Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Adım gibi eminim…

        İçinizden bazıları yukarıda yazdıklarımı okuduktan sonra: “Amma karamsar tablo çizdin Sevilay!” deyip kızacak…

        Varsın kızsınlar hiç umurumda değil çünkü evet öyleyim!

        Çünkü gördüğüm realite bu ve ben bu realiteye bakıp da, bazıları gibi “moral olsun” ya da “birilerine yağcılık olsun” diye “Depremin enkazı kaldırıldı ve bölge normale dönmeye başladı. 1 yıl içinde her şey eskisi gibi olacak” mealinde yorumlar yapamam, yapmayacağım da!

        Kızsalar da öfkelenseler de gerçeğe dikkat çekmeye devam edeceğim çünkü gerçekler acıtsa da gerçektir ve bu gerçeği saklamak, perdelemeye kalkmak da bu gerçekten kaynaklı sorunların çözümüne engeldir ve hatta ihanettir!

        Ben bu ihanetin parçası olmayacağım.

        Çok üzücü biliyorum ama maalesef biz depremin yaralarını sarma konusunda henüz bir başarı elde etmiş değiliz.

        İnşallah edeceğiz ama bunun olması için özellikle biz gazetecilerin sadece doğru olanı yansıtma sorumluluğu var.

        Bu böyle bilinsin lütfen.

        Bu arada içimde kalmasın…

        İlk günlerde yaşanan felaket dolayısıyla karalar bağlayan, ağlayan, dövünen, yardım merkezlerine koşup, kolileri bantlayan, “Bakın ben de çok duyarlıyım”ı göstermek için Instagram’da boy boy fotoğraflar, videolar sergileyen ancak daha 40’ı bile çıkmadan 6 Şubat’ın bir gün öncesinde kaldığı yere geri dönen ve bunu da yine Instagram denilen platform üzerinden paylaşan insanlara bir çift lafım var!

        Tek kelimeyle sahtesiniz!

        Yiyin, için, eğlenin eyvallah!

        Sonuçta size göre hayat devam ediyor ve her şey doğal akışında da gitmek zorunda…

        Buna da eyvallah ama binlerce insanımızı yitirdiğimiz ve milyonlarca insanımızı evsiz bırakan bu büyük felaketin yasına hürmeten hiç değilse şu, “cıstak cıstak” eğlencelerinizi milletin gözüne sokmayın!

        Vicdanınız yok onu anladık da…

        Bari biraz olsun utancınız olsun!

        Hatay ve gerçekler…

        Hatay ve gerçekler…
        0:00 / 0:00

        İYİ Parti Basın Danışmanı Murat İde’ye deprem bölgesine giderken eşlik edeceğime dair bir sözüm vardı.

        Ama malum siyasi kriz yaşanınca gidemedik ve 1 haftalık mecburi bir rötar yaşandı.

        Kriz çözülüp, ortalık sütliman olunca Murat tekrar aradı. “Cumartesi Hatay’a, Pazar Kahramanmaraş’a gidiyoruz. Hangisine gelebilirsin?” diye sorunca hiç düşünmeden “Hatay” dedim.

        Çünkü depremin ilk günlerinde Gaziantep, Kahramanmaraş ve Malatya’ya gidebilmiş ama Hatay ve Adıyaman’a gidememiştim.

        Bunu havalimanında buluşunca Meral Hanım’a da söyledim.

        “Eyvah eyvah” dedi.

        “Asıl büyük yıkımı görmemişsin sen. Şimdi göreceklerin seni şoka sokacak. Hazırlıklı ol”

        Gerçekten de öyle oldu.

        Varınca Hatay’a…

        Önceki şehirlerde gördüklerimin, bildiklerimin Hatay’da yaşanan felaketin sadece bir bölümü olduğunu anladım.

        Bundan dolayı kimse sakın alınmasın.

        Başta kendi memleketim Malatya olmak üzere, Maraş ve diğer iller.

        Kuşkusuz oraların da yaşadığı tahribat çok çok büyüktü ama Hatay…

        Şoka girdim.

