Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Michel Foucault’un dördüncü cildini bitiremeden öldüğü ‘Cinselliğin Tarihi’ adlı çalışmasının ilk cildi ‘Bilme İstenci’ başlığıyla 1976 yılında yayınlandı. İlk ciltte modern çağda cinsellik inceleniyordu, diğer ciltlerde ise eski Yunan ve Roma’da cinsellik irdelenmişti.

        Çalışmasında bana çok çarpıcı gelen ve Türkiye’yi de açıklayabilecek bulduğum yan şuydu; Foucault ölümü nedeniyle tamamlayamadığı dördüncü ciltte toplumda iktidarın kullanımını incelemeye geri dönüp bu iktidarın nasıl kullanıldığının cinselliği etkilediğini araştırıyordu.

        Foucault baskıcı, özgürlüğü kısıtlayıcı ortamlarda insanlara dayatılan kısıtlamaların onların içlerindeki gücü dışa vurmalarının engellendiğinde, bu gücün cinsel fantezilerde çıkış yolu bulacağına inanıyordu.

        Türkiye’de gücü elinde tutanların cinselliğin fazla görülmesinden hoşlanmadıkları malum.

        Bunun net tanımı çok kolay yapılamasa da pornografik olduğu söylenebilecek neredeyse bütün sitelere Türkiye’de erişim yasaklanmış durumda.

        Bu yasaklara baktıkça, acaba kim hangi yetkiyle bizlerin cinsellik konusundaki görme özgürlüğümüze müdahale ediyor, hangi cinselliğin bize uygun olacağına kim nasıl karar veriyor, acaba bu karar vericinin kendi cinselliği ne durumda diye birçok düşünce aklıma geliyor.

        Benim ne düşündüğüm tabii ki önemli değil ancak gerçek şu ki pornografik içeriği dünyada en ciddi yasaklayan ülkelerden biri de Türkiye olmalı şu anda ve pornografinin yasaklandığı bir düzenin aslında demokrasi olamayacağı düşüncesine de bu ortam meşruiyet kazandırıyor bunun da görülmesi gerekiyor.

        Yasaklanan sitelerin sadece adına baktığımda bile Foucault’un baskıcı, özgürlüğü kısıtlayıcı ortamlarda insanlara dayatılan kısıtlamaların onların içlerindeki gücü dışa vurmalarının engellendiğinde, bu gücün cinsel fantezilerde çıkış yolu bulacağı yolundaki görüşün doğru olması gerektiğine de daha fazla inanmaya başladım.

        Çünkü Türkiye’de erişimi yasaklanan siteler arasında cinsel fantezi kategorisine sokulabilecekler veya fetişist zevklere hitap eden türler hayli fazlaydı.

        NORMAL NEDİR

        Ben cinsellik söz konusu olduğunda 'bu normal şu değil' ayrımlarının yapılmasına hem karşıyım hem de bunun yapılabileceğini de sanmıyorum.

        Sonuçta iki olgun insan karşılıklı anlaşma yoluyla özgürce bazı cinsel davranışların kendilerine uygun olduğuna karar vermişlerse buna kimsenin kendine uymuyor diye 'bu normal değil' damgası vurması kabul edilebilecek bir şey değil.

        Birçok toplumda olduğu gibi Türkiye’de de bir normal cinsellik tanımı ve kabulü var. Normal diye tanımı yapılan cinsellik gerçekten normal mi bilemem ama haydi sadece argümanı tamamlamak için bunu normal diye kabul ettik diyelim o zaman yine erişimi yasaklanan cinsel içerikli sitelerin sadece adına baktığımda aralarında birçok 'anormal' diye tanımlanabilecek cinsellik içerenler de var. O zaman Türkiye'de sayısı azımsanamayacak insanın anormal mı olduğuna karar vermeliyiz?

        Ben özgürlükçü (libertarian) düşüncede olduğumdan cinsel içerikli sitelere erişim yasağı getirilmesine tamamen karşıyım. Bu yasağın kaldırılmasının eğer bir gün Türkiye gerçekten de demokrasi olacaksa mutlaka gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca isteyen istediği cinsel içeriği seyrettiğinde kendi fark etmediği geçek arzularını da keşfedip daha mutlu olur da sanıyorum.

        Pornografi nedir?

        Pornografi nedir?
        0:00 / 0:00

        Bunu yıllar önce duyup not almıştım. Pornografik içerik hakkında açılmış olan bir davada hakim, 'ben pornografinin ne olduğunu, tanımını bilmiyorum ama yine de pornografiyi gördüğüm zaman anlarım’ demişti.

        Özgür cinselliğin yaşandığı toplumlarda neyin pornografi sayılması gerektiği tanımının net yapılabilmesi daha da zor olabiliyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünün olduğu toplumlarda insanın kendi cinselliğini bildiği gibi yaşayabilmesi de bu özgürlüğün bir parçası olduğundan, o kişinin seyrettiği görüntünün pornografik olup olmadığına karar verebilmek daha da zorlaşabiliyor.

