doğrusu.

        Vasatın hakimiyeti sürdükçe bu ülkede yaklaşan seçimde iktidarın yeniden seçilmesi, muhalefetin kazanması durumunda da bir şeyin değişmeyeceği tehlikesi maalesef hala daha sürüyor.

        Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetimiz vasata karşıydı

        Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetimiz vasata karşıydı
        0:00 / 0:00

        Atatürk’ün cumhuriyet kurma projesi aslında temelde ülkeyi vasatın pençesinde kurtarıp modern çağdaş ve dünya medeniyetler liginde onuruyla yer alan bir ülke oluşturma projesiydi.

        Bu büyük ve cesur fikirlere ihtiyaç duyan bir projeydi. Atatürk büyük ve cesur bir lider olduğundan Türkiye o dönemde imkansızı başararak vasatın dışındaki cumhuriyetini kurabildi.

        Türkiye’yi yönetenler vasat yandaşı olduklarından cumhuriyetten de pek hoşlanmıyorlar. Muhalefet ise vasatın dışına çıkmak cesur ve yeni fikirler ile olabileceğinden ne yazık ki kendi örnek aldıklarını söyledikleri liderimizin adına bir türlü layık olamıyorlar. Özelikle muhalefetin bu durumun yarattığı hala daha vasata karşı olabilen insanlardaki mutsuzluğu sürdürmeye hakkı yoktur. Muhalefet cesur ve yeni fikirleri bir an önce devreye sokup, bir seçimi daha kaybetme riskini almadankurucu Atamızın izinden yürüyerek modern Türkiye’yi gerçekleştirme imkanına hala daha sahip. Bu son olacağından korktuğum fırsatı da kaçırmadan bir an önce yeni bir dinamizm ve olabildiğince cesur ve yeni fikirler acilen gerekiyor.

        Diğer Yazılar