Gençlerimize yeni yıl tavsiyesi: Sakın pes etmeyin
Sesli Dinle
0:00 / 0:00
Yılın sonuna doğru ülkemizin akil insanları olan Nermin Abadan Onat ve İlber Ortaylı geçlerimiz hakkında bazı tespitlerde bulundular.
Onların bu güzel açılımı bir süredir gençlere bir çağrı yapmayı düşünmekte olduğumdan benim de bu yazıyı yıl bitmeden yazmak yolunda cesaretlendirdi.
Hayattan zevk alacağı, içinin kıpır kıpır olması, güzel gelecek planları yapıyor olması gereken yaşlarında umutsuzluğa, bıkkınlığa ve derin kötümserliğe itilmiş gençlerimize ve hatta onların durumu hakkında 'Ev genci' gibi kötümser bir kavramı bile üretebilmiş bir ülkede gençlere 'pes etmeyin' diyebilmenin fazla anlamlı olmadığını ve bunu söyleyebilen 67 yaşındaki bir insanın gerçeklerden kopmuş olduğunu düşünüyor olabilirsiniz.
İnanın ‘pes etmeyin’ demeye girişirken böyle bir görünüm sunuyor olabileceğimi düşündüm.
Bütün bunlara rağmen gençlerimize bir büyükleri olarak diyeceğimi demenin yine de önemli olduğuna inandığımdan nasıl algılanacağıma bakmadan yine de yazmayı sürdürüyorum. 22 yaşa yaklaşan bir gencin babası olarak gençliğimizin itildiği korkunç durumların inanın farkındayım. Gençlerin karamsarlık içinde olduklarını ve geleceğe yönelik her türlü umutlarının sönmek üzere olduğunu inanın maalesef biliyorum.
Fakat şunu da biliyorum, bugün hayatta başarılı olarak nitelendirebileceğimiz her insan daha önce yani gençken durmadan yılmadan denemiş ve üst üste gelen başarısızlığa rağmen pes etmemiş insanlardan oluşuyor. Bunların örneğini biraz sonra vereceğim.
Benim gençlere bu dönemde bile demek istediğim şu; biliyorum bu koşullarda gelecek için yeni bir şeyleri denemeyi düşünmek bile mümkün değil gibi gözüküyor. Biraz mantığı olan, biraz gerçekçi olan bir insanın bunu imkansız gibi algılaması dışında bir şey düşünebilmesi imkansız gibi ama biraz sonra anlatacağım gibi bu hayatta daha sonra başarılı olan her insan daha önce koşullar ne olursa olsun hangi başarısızlıkla karşılaşırsa karşılaşsın yine de pes etmeyip denemeyi sürdürmüş insanlardan oluştuğundan gençlerimizin de bugün bu koşullarda bile pes etmemelerini ve imkansız gibi geleni denemelerini ve kendilerine inanmayı sürdürmelerini diliyorum.
Daha önce pes etmeyip, denemeyi sürdürüp sonunda başarıya ulaşanlar hayatın her alanında var. Ben bir yazar olduğumdan örneklerimi yazı dünyasından seçtim. İsterseniz siz ilgi duyduğunuz başka alanlardan da örnekleri bulabilirsiniz. Hangi dala bakarsanız bakın kuralın değişmediğini göreceksiniz, bu hayatta başarılı olabilmenin değişmez koşulu bıkmadan, yılmadan pes etmeden denemek başlarda. Bu kural bilim dalında, tıpta, mühendislikte ve biraz sonra göreceğiniz gibi yazarlıkta da değişmiyor. Hangi alanı seçerseniz seçin kural böyle. Baştaki umutsuzluklara, karamsarlığa, başarısızlıklara rağmen direnenler, pes etmeyenler sonunda hep başarıyorlar.
John Grisham ve J. K. Rowling kitaplarını hiç okumamışsanız bile adlarını mutlak duymuş olmanız gereken meşhur yazarlar. Bir tanesi hukuk alanında yazdığı macera romanlarının çok satmasıyla ve bazılarının film yapılmasıyla büyük paralar kazandı, diğeri ise Harry Potter ile kendisine neredeyse bir imparatorluk kurdu.
Şimdi sıkı durun John Grisham’ın ‘A Time to Kill’ adlı sonunda çok satan, çok başarılı olan romanı öncesinde tam 26 ayrı kitap şirketi tarafından beğenilmeyerek reddedilmiş. 10’uncu reddedilmede yazar pes edip denemeyi bıraksaydı ne olurdu bilemiyorum. Yazarın ikinci çalışması 'The Firm' ise başta hiç bir basımevi tarafından beğenilmemişti. Kitabın kopyası tesadüfen bir film yapımcısının eline geçince ve onun şirketi bunu film yapmak isteyince daha önce çalışmayı beğenmeyenler birden ilgi göstermeye başladılar da tarihin en çok satan kitaplarından bir tanesi de ancak böyle basılabildi.