        Özellikle görsel sanatlarda sanatçı cinsel temalı çalışmalar yaptığında ortaya çıkanın bir sanat mı yoksa pornografik görüntü mü olduğu belirsizleşebilir.

        O yüzden neyin pornografik sayılması gerektiğinin tanımın yapılabilmesi kolay olmuyor.

        Umberto Eco ‘Travelling With Salmon’ başlıklı hayata dair çeşitli konularda kısa denemelerinin bulunduğu çalışmasında bir filmin pornografik sayılıp ayılmayacağı konusunda beni gülümseten bir kriter getirmişti.

        Eco, bu tür filmleri cinselliği görmek için seyrettiğimiz malum dedikten sonra eğer filmde oynayan kişinin bu cinselliği yaşayacağı yere kadar gidiş yolculuğunu da seyretmek zorunda kalırsak bunun boşa harcanmış zaman olduğunu söylemiş ve bir filmin gerçekten pornografik olup olmadığını anlama kriterimiz olarak eğer bir filmde bu tür boşa harcanan zaman miktarı fazlaysa onun pornografik sayılabileceğini söylemiştir. Bence usta bir mizah yazısıydı bu ama yine de bence üzerinde düşünmemiz gerekiyor bunun.

        Eco sadece bunla kalmayarak Antonioni’nin boşa harcanan zamanların filmi olarak değerlendirilebilecek klasik 'L'avventura' filmine de atıfta bulunmuş yazısında. Neden bazı sahnelerin olduğunun bir türlü anlaşılamayan o sanat filminin de bu nedenle Eco’nun kriteriyle pornografik olabileceği iması da bence bir mizah zirvesini oluşturuyordu.

        Sansür ve pornografi

        Sansür ve pornografi
        0:00 / 0:00

        Düşünce dünyasında bir türlü bitirilemeyen tartışmalardan bir tanesi de 'pornografi ve sansür' başlıklı tartışmadır.

        Bu tartışmada başlarda iki birbirine karşıt görüş vardı.

        Liberal, sol çevreler pornografinin de düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde ele alınıp buna sansür uygulanmasına karşı çıkıyorlardı.

        Onların karşısında ise pornografinin toplumdaki ahlak düzenini tahrip ettiğini söyleyen muhafazakar çevreler yer alıyor ve onlar sansür uygulanmasını savunuyorlardı.

        Keşke bu tartışmada taraf olan çevreler sadece bu ikisinden ibaret olsaydı o zaman tavır almak, tarafınızı seçmek çok daha kolay olabilirdi.

        Ancak genellikle sol ve liberal çevreler içinde yer alan feminist hareket de devreye girdi ve özelikle sol feminist çevreler her pornografinin kadın haklarına ve kadın vücuduna bir saygısızlık olduğunu söyleyip sansür isteyen çevrelere destek verdiler. Bu da olunca taraflar arasında seçim yapıp tavır almak daha da zorlaştı.

        İtiraf etmeliyim ki feministlerin argümanlarında haklı olan yanlar da var, aslında her tarafın görüşünde haklı olan yanlar bulunuyor. Galiba bu konuda gerçekten doğru olan nedir diye fazla siyasi düşünmeden tavır almak zorunda kalacağız. Öyle görünüyor..

        Özel dünyamızın erotik olasılıkları

        Özel dünyamızın erotik olasılıkları
        0:00 / 0:00

        ‘Özel dünyamızın erotik olasılıkları’ cümlesini maalesef ben düşünmedim. Pornografi izlemeyi edebi biçimde tanımlayan bu mükemmel cümleyi usta yazar Philip Roth kullanmış. ‘Sabbath’s Theatre’ gibi artık bir klasik sayılması gereken çalışmasında erotizmi büyük ustalıkla kullanan Roth meşhur olmasını sağlayan 'Portnoy’s Complaint' kitabında da cinsel konularda ne kadar büyük bir yetenek olduğunu göstermiş bir yazardı.

        'Özel dünyamızın erotik olasılıkları’ cümlesini ise Roth, Amerika’da tanınmasını sağladığı Milan Kundera’nın ‘Laughable Loves’ (Gülünebilir Aşklar) kitabının giriş yazısında kullanmış.

        Bu çalışmada 7 ayrı hikayede kendi erotik dürtülerine uyup hareket eden insanların düştüğü komik ve trajik durumlar anlatılıyor.

        "Baskıcı ortamlarda cinsel fanteziler güçlü olur" diyen Foucault’un tanımladığı türde bir toplumda (Sovyetler Birliği döneminde Çekoslavakya’da) yazan Milan Kundera eserlerinde erotik dünyaları mizahi ve trajedi boyutlarıyla belki de sadece bu ortam sayesinde bu kadar güzel anlatabilmişti.

        Diğer Yazılar