        Daha 3 sene önce gelip de ziyaret ettiğim o Hatay’dan eser kalmamıştı.

        Tahribat o kadar korkunçtu ki…

        “Bitmiş… Bitmiş Hatay” dedim hep kendi kendime.

        REKLAM

        Sanki diğer illerin toplamına denk gelen bir yıkım yaşanmıştı Hatay’da.

        Ve işin en korkunç yanı, depremin üzerinden tam 34 gün geçmişti ama sanki dün olmuş gibiydi.

        Çünkü enkazların neredeyse tamamı olduğu gibi duruyordu ve inanmak istemiyorum ama Hataylılara göre o enkazların altında hala cansız bedenler vardı…

        Bu arada diğer şehirlerde olduğu gibi Hatay’da da insanların çoğu şehri terk etmiş.

        Terk etmeyenlerin ise büyük kısmı çadırlarda, bir kısmı ise konteyner evlerde.

        Sahada çalışanlarda, ilk bir aylık dönemin sonunda depremin akut sorunlarından yavaş yavaş orta vadeli, kronik sorunlara geçmeye başlandığı düşüncesi hakim.

        Barınma en büyük sorun elbette ve üzülerek söylemeliyim ki, kısa vadede çözümü de mümkün görünmüyor.

        Tahminlere göre tüm bölgede depremlerde yıkılanlar ve yıkılması gereken ağır hasarlı ev/daire, bağımsız bölüm sayısı 650 bin civarında.

        Yaklaşık bir hesaplamaya göre, vatandaşa 100 metrekarelik bir evin anahtar teslim maliyetinin bugünkü ekonomi ile 45 milyar dolara varacağı iddia ediliyor.

        Çünkü sorun sadece ev değil.

        Bir de yıkıntılar altında kalan ya da ağır hasarlı olduğu için çıkarılamayan ev eşyalarının temini durumu var.

        Öte yandan bir de tahrip olan şehirlerin altyapı sorunu var.

        Yıkılan devlet kurumları, okullar, yurtlar, hastaneler ve yanı sıra özel işletmeler…

        Çok çok büyük bir maliyet bütün bunlar ve tamamını hesaplamak gerçekten çok zor.

        Ayrıca şu da bir gerçek: Depremden etkilenen başta Hatay olmak üzere tüm illerin yeniden inşası lazım.

        REKLAM

        Çünkü ayakta olan ve sağlam olduğu düşünülen birçok binanın da olması muhtemel yeni bir sarsıntıya dayanabileceğini düşünmüyor teknik adamlar.

        Bu bir yüzü…

        Diğer yüzü ise, on yıllar geçse de unutulmayacak can kayıpları nedeniyle yaşanan ağır duygusal travmalar.

        Resmi rakamlara göre can kaybımızın 50 bin civarında olduğu iddia ediliyor ancak Hataylı gerçek rakamın bunun çok daha üzerinde olduğu dile getiriyor.

        Allah bir daha güzel ülkemize böylesi acılar yaşatmasın ancak bir noktaya özellikle temas etmek istiyorum.

        Biz çok çabuk unuttuk bu felaketi ve yarattığı tahribatı…

        Millet olarak ilk günlerde sergilediğimiz o dayanışma artık yok.

        Yapılan yardımlar kesilmiş demiyorum ama çok azalmış.

        Lütfen devam edelim.

        Çünkü o bölgede olan insanlar hala evsiz!

        Bakın… Şu an çadırlarda, konteynerlerde kalan insanların en büyük sıkıntısı hijyen!

        Bunu sağlayacak deterjan, sabun, şampuan vs gibi temizlik ürünlerine çok ihtiyaç var.

        Konteynerlerde kalanlar için duş sorun değil ama çadırlarda kalanlar için çok büyük sorun.

        Sürekli banyo yapma imkanı bulamıyor insanlar.

        İkinci büyük ihtiyaç ise çocuk, kadın ve erkek iç çamaşırı…

        Bebek bezi, kadınlar için ped…

        Ve başta kuru gıda olmak üzere, gıda yardımının da kesintisiz bir biçimde devam etmesi gerekiyor.

