Ahmet Davutoğlu Meclis Başkanı mı oluyor?
HABERİNİZ oldu ya da olmadı bilemem ama son birkaç gündür bizim mahallenin en çok konuştuğu kulislerden biri, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun iade-i itibar gayesiyle önümüzdeki ay TBMM Başkanlığı’na getirileceği yönündeki söylentiler. Şimdi duyar gibi oluyorum ne dediğinizi. Büyük bir ihtimalle bir kısmınız, “Yok daha neler!”, bir kısmınız da “Olabilir... Neden olmasın ki!” diyor...
Ben size kesin cevabı vereyim... Son derece güvenilir kaynaklardan öğrendiğim bilgiyi paylaşayım... “Kim o güvenilir kaynaklar?” falan diye sormayın şimdi bana, ama onların dediğine göre böyle bir şey söz konusu değil! Bırakın tartışılıyor olmasını, düşünülmemiş bile! Peki nereden çıkıyor bu söylentiler?
“Davutoğlu bile böyle bir ihtimalin söz konusu olmadığına emin” diyen kaynaklarım diyor ki: “Bu aslı astarı olmayan dedikoduyu yayanların amacı çok belli! AK Parti içerisinde bir bölünme ve parçalanma var ve bu bölünme ve parçalanmanın önüne geçmek için de Sayın Cumhurbaşkanı’nın Meclis Başkanlığı’yla ilgili böyle bir tasarrufa gideceği algısı yaratılmaya çalışılıyor. Ama zinhar doğru değil, çok net söylüyorum. Ekim ayında yapılacak Meclis Başkanlığı seçiminde kimin yeniden başkan olacağı belli. Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan, mevcut Başkan İsmail Kahraman’la yola devam kararını çoktan aldılar ve bunu da Sayın Kahraman’a tebliğ ettiler!”
**************
BEYİNSİZ MİSİN PEKİ!
HEP demişimdir... FETÖ’yü FETÖ yapan iki çok büyük özelliği var. Biri; PH yani “psikolojik harp”teki güçleri, diğeri ise takiyecilikleri... Örgüt ta 2009 yılından bu yana takibimde olduğu için bu özelliklerinin ne derinlikte ve ne başarıda olduğunu çok iyi biliyorum. O nedenle çok rahat iddia ediyorum ki; dünya üzerinde gelmiş geçmiş hiçbir terör örgütü bu iki özellik konusunda FETÖ kadar başarılı olmamıştır! Buna başını Hasan Sabbah’ın çektiği ve 1050 yıllarında varlık gösteren tarihin ilk suikastçı terör örgütü olarak bilinen Haşhaşiler de dahildir.
Özetle... Olağanüstü bir yetiye sahiptir bu iki konuda FETÖ ve mensupları. Bunun böyle olduğu bir kez daha ispat olundu!
Adam Tuğgenaral... Adı Gökhan Şahin Sönmezateş... Artık kaç yaşında girdiyse TSK bünyesine, kerli ferli bir tip yani. Ve bu tip 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı otele saldıran alçaklardan biri. Dün savunma yapmış acıların çocuğu modunda. Öyle bir döktürmüş ki adım gibi eminim mahkeme başkanı dahil dinleyen herkesin içi kıyılmıştır.
Hepsini alıntılamam zor değerli okurlarım, ama bu örgüt üyelerinin en baba Yeşilçam artistine bile takla attıracak denli takiye üstadı olmalarını anlamanız için darbeci generalin Küçük Emrahvari bazı pasajlarını aynen aktarıyorum:
“Başıma bir kurşun sıkın beni öldürün dedim olmadı. ‘Bana bir silah verin, kendimi öldüreyim’ dedim o da olmadı.”
“2 kızımın yaşadıkları benim yüzümdendir. Kızlarımın tek suçu, benim çocuklarım olmasıdır!”
“Beni sevmemeye devam edin, ama çocuklarımı cezalandırmayın!”
