Nüfusun önemli bölümünde ona karşı sevgi kaldı mı bilemesem de benim tutkuyla sevmeyi sürdüreceğim laik cumhuriyetimizin 100’üncü yılına yaklaşıyoruz. Bizlere insani olan, modern olan her koşulu sağlama potansiyeli bulunan laik cumhuriyeti ortadan kaldırmak isteyenlerin başarı umudu cumhuriyetin ikinci 100 yıla kalmış durumda. Gerçi yıkım süreci çoktan başladı da bunun tamamlanması umudu ikinci 100 yıla sarktı.
Anlayacağınız bir dizi 100. yıl kutlamaları bulunuyor. İnsanlar hayatta durdukları yere göre hangi 100 yılı daha coşkuyla kutlayacaklarına karar veriyorlar. Benim birinci 100 yılımıza yönelik müteşekkir tavrım belli de, ikinci 100 yılımızda da laik cumhuriyetimizin kökenleri sağlamlaşacağı umudumu hala daha taşıdığımdan ikinci 100 yılı da coşkuyla bekliyorum. Tabii bu arada ikinci yüzyılı birinci yüzyılın kazanımlarını geri götürerek ve iktidarı laik modernizmden vazgeçmek yönünde kullanacakların tekrardan güçlenmesi endişem de sürüyor ama bu endişe konusunda şu anda yapacak bir şey bulunmuyor. Bu ülkede biraz moderni yaşamaya çalışmak laik ve demokrat olmaya uğraşmak sürekli bir endişe içinde yaşamayı da gerektiriyor olabilir.
Bu arada ben bir başka 100'üncü yüzyıl kutlaması da yapıyorum özel yaşamımda.
2022 sadece adıyla bile kültürel ve ideolojik açıdan çölleştirilmeye çalışılan Türkiye'yi hatırlatan T. S: Eliot’un Çorak Ülke (The Waste Land) şiirinin ilk basımının 100’üncü yıldönümünü oluşturuyor.
Şiirin cümlelerindeki yoğun bezginlik, kötümserlik ve umutsuzluk ülkemdeki şu andaki koşulların bende yarattığı duygular olduğu için olsa gerek uzun şiiri tekrar okumaya girişmek bendeki havayı daha da karanlıklaştırsa da daha sonra anlatacağım nedenlerden dolayı bana bir açıdan biraz umut da verdi.
Şiirlerin eğer imkan varsa onun yazıldığı orijinal dilden okunması gerektiğini düşündüğümden ben İngilizcesini okudum ama mükemmel Türkçe çevirileri de var. Cumhuriyetimizin birinci yüzyılı kapanırken ve mutlaka iyi olmasını umduğumuz ikinci yüzyıla hüzünlü hazırlanırken bir başka 100. yıl kutlamasını yapın ve bugünkü ruh halinize tercüman olacağa inandığım bu şiiri mutlaka bugünlerde okuyun.
Peki ama 'Çorak Ülke' şiiri neden bu kadar karamsar ve mutsuz içeriğe sahip. Bunun hem yazıldığı dönemle hem de yazarının ruh dünyası ile ilgili boyutları var. T.S. Eliot şiirini Birinci Dünya Savaşı sürerken yazmaya başladı. Savaşın getirdiği karamsarlık tüm dünyayı sarmış durumdaydı. Bitince de savaştan dönen fiziksel ve ruhen yaralı gençlik hayatın anlamsızlığını sorgulamaya girişmişti. Nasıl Freud, Viyana’da bilimsel açıdan bu sorunu çözümlemeye giriştiyse Eliot da şiirine sığınarak kötümser ruh halini dışa vurmaya girişmişti. Bir de ayrıca Eliot son derce karmaşık ve sorunlu ruh haline sahipti. Kadınlarla problemliydi. Hatta iki defa evlenmesine rağmen hayatının sonuna kadar bakire kaldığını söyleyen uzmanlar da var. Belki de onun şiirinde şehrin karanlık sokaklarında ışıklı kapısının önünde müşteri bekleyen hayat kadınlarının bu kadar önemli yer tutması da bu yüzdendir. Ayrıca hastalıktan çok korktuğu için hayat kadınlarına da gidemiyordu. Deliliğine yol açacak diye kendisini tatmin etme yoluna da hiç gitmemişti. Anlayacağınız birey olarak yaşamı son derece problemliydi ve ruh hali de bunları yansıtıyordu.
Dünyanın durumu onun ruh halinin durumuyla birleşince sonunda o kötümser, karanlık şiir de ortaya çıktı.
Tabii ki dünyamızda büyük savaş koşullarına benzeyen bir durum henüz yok. Ama ülkemiz özellikle son 20 yılda öylesine kültürel ve sosyal sallantılar yaşadı ki, bazıları Richter ölçeğinde 10 gücünde olan bu sallantılar ülkemizde çoraklaşma sürecini başlattı. Özellikle laik ve modern kesimde var olan Akdeniz ruh halinin yerine çöle özgü kültürü getirmeye çalışanlar bütün güçleriyle çalışıyorlar. Bu yüzden Eliot’un şiirini yazığı dönemdeki sosyal koşullar tam olmasa da ve benim kişisel ruh halimin ve seksüel yaşam tarihimin Eliot kadar berbat olmadığını düşünsem de ben de o günlerdeki şair gibi ülkenin durumda bakınca aynı karamsarlığı hissediyorum. 'Çorak Ülke’yi tekrardan okumayı bu yüzden tekrar istedim ve bunu herkese tavsiye de ediyorum. Bu defa şiiri okurken Türkiye'nin çoraklaşmasını düşündüm hep.
Şiirde var olan karamsarlığı ve kötümser ruh halini anlatıp durdum. Ama bu karamsarlığına rağmen Eliot’un şiirinde farklı bir okuma yapılarak toplumun kolektif bilincinde bu ruh halinin ortaya çıkmasında rolü olan geçmişin hatalarının bir daha tekrarlamama arzusunun da var olduğunu ve bunun da önemli olduğunun bilinmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
Yani bu şiiri yazdıran kötümserliğin, karamsar bakışın bir daha oluşmaması için toplumsal açıdan bir şeyler yapılması arzusunun da şiirde var olduğunu söyleyen uzmanlar bulunuyor. Ben bunu görmekte zorlansam da bu uzmanlara inanıp bunu Türkiye koşullarına uyarlamaya çalışıyorum. Eliot müthiş ritimli şiirini yazarken nasıl karamsarsa bir daha bu karamsarlığın doğmamasına yol açacak dünya koşullarını da düşlüyordu. Biz de Türkiye’de yaşadığımız karamsarlığın ve mutsuzluğun bir daha olmamasını nasıl sağlarız diye düşünmemiz lazım. Bunu özellikle seçime giderken hepimiz özellikle sağlam biçimde düşünmeliyiz.
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.