        Hatay’da hava ısınmaya başlamış…

        25 derecelere vurmuş sıcaklık. Bu yüzden de özellikle çocukları koruma amaçlı şapka, güneş kremi bir ihtiyaç.

        İnsanlar o ilk günlerde gönderilen kışlık ayakkabılarla, elbiselerle idare ediyor.

        Şu andan sonra yazlık terlik, ayakkabı, yazlık kıyafetler göndermek lazım.

        Herkese sesleniyorum buradan…

        Ülke olarak önceliğimiz deprem yaralarını sarmak ve bölge halkının yeniden hayata tutunup, geleceğini tanzim etmesine yardımcı olmak birincil sorumluluğumuz olmalı.

        Lütfen unutmayalım ve unutturmayalım.

        Bu seçim ertelenmeliydi!!!

        Bu seçim ertelenmeliydi!!!
        0:00 / 0:00

        Başından beri savunduğum şeyi tekrar söyleyeceğim.

        Bu seçim kararı çok yanlış bir karardı.

        Ertelenmeliydi.

        Çünkü başta bu enkazın kaldırılmasında, yaraların sarılmasında en büyük sorumluluğu olan iktidar olmak üzere, ülke olarak fokuslanmamız gereken tek konu deprem bölgesinin kalkınması olmalıydı.

        Ama yapacak bir şey yok artık!

        Karar alındı ve Türkiye seçime gidiyor.

        Gidelim ama lütfen felaketin yarattığı tahribatı onarmaya da devam edelim.

        Bu onarımdan sadece kalıcı konutları da kastetmiyorum.

        Düşünün…

        Tahminlere göre 2 milyon vatandaşımız deprem nedeniyle başka bölgelere göç etmek zorunda kaldı.

        Ve bu insanların çoğu hiçbir şey yapmadan öylece duruyor.

        Bu insanların çalışma hayatına katılabilmesi için çok radikal kararlar alınması lazım.

        Çünkü yıkımın yaşandığı kentlerde şu anda iş hayatı sıfır!

        O nedenle Türk ekonomisine önemli katkı sağlayan bölgedeki sanayi kuruluşlarının yeniden ayağa kalkması, istihdam sağlaması, üretim ve ihracat yapması temel önceliklerimiz arasında olmalıdır.

        Ayrıca…

        Eğer önlem alınmaz ise ilerleyen yıllarda bu iç göçün getireceği sorunlar giderek derinleşecektir.

        Bu nedenle bu iç göçün bir an önce durdurulup insanımızın yaşadığı yere, toprağına kavuşabilmesi için her türlü önlem alınmalıdır.

        Bununla ilgili hem teşvik edici hem de destekleyici paketler ivedilikle devreye alınmalı.

        Yoksa onarılması mümkün olmayan sonuçlarla karşı karşıya kalırız!

        Salgın tehdidi

        Salgın tehdidi
        0:00 / 0:00

        İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile Hatay’a indiğimizde bizi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu karşıladı.

        Hatay merkezdeki İBB’nin koordinasyon merkezini ziyaret ettik.

        4500 belediye çalışanı günlerdir Hatay’da hizmet veriyor.

        Sadece İBB çalışanları değil…

        34 gündür evinden, ailesinden uzakta deprem yaralarının sarılması için çabalayan 10 binlerce insan var ve biz ülke olarak bütün bu insanlara minnet borçluyuz.

        Ve biliyor musunuz?

        Konuştuklarımdan tek bir tanesi bile “Off” demedi.

        Hatay’daki temasların ardından İskenderun’a geçtik.

        Hastane ve barınma alanı olarak kullanılan İBB’ye ait şehir hatları gemisini de ziyaret ettik.

        Çok çok içim acıdı gördüklerime.

        Evet, ilk günler için müthiş bir çözüm olmuş ama o insanlar o gemide nereye kadar yaşayacaklar?

        Hele de çocuklar…

        İBB’nin eğitmenleri tek tek ilgileniyor hepsiyle. Oyun odasında mümkün olduğunca yaşadıkları travmaları aşmaları için gayret gösteriyorlar ama nereye kadar?