“Herkesin ailesi var. Bir halt yediyseniz bunun sorumluluğunda olacaksınız. Sorumluluk alan tek general benim. Tuzağa düşürüldüm. Benim gibi ekibim de tuzağa düşürüldü. Hesap sormak için Ankara’ya döndüm. O gün evimde uyudum. Sabah Genelkurmay’ı aradım. ‘Teslim ol’ dediler. Kandırılmışım. Kimse onurlu durmadı. Herkes, ‘Benim haberim yok’ diyor. Herkes salağa yatıyor. Bu kadar insanı tuğgeneralin yönetmesi mümkün değil. Kral kim onun peşine düşün. Bu kadar adamı kim organize etti? İyi ki darbe gerçekleşmemiş, emrin arkasında duranlar başa geçmemiş!”
“Pennsylvania’dakiler benim umurumda değil. Gelsin erkek gibi yargılansın!”
Bilmiyorum bu savunma sonucunda mahkeme başkanı ve heyet ne dedi, ne söyledi cevaben ama ben o duruşma salonunda olsaydım eğer ona derdim ki: “Eyy alçak! Ey hain! O verdi, bu verdi... Kral kimse kim! Sen niçin aldığın emri sorgulamadan, kendi içinde hesaplamadan uygulamaya koydun! Bu kadar mı beyinsiz ve acizsin de sana ülkenin Cumhurbaşkanı’nı öldürme emri verenlerin emrini sorgusuz sualsiz uygulamaya geçtin!”
**************
BEBEK SAHİLİ DÖKÜLÜYOR
EN sevdiğim hattır, Kuruçeşme’den Rumelihisarı’na kadar yürümek. Yaz sıcağında zor oluyor ama sonbahar girdiğinde eğer müsaitsem, bir iş, yemek, misafir falan yoksa muhakkak her akşam yapmaya çalışıyorum bu yürüyüşleri. Uzun bayram tatili sonrası döner dönmez koşarcasına gittik arkadaşlarla Kuruçeşmeye... Çok özlemişiz laflaya laflaya Boğaz’ın serin sularının kenarında jogging yapma günlerini... Ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmaları sayesinde öyle bir hale dönmüş ki o hat, arkamıza bile bakmadan geri döndük!
Tam bir mezbelelik, pislik! Bırakın jogging yapmayı, o hatta ağır ağır yürümek bile mümkün değil. Niye peki? Efendim 1 yıl evvel Rumelihisarı’nda başlayan sahil yenileme çalışması Bebek’e ulaşmış. Sahil çalışması dedikleri de zengin İstanbullunun milyon dolarlık yatlarına tek tek iskele döşemek! İskeleler döşensin eyvallah da bunun ceremesini niye ben çekiyorum! Neden!
**************
CHP’NİN ZARRAB SEVDASI!
CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger... Yıldızı son dönemde parlayanlardan biri. Dikkatle takip ediyorum kendisini. Milletvekili olmamasına rağmen partisi için güzel çalışmalar yapıyor ve bayağı da ilgi görüyor. Ancak herkesin bir zamanı varmış demek ki! Aksünger’in de hata yapma zamanı gelmiş herhalde. Amerika’ya gidip Reza Zarrab davasıyla ilgili gelişmeleri izleyecek ve New York’ta bazı temaslarda bulunacakmış.
Çok iyi bir iş yapıyormuş gibi bir de bunun PR’ını yaptı sosyal medyada... Ben de bunu görünce dayanamayıp, “Rotası, zalimlikle boğuşan Arakan değil İran ambargosu üzerinden ülkesini köşeye sıkıştırmaya çalışan ABD olunca, muhalefet maalesef kaderin olur!” şeklinde bir tweet attım. Çok enteresan en çok CHP tabanından destek aldı o tweet’im. Neden peki sizce? Çünkü Aksünger’in göremediği Türkiye gerçeğini partisinin tabanındaki bir sempatizan bile görüyor da ondan!