'Kim koruyor bu ByLock'çuyu? Niye serbest?'
BİR önceki yazımda ByLock kullanıcısı olduğu halde emniyetteki ifadesinin ardından serbest bırakılan Konyaspor Başkanı Ahmet Şan konusuna değinmiştim. Bu olaya AK Partili bazı vekillerin bile dayanamayıp sosyal medyada isyan ettiklerini ve İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün, “Kim koruyor bu adamı?” diyerek Konya Savcılığı başta olmak üzere Adalet Bakanlığı’ndan bir cevap beklediğini yazmıştım.
Yazının ertesi günü aradı Külünk... Ve sordum kendisine büyük bir merakla: “Kamuoyuna yapılmadı ama belki siz vekil olduğunuz için yapılmıştır. Var mı sorunuza bir cevap?” O ana kadar yoktu herhangi bir cevap ve Külünk de isyana devam ediyordu. Bu serbestliğin benim o günkü yazımdaki gerekçe olduğunu o da biliyormuş, ama tabii haklı olarak ona da itiraz ediyor. “FETÖ’cü üç beş ismi verip o programı ne zaman ve nerede yüklediğini söylemek serbest kalmaya yeterliyse o zaman herkese bu hak tanınsın” diye de ekliyor.
Yerden göğe kadar haklı Külünk! Korkunç bir çifte standarda imza atıldı Ahmet Şan olayında. ByLock kullandığı için binlerce polis, devlet memuru tutuklu şu anda. Ben, “Onlara da tanınsın bu hak o zaman!” demiyorum... Demeyeceğim de... Zira FETÖ’cü olduğu kesinleşmiş kim varsa, hangi kanıtlarla bu sabitse cezasını çekmesinin daha adaletli olduğunu düşünüyorum. Yok öyle yağma; itirafçı olup kefeni yırtma durumları falan.
**************
NE KADAR ÇOK ÇAKAR TWEET, O KADAR TAKİP!
BU işi yapmasaydım olur muydum ama şu gerçek ki mesleğimin getirdiği bir zorunluluk olarak sanal âleme meraklıyım... Neredeyse günün yarısından çoğunu telefonda internette gezinerek dolduruyorum. En fazla zaman da sosyal medyada geçiyor. Bazen farklı mesleklerde arkadaşlarla falan bir araya geldiğimizde benim bu telefonda sörf durumlarım acayip sinirlendiriyor onları.
Diyorlar ki: “Yahu bırak şu telefonu elinden!” “Bırakamam arkadaşlar” diyorum. Çünkü benim işim bu! “Hiç değilse arada bir göz atıp memlekette, dünyada anbean neler oluyor haberdar olmalıyım” diyorum. Anlamıyorlar tabii. Haklılar da çünkü adamların dünyası bambaşka. Sosyal medyada neler olup bittiği umurunda olmayan insanlar. Kimi bankacı, kimi hukukçu ya da doktor. Gazetecilikle uzaktan yakından alakası olmayan kişiler yani...
Tabii bunlar normal olan arkadaşlarım. Bir de anormaller var. Onların da arasında finansçı, işadamı, doktor ya da avukat var. Ancak Twitter icat olduğundan beri bu kişiler mesleklerini askıya almış durumdalar. Mesailerinin tamamını Twitter’da geçiriyorlar. Bazıları gözünü açar açmaz, işyerine girerken kart basar gibi takipçilerine “Günaydın” diyerek başlıyor Twitter mesaisine, uyumadan evvel de “İyi geceler” le bitiriyor. Ama tabii o arada hemen her konuda atıp tutmayı, eğer muhalifse iktidar ve yandaşlarına, değilse muhalefete ve taraftarlarına laf çakmayı ihmal etmiyor.
Ve bunların tamamında, “Ne kadar çok çakar tweet, o kadar çok takip!” zihniyeti hâkim. Ben birini yakından biliyorum. Eşi çok yakın arkadaşım. Etrafına “Twitter’da fenomenim” diye anlatıyormuş kendisini. Diyor ki karısı: “Hayat zehir etti. Adamın umurunda değiliz. Varsa yoksa takipçileri ve attığı tweet’lere onların ilgileri. Kaç kişi RT yapmış, bugün kaç kişi takibe almış, kaç FAV var falan filan!” Kızcağız perişan, yemin ediyorum. Bir ara hükümet Twitter’a erişim yasağı kararı aldığında çok mutlu olmuş, ama kısa sürmüş bu mutluluğu. Zira kocası VPN programını yükleyip devam etmiş kaldığı yerden.
Hülasa... Her biri “vatan kurtaran aslan” modunda olan bu insanlar son zamanlarda iyice zıvanadan çıkmaya başladılar. Yazdıklarıyla, gündeme taşıdıklarıyla her daim ortamı geriyorlar. Haklılar da böyle yapmakta; zira gerginlik onların ekmek paraları. Oradan besleniyorlar çünkü.
Özellikle siyasetçilere vurarak yaratıyorlar bu gerginlik durumlarını. Ve işin acı tarafı, bu yaptıklarıyla bazı siyasiler tarafından kabul görüyorlar. Twitter’da sözüm ona “fenomen” bu tiplerle irtibatta olan siyasetçilerle ilgili öyle isimler geliyor ki kulağıma, inanamıyorum. Bunlara akıl danışanlar varmış. Hatta kendisine siyasette danışmanlık yapmasını isteyenler bile... Bana bir iki yazışma geldi. İsmi mühim değil ama bugün parmakla gösterilen siyasetçilerden biri. Twitter’da “direkt mesaj” bölümünden fenomenlerden birine, “Sizinle tanışmak istiyorum... Olanaklarınızı birlikte değerlendirelim” demiş.
Şaka gibi değil mi? Ama değil, inanın bana! Ve emin olun ilk seçimde bu fenomenlerden birkaçı Meclis çatısı altına girecek. “Demiştin” dersiniz!
**************
#FreneDeğilKuralaGüven
İÇİŞLERİ Bakanlığı bu sabah itibarıyla başlayacak uzun bayram tatili öncesi çok güzel bir kampanya başlattı. Karayolunu tercih edecek tatilcileri, “FRENE DEĞİL KURALA GÜVEN!” başlığı altında uyarmak amacıyla başlatılan kampanyanın tatil boyu gündemde olmasının çok ama çok faydalı olacağını düşünüyorum. Bakan Süleyman Soylu ve ekibini böyle bir uyarıyı akıl ettikleri için tebrik ediyorum. İlk kez düşünülen bu uyarının inşallah sonucu muhteşem olur. İnşallah bu bayram gazetelerin üçüncü sayfaları ve ekranlar sadece kaza haberlerini vermek durumunda kalmazlar.
Sizlerden ricam değerli okurlarım, bu kampanyaya gönülden destek olmanız ve eğer aracıyla yola çıkacak varsa aranızda her daim bu sloganı hatırınızda tutmanız. Çabuk varayım diye sakın ha sakın gaza basmayın! Unutmayın; gideceğiniz yer kaçmıyor, ama araç sürerken bir yanlış hareketinizle sizin de, sizinle yolculuk yapanların da hayatı tamamen yok olabilir!