        O çocukların biran evvel dışarı çıkması, akranları gibi sokaklarda top koşturması lazım.

        Ki, gemide yaşayan depremzedelerin çoğu hem İmamoğlu’ndan hem de Akşener’den “Allah razı olsun. Bizi bu güne kadar idare ettiniz ama ne olur bize çocuklarımızla birlikte kalabileceğimiz prefabrik ev ya da konteyner verin...” diye yalvarıyorlar.

        REKLAM

        Çok çok haklılar.

        Bu insanların geçici de olsa barınması için bir çözüm üretmeliyiz.

        Bu arada Meral Akşener’in bizzat talimatı ile Turhan Çömez mihmandarlığında bir sahra hastanesi kurulmuş İskenderun’da…

        Sadece Türkiye’den değil.

        Dünyanın dört bir yanından gelen onlarca gönüllü doktor, hemşire, hasta bakıcı hizmet veriyor bu hastanede.

        20 kişilik Kore ekibi de aralarında ve konuştum ekip lideri ile…

        “Türk askerinin bizler için yaptıklarını unutmadık! Bu kötü günde burada olmamız gerekiyordu” dediğinde çok duygulandım.

        Hele Güney Afrika’dan gelen Maria isimli bir siyah hemşire ve Almanya’dan gelen karı/koca gönüllülerin o çabası…

        İnsan olmanın evrenselliğini, dayanışmanın önemini bir kez daha hatırlattılar…

        500 metrekarelik bir uçak hangarına kurulmuş hastane.

        Çok hijyen ve hemen her bölümde uzman olan doktor var.

        Diş hekimi bile var düşünün.

        Bölge kadınının hassasiyetleri dikkate alınıp, kadın doğum uzmanının kadın olmasına özen gösterilmiş.

        Bir köşesinde kocaman bir eczanesi de var.

        Yalnız doktorlar bir konuda çok endişeliler.

        Sarsıntıların tahrip ettiği kanalizasyonların, şehir şebeke suyuna karışması ihtimalinden ve önümüzdeki günlerde salgın hastalıklara yol açmasından korkuyorlar.

        Şebeke suyunu içmiyorlar belki ama temizlik için mecburen kullanıyorlar.

        Doktorlar, günde 30’un üzerinde bulantı, kusma, ateş ve ishal semptomları ile gelen hastaları olduğunu ve bunun da açıkça salgına işaret ettiğini özellikle vurguladılar.

        Dinlediklerim, gördüklerim ışığında izninizle Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya seslenmek istiyorum…

        REKLAM

        “İnsanlarımızın temiz suya ulaşması konusunda hala ciddi sıkıntıları var. Deprem bölgesine yoğun bir şekilde su sevkiyatı devam etmeli, mevcut kuyulara Büyükşehir Belediyelerimiz ve DSİ tarafından yenileri eklenmeli ve her biri kontrol edilerek kullanılabilir hale getirilmelidir. Bunun ivedilikle çözülmemesi ciddi sorunları beraberinde getirecektir. Bunun yanında devam eden rutin hastalıklar, tedavisi yarım kalmış kanser hastaları, rehabilitasyon hastaları, diyaliz hastaları, çok sayıda hamile kadınımızın rutin takipleri önemli bir sorundur. Bölgeden gelen raporlarda bu konuda büyük bir eksiklik olduğuna tanık olmaktayız. Bununla ilgili acil önlemler alınması şart!

        Çok sayıda insan enkazdan yaralı olarak çıkartılmış ve bunların büyük kısmı maalesef ampute…

        Bu insanların rehabilitasyonu için fizik tedavi şart.

        Naçizane önerim…

        Bu tedavide kullanılan en son teknolojiyle donatılmış gezici birkaç TIR, işinde uzman ekiple bölgeye sevk edilmeli.

        Özellikle ampute çocuklar…

        Sayıları çok çok fazla ve bu çocukların annelerinden, babalarından uzaklaştırılmadan, olduğu yerde bu rehabilitasyon almalarına olanak sağlanmalı…"

        Diğer Yazılar