İktisadi düşünce tarihini öğrenme sürecimde hem Amerika’daki hem Türkiye’deki kıymetli hocalarım bize sürekli orta sınıfların demokrasi, sosyal istikrar ve modernlik açısından önemini anlattılar.
Bu dersler sadece iktisat tarihini kapsamıyordu,felsefe hocaları da orta sınıfın önemi konusunda hem fikirdiler.
İktisadi düşünce tarihi üzerine bayağı uzun çalışmadan sonra orta sınıfın ülkelerin dik durmasını, güçlü olmasını sağlayan toplumun omuriliği fonksiyonunu gören sınıflar olduklarına inandım ve bu inancımı hala daha sürdürüyorum.
İnancım bu olduğu için bugün Türkiye’de kendimin de içine dahil olduğum geleneksel orta sınıfın çökmesi beni büyük umutsuzluğa ve endişeye itiyor. Çünkü orta sınıfı güçlü olamayan toplumun omuriliği olmadığından ayakta dik duramayacağını ve çökebileceğini biliyorum.
Halbuki AKP iktidara ilk geldiği dönemde orta sınıfın güçlendirilmesini sağlayacağı sinyali veriyordu.
Ama bugün gelinen noktada, 20 yıl iktidar döneminden sonra, özelikle Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin devreye girmesinden bu yana orta sınıfın neredeyse bilinçli yok edilişi yaşandı.
Bugün bu gelişmenin nereden başlayıp nereye geldiğini anlamaya çalıştıktan sonra günümüzde orta sınıfın olmamasının sonuçlarının ne olduğuna bakıp Türkiye’nin orta sınıfı güçlü olmayan her ülkenin kaşı karşıya olabileceği sosyal ve ekonomik tehditlerle nasıl karşı karşıya olduğunu anlatmaya ve bir tehlike sinyali vermeye çalışacağım. Bu konu hakkında ikinci yazıda çöken orta sınıfın yerine getirilen yeni orta sınıfın Türkiye için anlamının ne olduğunu da anlamayı umuyorum.
Orta sınıflar toplumlarda yeni olan ve gelişmeyi sağlayacak fikirlere en açık olan gruptur. Bu sınıf ev sahibi olma arzusuyla, aile yapısı nedeniyle eğitim sistemi üzerindeki etkisiyle, sosyal istikrarısağlayacak meslek dallarını tercih etmeleriyle, toplumlarda yenilenme sağlayacak yeni fikirlere açıklığıyla bir toplumun modern olabilmesinin gerçekten de garantisidir.
Orta sınıfın tarihi oluşumu feodalizmden kapitalizme geçiş sürecinde hem eski sistemde tarihi açıdan ortadan kalkan sınıflar ile yeni sistemin ihtiyacı olan yeni sınıflar ihtiyacının karışımı sonucunda yeni dinamizm merkezi olan şehirlerde konumlanan meslek sahipleri yeni orta sınıfı oluşturmuştu. Sistem değişiminin onlara yüklemiş olduğu dinamizm bu yeni sınıfın döneminde modernin anlamı olan burjuvazi olarak bilinmesine yol açmış ve daha sonraki ekonomik gelişmelerden sonra burjuvazi biraz daha fazla para kazanan sınıfa uygun bir tanım olarak kabul edilince orta sınıfa, küçük burjuva denilmeye de başlanmıştır.
Marksistlerin fırsat olduğunda pek küçümsemeye bayıldıkları küçük burjuva adetleri ve gelenekleri aslında toplumsal yapıları güçlendiren ayakta tutan değerleri ve ahlakı oluşturur.
İşte bu yüzden İngiliz demokrasisinin gelişiminde de, Fransız devriminde de orta sınıfların rolü büyüktür. Bu sınıfın toplum ilerlemesine doğal açıklığı Atatürk cumhuriyeti döneminde de görülebilir. Bu son dediğim bugün bu geleneksel orta sınıfın neden çökertilmekte olduğunun ipuçlarını da taşımakta bence.
Tarihe isterseniz bir Marksist gibi eleştirel bakın veya ister sağ görüş gibi tarihi onaylamaya çalışın orta sınıfın önemi bütün birbirine zıt görüşler tarafından temelde kabul edilir.