J. K. Rowling’ in ilk Harry Potter çalışması başta 9 ayrı kitap şirketi tarafından reddedilmişti, 10’uncusu basılınca ve Hary Potter efsanesi ortaya çıkınca daha önce kitabı basmayı kabul etmeyenler kim bilir kendileri hakkında neler düşünmüşlerdir.
İki büyük yazarın da başarısı başta gelen umutsuzluklara pes etmemeleri ve direnmeleriydi. Sonunda ilk çektikleri acıları bankaya para işlemi yapmaya giderken düşünüp şimdi belki gülümseyerek hatırlıyorlardır.
Yazar John Kennedy Toole’un hikayesi biraz acıklı, o başta romanını bastıramamaktan depresyona girip intihar etti. Ama annesi oğluna inanıyordu o direndi ve uğraşmayı sürdürdü. Sonunda da Conferederacy of Dunces adlı roman basılınca hem fiction dalında Pulitzer kazandı hem de 2 milyon adet baskıya ulaştı. Bunu bilince keşke yazar da hayata sarılsaydı diye düşünüyorsunuz.
Örnekleri arttırabilirim ama sanıyorum sadece bu örneklerden bile demek istediğim oldukça açık ve net olmalı.
Bu yazıma rağmen başarı için tavsiyeler veren ve insanlara yol gösterdiğini iddia eden 'Tavuk Suyuna Çorba' kıvamındaki yazılardan ben de pek hoşlanmam. O tür yazıların seslendiğini iddia ettiği kitleyi küçümsediği ve hafife aldığını geçmişte hep düşünmüşümdür. O tür bir yazar olmayı hiç düşünmediğim halde bugün bu kıvamda bir yazıyı yine de yazmak zorundaydım. Çünkü gördüğüm tanıdığım gençlerde olağanüstü kötümserlik ve pes etme eğilimini yaygın olarak görüyorum bu da beni hem çok üzüyor hem de ilerde mutlaka başarılı olacağını bildiğim bazı hayatların boşuna heba edilmekte olduğu duygusunu doğuruyor.
Gençlere sadece aman pes etmeyin demek amaçlı bu yazıyı yaşamış olduğum bir şahsi deneyimi aktararak bitirmek istiyorum.
Genç denilebilecek bir yaşta yazılara başladığımda bir gazetede daha önce denenmemiş türde her türlü kuralı ve terbiye sınırlarını da hayli zorlayan günlük mizah yazılarına başlamıştım. Başta çok fazla eleştiri ve saldırı aldım, gündelik ve üstelik aile gazetesi olmak iddiasında olan bir gazetede bu tür alışılmadık yazılar tepki topluyordu doğal olarak. Saldırılar ve tepkiler yoğunlaşınca arada bir pes etsem mi, acaba rutin yazılara mı dönsem diye düşünmeye başladığım da oluyordu.
Eşim sayesinde pes etmedim ve böylesine karamsar bir günümde biraz da ortamdan uzaklaşalım diye birlikte Heybeliada’ya kaçmıştık. Tesadüf o ya o gün okuduğumda beni bile zorlayacak kadar terbiye sınırlarını zorladığım bir yazı yazmıştım.
Heybeliada’da çaylarımızı içerken biraz ötede benden hayli yaşlı kadını gördüm, kahvesini içerken benim yazımın olduğu sayfayı okuyordu. Görünüşünden tavrından ciddi ve saygın, düşünmeyi bilen bir kadın olduğu belliydi. Okumayı sürdürdükçe onun nasıl tepki vereceğini merak ve korkuyla bekledim. Sonunda gönülden gülmeye başladığında Rana’ya dönüp "Bu iş oldu, artık geri adım atmayı hiç düşünmem" dediğimi hatırlıyorum.
Beni pes etmekten tesadüf sayılabilecek bir olay kurtarmıştı.
Kusura bakmayın gençler belki tekrar olacak ama son bir tavsiye daha. Hayatınızda neyle karşı karşıya kalırsanız kalın sakın ha pes etmeyin, kendinize güvenin ve hayatın bazen rastgele olaylarla, tesadüflerle de belirlenebildiğini düşünün ve ilerde gelecek başarıya inancınızı mutlaka sürdürün. O başarı yeni yıl içinde bile gelebilir. Hepinize mutlu yıllar.
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Çerez Politikasını’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.