Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye hakkında düşünen ve gençlerimizin iyi bir geleceği olmasını, onların mutlu bir ülkede yaşamalarını isteyen her vatandaşın bu noktada doğal yapması gerekeni bugün yapıp, paylaşıyorum.

        Artık yaygın kabul gören adıyla Altılı Masa'nın cumhurbaşkanı adayı kimin olmasının daha doğru olacağı üzerine kendi kendime düşündüklerimi James Joyce gibi bilinç akışı tekniğiyle yazıya dökeceğim.

        Bu yazıya girişirken adaylık tartışması içinde yer alan taraflardan hiçbiriyle konuşmadım. Hiçbir tarafta kaynağım yok. Açıkçası bu bir gazetecilik yazısı değil sadece her makul vatandaşın yaptığını yapmaya, haberlerden yorumlardan edindiğim bilgileri akıl ve duygu süzgecimden geçirerek, lafın ucu kime dokunur kimi kızdırır gibi düşüncelere hiç girmeden duygularımı dökmeye çalışacağım yazıya.

        ***

        Ben belki biliyorsunuzdur uzun süredir Kemal Kılıçdaroğlu’nun yapmaya çalıştığını anladığımı sanıyor ve onun çabasını takdir ederek izlemeye çalışıyorum.

        Onun hakkında çıkarılan ‘onun seçilmesi zor’ söylentisini de ahlaken uygun bulmadığımı bu köşede daha önce yazdım.

        Türkiye uzunca bir süredir çağdaş medeniyete uygun rasyonel düşüncelerden uzak fikir akımlarıyla yaşıyor ve siyasetini de ne yazık ki bu bağlamda yapıyor.

        REKLAM

        İşte bu ortamda CHP liderinin modern düşüncenin peşine düşüp, bilimsel temelli rasyonel düşünmeye dayalı bir siyasi eylem planı ortaya koyması gayet tabii ki çok önemli ve Türkiye’yi Batı demokrasileri gibi çağdaş hayatın içinde görmek isteyenlerce mutlaka gönülden desteklenmesi gereken gerçekten de önemli ve güzel bir hareketti.

        Türkiye için çok önemli olduğuna inandığım bu yolu açması nedeniyle Kemal Bey'i gönülden desteklemekle birlikte başta olumlu bir işi yapmaya girişen her insanı mutlaka hemen eleştirmenin peşindeki sıkıcı insanlar konumuna düşmemek için bir süredir içime atmış olduğum bazı kaygıları da bu aşamada söylemek istiyorum.

        Amerika gezisinden bu yana Kemal Bey'in yeni düşünceleri öğrenmek için neden o düşüncelerin güçlü olduğu ülkelere bizzat gitmesi gerektiğini bir türlü anlayamadım. Siyasi lider yeni fikirleri bizzat yerinde öğrenip uygulayacak değil ya, toplarsın Türkiye’deki uzmanlardan oluşan bir uzmanlar kurulunu onlar fikirleri oluşturup 3 gün içinde getirirler size. Bu yapılsaydı hem yeni fikirlere daha pratik yoldan ulaşılırdı hem de İmamoğlu kararı çıktığı anda burada bulunmama gibi riskler de ortadan otomatik kalkmış olurdu.

        Buna bir yöntem hatası dersek, bu tür bir yöntem hatasına belki göz yumulabilirdi ama siyaseti doktora tezi yazmak ciddiyeti içinde yapmaya çalışmanın o kadar da basit bir hata olmadığını maalesef görüyorum.

        Kemal Bey de benim gibi rasyonel düşünce peşindeyken doğru olanı ararken popüler olanı ve gündelik yaşam içindeki insanların beklentilerini pek umursamıyor olabilir. Bu benim onu sevmeme yol açsa bile eğer durum gerçekten böyleyse ona verebileceğim tavsiye ne yazık ki popüler siyaset yapmak yerine benim gibi insanları fazla düşünmesine, sevmesine gerek olmayan bir hayat seçip kitaplar arasında yazarlık yaşamını seçmesidir. Ancak şimdi Kemal Bey'in seçmiş olduğu yol seçim kazanmak için ne Türkiye’de ne dünyanın başka ülkesinde pek uygun değil galiba..

        REKLAM

        Öte yandan Ekrem İmamoğlu, ben bunun nedenini pek anlamasam da, seçmenin ilgisini çekmeyi doğal içgüdüsüyle başarıyor. Kemal Bey'in yaptığı aklı çalışan her insanın kafaya koyduğunda daha sonra öğrenebileceği türde bir şey, oysa İmamoğlu’nda var olan doğal yetenek daha sona öğrenilebilecek türde bir şey değil. O insanlarla sıcak bağlantı kurma yeteneği bir insanda varsa vardır yoksa sonradan edinilemez.

        Eğer Türkiye’de seçim kazanmak için gerekli şart İmamoğlu’nun kurabildiği gibi halkla doğal bağlantıları kurabilmek ise, bu yaşına kadar bu bağlantıyı fazla oluşturamamış Kılıçdaroğlu yerine İmamoğlu’nun daha güçlü bir aday olacağı görülüyor.

        Bunu söylerken Kemal Bey'in yapmaya çalıştığı büyük işin önemini hiçbir zaman unutmamamız gerektiğini de vurgulamayı istiyorum bu aşamada. Dahası siyasetçiden beklenilen davranışları sergilememesi de benim için sorun değil. Hatta bu onu daha çok sevmem için gerekçe bile oluşturabilir. Ama bunun tabii ki fazla bir önemi yok, benim sevdiğim takdir ettiğim konular bir lideri sonunda yenilgiye tabii ki götürür bunu da biliyorum.

        Buna benzer bir analizi iktidar cephesinin de yapmamış olması pek mümkün değil. Bu yüzden bu aşamada iktidarın oyun planının ne olduğunu pek anlayabilmiş değilim. Eğer atılan adımlar İmamoğlu’nu güçlendiren adımlar ise bunların atılmasına neden siyasi açıdan izin verildi bir türlü anlayamıyorum.

        Eğer denildiği gibi iktidar için daha önemlisi İstanbul'un belediye kaynaklarına sahip olmak ise, bu kaynakları ele geçirmelerinin siyasi güce nasıl dönüşeceği de netleştirilmeli bence.

        ***

        Tabii son düşünüldüğü söylenen çoklu aday önerisi ve CHP'nin içini bilen bir yorumcu tarafından tekrar ortaya atılan Abdullah Gül ismi üzerine, bu iki öneri de bende panik atağı benzeri sendromları tetiklediği ve bunları haddinden fazla travmatik bulduğumdan bunlar hakkında ne bilinç akışımda ne de bilinçaltı akışımda bir şey söylemek istemiyorum.

        Son olarak madem bilinç akışındayım ben Kemal Bey'in sonunda bir şövalye jesti yapıp, cumhuriyetin ikinci yüzyılının başlangıcına bir kadın cumhurbaşkanı yakışır da diyerek adaylığa Meral Akşener'i teklif edeceğini düşünüyorum. Bunu daima umdum ve gerçek bir yurtsever olan Kemal Bey'in makam peşinde koşmadığını ve bunu gönül rahatlığı içinde yapacağını düşünüyorum.

        Bilinç akışım bitti ve şu anda ne yazık ki bilinçaltım devreye girmek üzere bu yüzden yazıyı daha fazla problem olmadan kesmem lazım galiba.

        Diğer Yazılar