Elvis Presley ile yatmış, doyuma ulaştırılamayan kadın ile geçirdiğim günler
Sesli Dinle
0:00 / 0:00
Yıllar önce tanışıp daha sonra görüşemediğim insanları hatırlayıp şimdi acaba ne yapıyorlar diye araştırmaya giriştiğime her defasında korkuyla başlıyorum işe. Bu arkadaşların çoğu benimle aynı yaşta ve benden daha büyük olduklarından benim tanıdığım eski günlerinde oldukları gibi hatırladığım bu insanlardan kötü bir haber var mı acaba endişesini, geldiğim yaşın bana oynadığı kötü bir oyun olarak görüp bunu kabul etmekten başka çare yok galiba.
Neyse ki bu defa sıhhati ile ilgili kötü bir haber almasam da Gael Green bile çağımızda her gazetecinin, yazarın yaşayabildiği mesleki problemler dışında kalamamış.
O bile diyorum çünkü Gael daha sonra New York’ta nerdeyse kendi başına bir endüstri dalı haline gelen yemek yazarlığını 1968 yılında şehirde resmen başlatan kadındı. O restoranları dolaşıp eleştirilerini New York dergisinde yazmaya başladığı tarihte şehirde daha sonra neredeyse global düzeyde bilinen restoran dünyası henüz daha tam gelişmemişti. Bu yüzden Gael’in eleştirileriyle, yazı stili, hayat tarzıyla New York kökenli bir global trendin gelişmesine ve şehirde inanılmaz canlı bir restoran hayatının gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Gael işi ilk başlatanlardandı ama aynı zamanda en uzun soluklularından bir tanesi de oldu. Yüzünü de gizlemek için giydiği büyük şapkalarıyla, şık kıyafetleriyle ziyaret ettiği şehrin en önemli restoranlarındaki ünlü ve star şefler ile arkadaşlıklarıyla, Gael şehrin kültürel hayatının yıllardır vazgeçilmez boyutu ve restoran eleştirmeni star'ıydı.
REKLAM
Gael 2008 yılına kadar New York dergisinde düzenli yazdı. Derginin kendisine onunla artık çalışmayacağını ilettiğini anlattığı, şehirdeki restorana gitmek için evinden dışarıya çıkamayacak durumda olanlara ünlü şeflerin yemeklerinin iletildiği ve kendisinin kurucusu olduğu, 'Meals on Wheels’ örgütünün toplantısında aralarında Nora Ephron, Martha Stewart, Kathleen Turner and Diana Taylor’unda bulunduğu şehrin zengin ve güçlü kadınları Gael’in örgütü için 1.5 milyon dolar toplamışlardı.
Anlayacağınız Gael Green şehirde herkesi tanıyan ve kendisi de tanınan, güçlü ve etkili bir yazardı. Şu anda dünyanın en meşhur, en burnundan kıl aldırmayan şefi bile Gael istese ona her gece özel yemek yapıp evine gönderecek kadar severler onu. Lafını hiç sakınmayan, cinsel konularda konuşurken, yazarken utanma duygusu hiç olmayan renkli ve son derece ilginç bir kadın Gael.
Bu zorunlu girişi yaptıktan sonra Gael’i nasıl tanıdığımı ve yazıya bu başlığı neden atmış olduğumu anlatacağım biraz sonra.
Gael Green ile depremin olduğu yıl İstanbul’da tanışıp gezdik. O dönemde ben mizah yazıları yanı sıra Mr. Gurme başlığı altında restoran yazıları da yazdığımdan onu Türk mutfağını tanıtmak için şehre davet edenler benden onu gezdirmemi istemişler ben de bunu seve seve kabul etmiştim.
Gael yazmaya başladığı ilk günden bu yana ‘Doyuma Ulaştırılamayan Eleştirmen’ (Insatiable Critic) lakabını kullandı. Bu hem yediği yemeklerden kolay tatmin olmayan eleştirmeni anlattığı gibi aynı zamanda cinsel açıdan kolay tatmin edilemeyen kadın da demekti. 20’nci yüzyılın en büyük iki keşfinin mutfak sanatları (kitchen arts) ve klitoris olduğunu söyleyen Gael yemek sürecini seks ile özdeşleştirir ve ikisini de haz boyutuyla ele alırdı. Yazılarında da seksüel semboller ve dili liberal biçimde kullanırdı.
İstanbul restoranlarını birlikte gezmeye başladığımızda Gael’e onu rahatsız etmemek için özel seks yaşamı hakkında hiçbir konu açmadım. O gün öyle bir kadının bu konudan neden rahatsız olacağını düşündüysem gerçekten bilmiyorum.
Sormadığım için konu da açılmadı ama gazeteciliğe ilk başladığı 1950’li yıllarda röportaj için gittiği Elvis Presley ile yattıklarını da atlamış oldum ama onun yanında daha sonra öldüğünü öğrendiğim fotoğraf sanatçısı erkek arkadaşı da vardı. Rana da benim yanımdaydı hep dolayısıyla Elvis ile yatma meselesini rahat konuşacağımız zaten şüpheliydi diye avuturum kendimi yıllardır.
Tahmin edeceğiniz gibi Gael, New York’ta rahatlıkla bulabileceği türden yemekler ile fazla ilgili değildi. Daha çok Osmanlı yemeklerine fine dining yorumları getiren gelişmeler ile ilgiliydi. Bu yüzden geleneksel Türk yemeklerinin modern restoran mönülerinde yeni sunuluş denemeleri üzerine kafa yoran yenilikler onu çok çekiyordu.
Ünlü eleştirmenin en çok bu konuda yıllardır kafa yormuş ve pratiğini de yapmış olan Rasim Özkanca’nın o günlerdeki restoranlarında mutlu olduğunu söylemeliyim.
Bir de onu Türk mutfağında en çok şaşırtan, en çok kafasını yoran bir konu da var. Gael bir gece yemeğimiz sürerken bana "Dünyada Türk mutfağı kadar patlıcanı yaratıcı ve değişik kullanan başka yemek kültürü herhalde yoktur. Bu size büyük güç sağlayabilir eğer dünyaya güçlü ve farklı biçimde açılmayı istiyorsanız patlıcanın bu gücünü mutlaka kullanın" demişti. Bu laf benim o tarihten bu yana kafamdan hiç çıkmadı umarım yeni girişimcilerimiz de bu tavsiyeyi dikkate alırlar.
Tamam Gael 1968 yılında başlattığı ekol ile büyük devrim yapmıştı ama ona bu fırsatı açan ve geleceği tutarlı tahmin eden New York dergisinin hakkını da yememek lazım.
Bence bugün hem dışarıdaki hem de Türk basın-yayın okullarında ayrı bir ders olarak okutulması gereken Clay Felker adında bir medya devrimcisinin örnek alınması gereken yaşamı var.
Felker dergi yayıncılığında bugün farklı olarak algılanan ve modern olanın tanımını yapan her tür konuyu yıllar önce tahmin etmiş ve bu konularda köşeler açıp haberler yaptırarak medya tarihini yazmış bir insandır.
Dediğim gibi Gael yazmaya başladığında New York'ta ne restoran eleştirmenliği ne de canlı bir restoran yaşamı vardı ama buna rağmen Clay Felker geleceği iyi gördü ve Gael Green ile risk alarak işe New York dergisinde girişti ve ona köşesinde özgürlükler tanıyarak riskli deneyler yapmasına izin verdi.
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.