Mevlânâ, aranan o bağlantıdır
SON günlerim hep Mevlânâ‘yı düşünmek, okumak ve konuşmakla geçti.
Hayatımın en mutlu günleriydi bunlar sanırım. Yeni fikirler öğrenmenin heyecanı, hayata yeni bir bakışın yüreğime yüklediği anlamla birleşince içim coşkuyla doldu.
Konya’dan yaptığımız Öteki Gündem özel programında, tüm hayatlarını Mevlânâ düşüncesini anlayıp anlatmaya adamış düşünce insanlarından çok şey öğrendik.
Hayattaki her şey büyüğünden küçüğüne bir dönme hareketi içindedir.
Atom parçacıkları döner, evrende, gezegenler birbirlerinin etrafında döner hatta insanın vücudunun içindeki kan da dolaşım ile dönmektedir.
KÂİNAT İLE ATOM ARASINDA AHENGİ, DÖNEN DERVİŞLER SAĞLIYOR
Sema ayinine katılan derviş, dönmeye başladığında küçük parçacığından en büyük gezegenine kadar, hatta kendi iç dünyasıyla bile bir olup ahenk sağlamaktadır. Bu hareket insanın benliğinden çıkıp tüm evrenle birleşmesi hareketidir, dahası vücutlarımız öldüğünde evrene katılacak olan ruhlarımız için de bir alıştırma vaktidir bu.
KUANTUM FİZİĞİ VE MEVLÂNÂ
Geçenlerde çok ünlü bir kuantum fizikçisi bir konuşma yapmış ve konuşmasına “Bize Mevlânâ yol gösteriyor” diye başlamış.
Ben de bunu anlıyorum ve görüyorum. Modern fiziğin bir türlü çözemediği “her şeyin teorisi” başlıklı bir problem vardır. Einstein fizik teorisinin büyük parçacıklar ile ilgili sorunsalına çözüm getirmiştir, evrenin nasıl işlediği hakkında matematik formülleri yazmıştır.
Şimdilerde kuantum fizikçileri de küçük parçacıklarla ilgili formülleri oluşturmaya çalışıyorlar.
Ama çok hayati bir bağ eksik kalıyor. Büyük parçalar ile küçük parçacıklar arasında bir uzlaşmayı, ahengi sağlayacak formül bir türlü yazılamadı.
Çok büyük beyinler bu işle uğraştılar ama formülü iç tutarlığı olan bir şekilde yazamadılar. Bir şey hep eksik kaldı o şeyin ne olduğunun çözümüne hep yaklaşıldı ama sonuna kadar gidilemedi.
HER ŞEYİN TEORİSİ MEVLÂNÂ’DA
Şimdi anlıyorum ki o kuantum fizikçisinin sezdiği gibi bunun da çözümü Mevlânâ‘da. Dervişlerin Şeb-i Arus ayininde dönerken tutturdukları ritim, vücutlarının şekli, ellerinin hareketleri ve büyük parçalar ile küçük parçacıklar arasında kurdukları ahenk, fizikçilerin aradığı “her şeyin teorisini” çözmeye gereken ipuçlarını içeriyor. Fizikçiler dönme hareketinin matematiğini yazdıklarında aradıkları bağlantıyı da bulacaklar. Bu gayet tabii çok zor bir iş, ama fizik teorisyenleri de bu zor işleri başarmak için varlar.
Her şeyin teorisinin Mevlânâ‘da bulunması sadece fizik teorisi açısından değil felsefe açısından da çok anlamlı. Birçok düşünür gibi, Mevlânâ‘da bize hayatın zor sorunlarına çözüm ipuçlarının olduğunu ve onun düşüncesinin bize anlamlı ve güzel bir yaşamın kılavuzunu sunduğunu düşünüyorum. Ben de aynı fikirdeyim. Onun düşüncesi bize ölüm korkusu gibi belki de tüm felsefelerin ve dinlerin temelinde yatan o duyguyla da uzlaşmak imkânını veriyor. Bu büyük düşüncenin her şeyin teorisinin temelini oluşturması bana çok mantıklı geliyor.
STRING TEORİSİ
“Dervişlerin dönme hareketinin formülü yazıldığı takdirde, fizik teorisinin aradığı en önemli formüle çözüm bulunacak” dedim ya bazı kuantum teorisyenleri bu çözüme çok yaklaştılar. String teorisi denilen bir teori var. Detaylarına bir gazete yazısında girmeye ne benim bilgim ne de sizlerin tahammülü yeter. Özetle bu teori dünyada atomdan da küçük parçacıkların olduğunu, bu parçacıkların daima kendi içlerinde hareket halinde olduklarını ve hayattaki her şeyin, en büyüğünden en küçüğüne her şeyin bu küçük parçacıklardan oluştuğunu söylüyor. İşte string teorisyenleri bu küçük parçacıkların hareketinin formülünü yazmaya çalışıyorlar. Dervişin dönerkenki vücut hareketleri aynen o küçük parçacıkların hareketine benziyor. Dolayısıyla string teorisyenleri dervişin vücut hareketinin formülünü yazabildikleri takdirde her şeyin teorisinin formülünü de yazmış olacaklar.
Kurultaydan çık, halka git
BAŞBAKAN, kurultay hakkında yaptığı bir yorumda haklıydı. CHP, kurultay yapmaktan halka gitmeye vakit bulamıyor görüntüsü veriyor. Bu yanlışın bir an önce düzeltilmesi gerekiyor, çünkü halka daha yoğun gitseler şu andaki gibi gittikleri takdirde ne yapsalar ne etseler seçim kazanma şanslarının çok düşük olduğunu görecekler ve belki de şanslarını artırmak için politikalarında buna göre ayarlamalar yapacaklar.
Ben çok kısa kaldığım Konya’da, o kısa sürede bile esas sorunun nerede olduğunu anladım. Benden çok fazla Anadolu’yu tanımakla övünen politikacılar bu gerçeği haydi haydi görürler sanıyorum.
Konya’da olanlar şöyleydi:
1-Şehirde müthiş bir canlılık var. Oteller tıklım tıklım dolu. “Bu sadece Şeb-i Arus dönemine ait bir gelişme mi?” diye sorduğumda gelen cevap “Hayır” oldu. Yıl boyunca bütün otellerin odaları doluymuş. Bu yüzden Başbakan biz oradayken Hilton’un açılışını yaptı, Rixos zaten açılmış ayrıca Sheraton da bir otel yapmaya hazırlanıyormuş, yerli otelciler de sürekli uygun arazi arayışındalarmış.
2-Daha önce devletin elinde olan makine fabrikaları o dönemde tamamen verimsiz çalışırken özel sektöre devredilince verimleri çok artmış, istihdam sağlamışlar ve para da kazandırmışlar. Şehirde devletçilik CHP ile özdeş tutuluyor bunu da hatırlatmalıyım.
3-Konya’yı Ankara’ya bağlayan karayolu, üçlü gidiş üçlü gelişten oluşan modern bir karayolu. Bunu yaptıran AKP iktidarı ayrıca hızlı tren yolunun da açılışını yaptı. Bundan sonra Konya-Ankara arası 1 saat 10 dakikaya düşecek.
Bu canlılık, ekonominin bu dinamizmi ve yapılan hizmetler Konyalı’yı AKP’ye oy vermeye itiyor. CHP’ye özellikle ekonomi konusunda fazla güven duyulmuyor. Bu engeli CHP’nin seçime az kalmışken nasıl aşacağı da belli değil. Yapılan vaatlerin Twitter âleminde yoğun bir şekilde alay konusu yapıldığı da göze alınırsa CHP’nin işi zor görünüyor.