Uzunca bir zamandır sokakta gördüğüm davranış biçimleriyle ekonomi kriz gerçeğinin bağdaşmadığındanyola çıkarak ekonomiyi düşünmeye çalışıyorum. Açıklamamın mümkün olmadığı gelişmeleri açıklamama yardımcı olacak aklı başında bir yaklaşım arayışım da hep vardı.
Ama yardımı için başvurduğum kaynaklar bugüne kadar fazla yardımcı olamadılar Türkiye gerçeğini anlayabilmem için.
Sonunda Bloomberg HT’deki ‘Aile Ekonomisi’ programından tanıdığımız Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu’nun yazıları bana ekonomik kriz pençesindeki Türkiye’deki gündelik yaşam gerçeğini anlamamda yardımcı olacak gibi gelmeye başladı.
Sadi Uzunoğlu konular hakkında düşünürken sadece teori düzeyinde kalmıyor, gündelik yaşam sorunlarını ve yaşamdaki gerçekleri soğukkanlı bir şekilde gerçekçi gözlemleyerek teorisine yediriyor bunları.
Onun 'fakirleşerek büyüme' dediği Türkiye modelini kavram olarak önemli buluyorum. Tabii bir yandan fakirleşme yaşanırken sınıflar arası dengeler de radikal biçimde değişiyor, fakirleşenlerin sayısına göre az sayıda olan ama sayıları hiç de azımsanmayacak bir kesim de zenginleşiyor ve çoğunluğu fakirleştirerek büyümenin asıl meyvelerini onlar yiyor.
Bu son cümle Sadi Bey'in değil onun yazılarından benim çıkardığım bir sonuç, bu yüzden tırnak içinde vermedim o cümleyi.
Sadi Bey kaybolmaya başlayan orta sınıf hakkında da bana korkunç gelen bir gözlemi var. Bugünün koşullarında orta sınıftan sayılabilmek için minimum 40 bin lira aylık gelir gerektiğini söylüyor hoca.
Bu konuda benim yapmış oluğum bir hesaplama yok ama kişisel ve orta sınıftan arkadaşlarım hakkında yaptığım gözlem debu doğrultuda.
Bu 40 bin lira kısa süre önce iyi bir şirketin üst düzey yöneticilerinin alabildiği maaş olduğundan ne orta sınıftan arkadaşlarım ne de ben artık orta sınıf değiliz. Yeni sınıfımızın artık ne oldu henüz tam belli değil proterleşiyor muyuz yoksa Frantz Fannon‘un kavramı olan‘Yeryüzünün lanetlileri’ mi olmak üzereyiz bakalım yaşayıp göreceğiz herhalde. Demek ki bu yaşta bunun da başımıza gelmesi gerekiyormuş.
Gündelik yaşamda görünen sakinliğin ve değişmezliğin altında kelimenin tam anlamıyla yer yerinden oynamakta anlayacağınız. Türkiye’nin sınıfsal dengeleri ve sınıflar arası ilişkiler çöküp yeniden kuruluyor.
Eskinin meslekli, eğitimli ‘bize bir göz ev yeter’ diyerek eve yatırım yapıp uzun çalışma yıllarından sonra mütevazı bir hayat planlayan orta sınıfları yok edildi ve onların yerine dönemin zenginleri yeni orta sınıf olmaya başladı.
Yeni orta sınıfı oluşturmaya başlayan dönemin zenginlerinin orta sınıflardan beklenen yeni fikirlere ve yaratıcı düşünmeye ne kadar açık olabilecekleri de şu anda meçhul bu yüzden moderni ve çağdaş olanı yakalamak açısından Türkiye’nin yakın gelecekte şansının ne olabileceği de belirsiz.
Proterleşmeye başlayan eski orta sınıflar meslekli eğitimli olduklarından bu durumlarının kötüleşmesine bir aşamada isyan edip etmeyecekleri de belli değil ama teorik düzeyde bunun fazla uzun sürmesi de beklenmemeli. Orta sınıf tepkisi ise var olan bütün siyasi varsayımları yıkabilecek düzeyde olabilir.
AK Parti bu durumu bilinçli tercih ile yarattığından durumu düzeltmesi açısından onlardan yeni bir atılım beklemiyorum. Altılı masa partilerinin yeni Türkiye’nin yeni sınıfsal dengelerini nasıl oluşturacakları da henüz net değil. Bir seçime gidiliyor ama ortada net olmayan birçok önemli konu da bulunuyor.
