Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KATILIRSINIZ, katılmazsınız ama bence siyaset varsa bir ülkede mizahı da muhakkak olmalıdır. Olursa çünkü hem toplumdaki gerginlikler azalır mizah sayesinde hem de insanların siyasilere bakışı daha bir yumuşak olur. Eskiden Türkiye siyasetinin mizahını yapan özel TV programları vardı. Mesela rahmetli Levent Kırca’nın “Olacak O Kadar”ı... Çok iyi hatırlıyorum, ben lisede falandım herhalde, rahmetli babam hiç kaçırmazdı Olacak O Kadar’ı ve hiç desteklemediği ve hatta gıcık olduğu o dönemin siyasileriyle ilgili parodileri kahkahalarla izlerdi. Dün bu yazıyı yazmadan önce internete girip o eski videolara göz attım. 15 yıl öncekilere falan. Yine güldüm, yine güldüm kahkahalarla. Ve açıkçası neden bugün böyle programlar, diziler falan yok diye üzüldüm. Keşke benzer parodiler, skeçler devam ediyor olsaydı ve günümüzün renkli siyasi kişiliklerinin taklidi sayesinde hep beraber gülebilseydik.

        Bu arada yeri geldi; bir konuya dikkat çekeceğim. Gördünüz ya da görmediniz bilmiyorum ama iktidara yakın olduğu bilinen bir mizah dergisi var. Karikatür dergisi... Amaçları mizah üzerinden güldürmek güya, güldürürken de düşündürmek falan. Ama bu dergi son zamanlarda kapağına öyle abuk subuk karikatürler koyuyor ki amaçları sanki güldürmek değil, saç baş yoldurtmak! Mesela son karikatürleri tam bir rezalet! İki beyaz Toros... Birinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğerinde ise Bahçeli ve üstünde de Erdoğan’ın Kuzey Irak referandumu sonrası sarf ettiği “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözleri... 90’lı yılların faşizminin, zorbalığının, yargısız infazların, cinayetlerin, ırkçılığın sembolü olan beyaz Toroslara iki lideri bindirerek neyin mizahını yapmaya çalışmış Misvak Dergisi bilmiyorum ama ben o beyaz Toroslara bindirilen liderler olsaydım kesinlikle o karikatür dolayısıyla o dergiye dava açardım! Çünkü yaptıkları mizah falan değil alenen bölücülük, kışkırtıcılık ve dahası rezillik!

        **************

        SİZ CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN OLSAYDINIZ NE YAPARDINIZ?

        “BEN demiştim, ben yazmıştım” demek çok ukalaca gelebilir bazılarınıza biliyorum, ama bu işi yaptığınız zaman, yani köşe yazarlığı ve gazetecilik, ara sıra ukalalık yapmaya da mecbur kalıyorsunuz. Çünkü daha önceden yaptığınız bir tespitte nasıl yüzde yüz tutturduğunuzun ve ne kadar haklı olduğunuzun anlaşılabilmesinin başkaca bir yolu yok!

        Esasa gelirsek değerli okurlarım... Bugün ukalalık hakkı bende! Ve izninizle dibine kadar da kullanmak istiyorum bu hakkı!

        Önce varsa aranızda “Cumhurbaşkanı ne yapıyor Allah aşkına?” başlığıyla geçen cumartesi yayımlanan yazımı okumayan, bir zahmet arşivimize girip bir göz atsın lütfen (http://www. haberturk.com/yazarlar/sevilay- yilman-2383/1663086-cumhurbaskani- ne-yapiyor-allah-askina). Sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afyonkarahisar’da gerçekleşen AK Parti kampındaki açıklamalarını yanına koysun... Ben ne demişim o yazıda özetle: “Erdoğan’ın bazı belediye başkanlarına görevden el çektirtmesinin temel sebebi, ne FETÖ ile mücadele ne de başka bir şey! Tek nedeni o görevden el çekmesi istenen başkanların başarısızlıkları! Eski ve köklü bir belediyeci olan Cumhurbaşkanı, bu başarısız isimlerle yerel seçimlere gitmenin ne kadar büyük bir risk taşıdığını biliyor ve bunun için de önlem alıyor!”

        Peki Sayın Cumhurbaşkanı ne dedi Afyon’daki kampta bu konuyla alakalı? Aynen aktarıyorum: “Biz milletimize her alanda hep yeni şeyler söyledik. Maziden atiye kurduğumuz köprünün kilit taşı, değişim konusundaki kararlılığımızdır. Bu gerçekten hareketle bir süredir teşkilatlarımızda ve belediyelerimizde yenilenme ihtiyacını söyledim, söylüyorum. Belediyelerde şimdiden benzer adımları atmanın hazırlığı içindeyiz. Bu, milletimizin talebidir. Değişim ihtiyacını kendi irademizle gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz. Bunu kendimiz yapmazsak sandıkta milletimiz yapar. Belediye başkanlarımızın bir kısmının dinlendirilmesi veya başka görevlerde görevlendirilmesi icap ediyorsa bunu karşılıklı mutabakat içinde yapacağız. Buna kimsenin alınmaması gerekiyor. Bizim kadromuzu yeni isimlerle güçlendirmemizden daha doğal ne olabilir? Bunu yapmazsak geçmişteki partilerden bir farkımız kalmaz. AK Parti’yi göz göre göre bu çıkmaza sürüklemeye kimsenin hakkı yoktur!”

        Şimdi... Bazılarınız dedi zaten önceki yazım üzerine, biliyorum ki yine diyecekler: “Eee, o zaman ‘Sandıkla gelen, sandıkla gider’ ilkeliliği ne oluyor? Yani milletin iradesi?” Valla belki çok sekter ve de fazla insafsızca bulabilirsiniz ama Erdoğan’ın durduğu yerden baktığınızda dibine kadar hak vermek zorundasınız kendisine! Çünkü 2002 yılında kurduğu partisini bugünlere kadar tek başına iktidarda tutan en önemli, en kritik dinamik, belediyecilikteki başarılarıdır. O başarılar olmasaydı AK Parti’nin bunca zaman tek başına iktidar olabilmesi mümkün değildi. Hal böyleyken Cumhurbaşkanı’nın bu konuda köklü önlemler almasına neden hayıflanılıyor? Daha geçen hafta konuştum AK Parti’nin çok mühim isimlerinden biriyle... Erdoğan’ın siyasette vazgeçemediği ve adeta düstur edindiği kamuoyu araştırmalarının hemen her hafta yinelendiğini söylüyordu ve diyordu ki: “Bazı illerde ve büyükşehirlerde durumumuz çok iç açıcı değil!” Hangi şehirler, hangi büyükşehirler, isimlerini de verdi tek tek ama yazmamam koşuluyla... Bazı belediyelerle ilgili verdiği rakamlar hakikaten dehşet!

        Şimdi Allah aşkınıza siz geçin Erdoğan’ın yerine ve onun yerinden düşünün. Elinizdeki verilere göre bir mühim büyükşehri kaybediyordunuz büyük farkla ve biliyorsunuz ki bu kayıp iktidarı kaybınızda da büyük bir adım. İnsaflı olun ne olur ve insaflı cevap verin bana... Ne yapardınız siz olsaydınız Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerinde? “Sandıkla gelen sandıkla gider” deyip partinizin, iktidarınızın uçuruma doğru gidişini öylece izler miydiniz, yoksa “Bir saniye ya! Benim partim bunu hak etmiyor!” deyip radikal biçimde önlem almaya mı çalışırdınız?

        Diğer Yazılar