Bünyesinde bulunan yayın yönetmenlerinin en ünlüsü olan Vogue dergisi yayın yönetmeni Anna Wintour’un biyografisinin yayınlanmasının, şirketin CEO’su Roger Fry’ın "Artık biz bir dergi şirketi değiliz" açıklamasını yaptığı mülakatının yayınlanmasıyla aynı aya denk gelmesi ilginçti.
Devil Wears Parada (Şeytan Marka Giyer) filminde kendi kişisel lüksü ve hayat tarzı için şirketin büyük paralarını harcamasını görmüş olmanız gereken Anna Wintour’un biyografisi (Amy Odell, ‘Anna:The Biography’) bu hayat tarzının artık sürmesinin mümkün olmadığının Conde Nast şirketinin başındaki adam tarafından açıklandığı ay yayınlanmış oldu böylece.
Vogue dışında The New Yorker, GQ, Wired gibi dergileri bünyesinde bulunduran Conde Nast’ in CEO’sunun artık dergi şirketi olmadıklarını açıklaması gayet tabii ki bir dönemin kapamış olduğunu göstermesi açısından hem önemli hem de yazılı medyaya benim gibi önem veren insanlar açısından acıklıydı.
Bu yüzden bünyesinde önemli ve şık dergileri bulunduran bir şirketin artık kendisini neden bir dergi şirketi olarak görmediğini anlamak bizim gibi medyada çalışanlar açısından önemli olmalı.
CEO’suna göre bünyelerindeki dergilerin toplam 70 milyon okuyucusu varmış. Bu neresinden bakarsanız ciddi ve önemli bir rakam. Ama aynı kişiye göre dijital kullanıcıların sayısı da 300 milyona ulaşmış. 450 milyon da sosyal medya kullanıcıları bulunuyormuş. Şık dergilerin basım masraflarını da düşünürseniz ne kadar reklam alırlarsa alsınlar dijital yayıncılık ile karşılaştırıldığında kağıt baskının masrafı oldukça yüksek kalıyor doğal olarak.
Verilen okuyucu rakamlarından anladığım kadarıyla okuyucular artık yazıları okumaktan daha çok sosyal medyada tartışılan konulara katılmayı daha çok seviyor ve sosyal medyada yapılan paylaşımlar onlar için yazılardan daha önemli olabiliyor.
İyi yazarların güzel yazılar için iyi paralar talep edebildiği Amerikan piyasasında yazıya yatırım yapmak yerine sosyal medya ve dijital yayıncılığa yatırım mali açıdan daha çekici olabiliyor doğal olarak.
Bünyesinde New Yorker gibi iyi ve kaliteli uzun yazı geleneğinin hala daha sağlam olduğu bir dergiyi barındırmasına rağmen tarihin en önemli dergi şirketlerinden birisi olan Conde Nast’da yazının böylesine önemsizleşmiş olması hem üzücü hem de bildiğimiz anlamıyla medeniyetin sona ermesini gösterdiği için acıklı da. Bakalım bu dijitalleşme yazıya dayananın yerini alabilen yeni bir kaliteli medeniyetin oluşmasına yol açabilecek mi bekleyip göreceğiz. (Bunu hiç sanmasam da beklemenizin bir sakıncası yok tabii ki)
İnternetin ve dijital sistemlerin güçlenmesi ile birlikte yazılı medya ne yapacağını düşünmeye başladı.
Yazılı medyayı tutarken hem de dijital imkanları kullanabilme yolunda bulunan en yaratıcı formül New York Times ve Washington Post gibi gazetelerin vurguladığı ‘dijital öncelikli' yayıncılıktı (digital first).
Bu çoğunlukla yanlış anlaşıldığı gibi sadece gazetelerin bir dijital versiyonunu yayınlamak anlamına gelmiyordu. Dijital versiyonları olduğu sürece kağıt baskıyı kimsenin fazla okumak istemeyeceği belli olduğundan dijital öncelikli yayını bu şekilde anlamak kağıt baskının sonu anlamına gelecekti..
Ancak dijital öncelikli yayın kağıt baskıları da tutarken yapılan bir düzenleme olmalıydı.
Washington Post da bu konuda çalışmaya gitmeden önce doğru tanımın ne anlama geldiğini ben de bilmiyordum.
Sonra bir gün gazetedeki bir yönetici bana "Gazeteye sabah geldiğimizde herkes elinde ne varsa, haber, yorum, resim, ne varsa ilk önce dijital yayına veriyor. Kağıt baskı gazete ise bunlar dijitalde yayınlandıktan sonra hazırlanıyor" dediydi. Anlayacağınız dijital öncelikli yayın kağıt baskı gazetelerin iç işleyişlerini değiştiren ve alışılmış hazırlanma ve baskı süreçlerini etkileyen bir düzenlemeydi. Kağıt baskıyı hazırlayanlar dijitalde yayınlanmış olan malzemeyi, sosyal medyadaki katkıları dakullanarak gazeteyi daha geç saatlerde hazırlıyorlardı. Ancak bu sistemi benimseyen yayınlar kağıt baskı ile birlikte dijital yayını birlikte tutabiliyorlardı. Şimdi anladığım kadarıyla Conde Nast şirketi de dijital öncelikli yayıncılıkla bunu deniyor.
Şimdi bir tek New Yorker hariç Conde Nast’daki diğer dergilerdeki yazarlar ellerindeki yazı ve görseli ilk önce dijitalde yayınlıyorlar. New Yorker uzun ve edebi içeriğe dayalı çok daha ayrı bir gelenek olduğundan bu dergi yeni sistemin dışında şimdilik tutulabiliyor.
Örneğin Vogue dergisinde sezonun yeni modası ile ilgili bir makale ilk önce dijital medyada yayınlanıyor sonra ise editörler dijitaldeki yazıya gelen tepkileri ve sosyal medyadaki tartışmaları da göz önüne alarak yazıda gerekebilecek değişiklikleri de yaptırdıktan sonra kağıt baskı dergiyi hazırlıyorlar.
Bu alışılmış dergicilik kurallarına pek uymadığından şirketin CEO’su "Artık biz bir dergi şirketi değiliz" diyebiliyor ama dergiler hala kağıt baskı olarak var ama yazının anlamı ve içeriği değişti. Yazının anlamı değişmiş olabilir ama dijital öncelikli yayında da içerik önemli olduğundan yazı kalitesi hala daha önemini bir şekilde koruyor.
Bakalım bu yeni yazı anlayışı dergiciliği dijital dönemde ayakta tutmayı başarabilecek mi. Bekleyip göreceğiz başka çare yok.
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.