Seçimin sonucunu orta sınıfın yok oluşunu durduran belirleyecek
Seçimin sonucunu orta sınıfın yok oluşunu durduran belirleyecek
0:00 / 0:00
Yazının girişinde AK Parti’nin ilk yıllarında orta sınıfa önem verdiğini söylemiştim. Bir açıdan bugün de önemsiyor orta sınıfı ama meslekli, eğitimli, laik, cumhuriyet sisteminin destekçisi orta sınıfı çökertip yeni bir orta sınıf oluşturmak için kendi siyasi büyük oyunu için önemsiyor bu sınıfı. (Bir sonraki yazımda bu konuyu daha da açmayı düşünüyorum.)
Partinin kuruluş çalışmaları 2000 yılında sürerken benim o tarihte ortaya atmış olduğum ‘Öteki Türkiye’ kavramı toplantılarda hayli konuşuldu. Partinin o güne kadar seslerini duyuramayan ve aslında sistemde hak ettiklerini bulamayan ‘Öteki Türkiye’nin sesi olacağı açıklandı. İlk başlarda bu gerçekten de yapıldı. Daha önce ağırlıklı olarak laik vemeslekli ailelerden oluşan orta sınıfa inançlı meslekli aileler de dahil olmaya başladılar böylece orta sınıf hakim, baskın ideolojik/kültürel özelliklerini korurken içeriği zenginleşti ve orta sınıf içinde enteresan diyalog imkanları da açıldı.
Anlayacağınız AK Parti ilk başlarda hem orta sınıfa sahip çıktı hem de onu büyütüp içeriğini zenginleştirdi.
İşte bu nedenle son yıllarda aynı partinin temelini kendi güçlendirdiği bir orta sınıfı bilinçli gibi gözüken politikalarla ortadan kaldırması oldukça da şaşırtıcıydı..
Şaşırtıcı ama bu bir gerçek. Şimdi ise bu sınıfsal gerçeğin ülkenin yaklaşan seçiminde siyasi ortamını nasıl etkileyebileceğini yaşayıp göreceğiz.
Şunu baştan söyleyeyim; fakirleşerek büyüme bir ekonomik model olarak teorik düzeyde mümkün. Hatta bir yandan fakirleşen insan sayısı artıkça zenginleşen insan sayısı da daha az olsa da büyüdüğünden teorik açıdan bu zenginleşen sınıfın yeni bir ekonomik modelin dinamiğini oluşturmaları imkanı da teorik açıdan var. Ama bu teoride mümkün diye pratikte ne olup biteceği bilinemez çünkü ekonomi modelinde teorik açıdan mümkün olanın siyasi açıdan yapılabilir olabilmesi mümkün olmayabilir.
Bir defa ortadan yok edilen eski orta sınıfı oluşturan meslekli, eğitimli insanların sisteme tepki koyup koymayacakları henüz net değil ayrıca fakirleşerek büyüme modelinin yeni taşıyıcısı olması gereken yeni orta sınıf zenginlerin kendilerinden beklenilen dinamizme, misyona sahip olup olmayacakları da net değil. (Bu arada uzun süredir merak ettiğim kriz dönemine gündelik yaşamdaki harcamaları kimin yapığı sorusuna cevap da bu noktada netleşmeye başlıyor gibi.)
Açıkçası AK Parti, ideolojik nedenlerle midir bilmem ama ortadan kaldırmaya giriştiği eskinin orta sınıfıyla ilgili büyük risk aldı. Onları tekrar partisine yönlendirecek politikası yok dahası yeni zengini de işi üstlenecek mi bilinmiyor.
Muhalefet ise sürekli asgari ücretle ve aç insanlarla ilgili söylem üretiyor.
Bunlar tabii ki yapılmalı ve önemli de bu ama ülkenin asıl siyasi merkezi ortadan yok edilmeye başlayan ota sınıfın yeniden eski konumuna getirecek politikaların olup olmadığına göre belirlenecek. Orta sınıfı kurtaracak politikaları üreten parti bence yeni seçimi kazanacak çünkü oy ağırlığı ve düşünceyi yönlendirme gücüo sınıfta. (Dediğim gibi bir sonraki yazıda yeni orta sınıfın Türkiye açısından anlamını tartışmayı umuyorum.)
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.