İlk defa nereden okuduğumu şimdi tam hatırlamıyorum ama fikir çok hoşuma gitmişti.
Büyük ihtimal New York’ta bedava dağıtılan dergi veya gazetelerden (Village Voice veya New York A.M olabilir) bir tanesinde yayın yönetmenliği toplu taşıma muhabirliği oluşturmuştu. Bu muhabir gün içinde sadece şehrin toplu taşıma araçlarında metro ve otobüslerde sürekli seyahat edip onlardan izlenimlerini, rastladığı sorun ve güzellikleri yazacaktı.
Bence bu modern şehir yaşamı koşullarına gazeteciliğin uyumu açısından güzel bir fikirdi.
Bunu okuduktan sonra Hürriyet Ankara ekinde yayın yönetmeniyken genç bir arkadaşı toplu taşıma muhabirliğine atamış ve oldukça iyi sonuç da almıştım.
Bu tarihim nedeniyle büyük şehirlerde şehir içi ulaşım ve seyahat konusuna ilgim yıllar içinde hiç azalmadı. Aksine bu konuyla ilgili yeni gazetecilik çalışmalarını hep izlemeye çalışırım.
Son yılların modası ve trendi şehir içi bisiklet kullanımı ve bisiklet yolları tabii ki. Çağdaş yaşam trendlerini iyi takip eden dergiler ve gazeteler bisiklet konusunda uzman muhabir de kullanmaya başladılar. Bunların yazılarını ilgiyle okuyor ve tanıdığım şehirler hakkında bile yeni bilgiler ediniyorum. Bisiklet ile gezilen tanıdığımız şehirlerin bile bizlere yeni yüzlerini gösterdiklerini söyleyebiliriz. Türkiye’de de çağdaş belediyecilik yapmaya çalışan belediyeler bisiklet konusuna ellerinden geldiğince önem vermeye başladılar. Bu konuda bir genel gözlemim olacak ama ilk önce şehirler ve bisiklet konusunda yeni okuduğum bir güzel çalışmayı anlatacağım ve daha sonra bağlantılı konulara geçeceğim.
New York Times gazetesinin 'Travel' bölümü 25 Mayıs Çarşamba günü 'Dünyanın en iyi 7 bisiklet şehrini' inceleyen harika bir analiz yayınladı. Yazıda sadece şehirlerdeki bisiklet yollarının konumu değil bu güzergahta yapılacak sosyal faaliyetler, görülecek yerler konusu ve mola yerleride güzel işlenmişti.
Makalede ele alınan şehirler Paris, New York, Kopenhag, Washington DC,Bogota, Cenevre ve San Francisco.
Bu listeye ne yapıp edip İstanbul’un da bir şekilde eklenmesini sağlamamız gerekiyor ama galiba bu tür bir listeye İstanbul'dan önce İzmir girecek gibi gözüküyor.
Belediye başkanlarına ahkam kesecek değilim. İstanbul’da bisikletli yaşam oluşturma konusunda var olan şehrin yapısından, kalabalık ve yoğun trafikten kaynaklanan büyük sorunlar olduğunu ve bazı ilçe belediyelerinin buna rağmen girişimleri bulunduğunu biliyorum.
New York Times’ın verdiği listede bana sürpriz gelen Bogota oldu. Kolombiya’da ciddi bir bisiklet kültürü olduğunu ben bilmiyordum. Buna rağmen eğer bir bisikletli şehirler turuna çıksaydım ben Bogota’yı tercih etmezdim çünkü anladığım kadarıyla şehirdeki bisiklet yolu oldukça fazla yokuş tırmanma içeriyormuş bu da bisikleti spor değil bir eğlence olarak gören benim gibi bir insan için uygun değil.
Listede benim ilgimi çeken yön, en iyi bisiklet yollarının ve spor yanında eğlenme imkanlarını da sunan şehirlerin aynı zamanda yürüyerek gezmeye en uygun şehirler olmasıydı. Ben hem Paris’te hem de Washington’da yürümeye bayılırım. Sokak yaşamı iki şehrin de bana çok güzel gelir, dolayısıyla bu iki şehri bisiklet yollarında gezmenin keyfinin başka olacağını düşünüyorum. Bunun yanında yine yürüyerek gezmeyi sevdiğim New York şehrinin bisiklet yolu bana hiç çekici gelmedi zaten o şehirden genel bir soğuma içindeyim bir süredir. Bisiklet yoluna olumsuz yaklaşımımı bu da belirliyor olabilir. Biraz sonra bisikletli yaşam için tercih edeceğim iki şehri neden istediğimi yazacağım sonra da bu konuda Türkiye’de gördüğüm bir yaklaşım hakkında bir laf edeceğim.
Bisikletle gezmek için en favori iki şehrimin şu an neden Washington D.C ve Paris olduğunu anlatmalıyım.
Washington D.C.: Daha sonra evleneceğim sevgilim ile birlikte Cleveland Park’taki evimizin balkonundan seyrettiğimiz ve sevgilimin o günlerde her sabah koşmaya çıktığı Rock Creek Park’ta tabiatın içinde başlayıp Georgetown’ın en hareketli bölgesine çıkmak imkanı verdiği için bu şehirdeki bisiklet yolunun benim için nostaljik değeri var.
Paris: Bu şehirdeki bisiklet güzergahı üzerinde mola verildiğinde insanın içini mutlulukla dolduracak kafeler ve isteyenin harika şarap tadacağı mekanlar bulunuyor. Bisiklet benim için spor değil aynı zamanda hayattan keyif alma aracı olduğundan Paris ideal şehir olabilir.
Dediğim gibi ilçe belediyelerimizin bisiklet yolu oluşturma yolunda çabaları var. Buna acaba Türkiye’ye özgü bir sorun mu desem bilemiyorum ama bizde şehir içi hayat düzenlemeleri yapılırken sanki maksimum faydacı veya fabrikalara özgü etkin işleyişi oluşturma tavrı varmış gibi geliyor. Örneğin İstanbul Havalimanı'nı ele alalım. Bu havalimanı kullanıcılarını sadece uçup gidecek veya gelen varlıklar olarak düşünerek inşa dilmiş. O kullanıcıların aynı zamanda uçmayı bir keyif olarak yaşamayı isteyebileceği unutulmuş gibi. Uçak vaktinizi veya bir yolcuyu bina dışında beklerken düzgün, rahat ve keyifli vakit geçirebileceğiniz bir düzenleme yok.
Bisiklet yolu yapımında da aynı zihniyet var gibi. Düzenlenen yollar bisikleti sadece spor için yapabileceklere uygun gibi ama güzergahta mola verilecek, ihtiyaç giderecek güzel alanlar oluşturulmuyor. Bütün bu hayata yaklaşımlar bir hayat gustosundan uzaklık gösteriyor ve ne yazık ki bu tavır gittikçe artan bir şekilde ülkeyi sarıyor.
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.