Bu katliam ayna tuttu, yeni bir KHK şart artık!
ÖNCEKİ gün Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışan Volkan Bayar’ın yaptığı katliam, bir süreden beri bu köşede anlatmaya çalıştığım KHK ile ihraç edilme mevzusuna ayna tutuyor adeta. FETÖ ile iltisaklı, ilişkili olduğu iddiasıyla görevinden el çektirilen binlerce insan ısrarla iftiraya uğradığını söylerken demek ki haksız değillermiş. Demek ki gerçekten gözünü kırpmadan 4 insanın canına kıyabilen Volkan Bayar gibi birileri, FETÖ’yü bahane edip kişisel husumeti olan insanları iftirayla bertaraf etme eyleminde bulunmuş.
Ruh sağlığı yerinde olmadığı apaçık belli olan katil Bayar’ın bu katliamı yapana kadar, nasıl o üniversite bünyesinde görev yaptığı ve daha önce attığı iftiralarla onlarca insanın hayatını nasıl kaydırdığının sorgulamasını ayrıca yapacağım. Çünkü bu yazıda anlatmak istediğim şey farklı. Amacım başka kayıpların olmasının önüne geçmek. Başka insanların hayatının sona ermemesi için çabalamak!
Değerli okurlarım... Bildiğiniz gibi birkaç defadır zaten yazıyorum; KHK ile görevinden el çektirilen ve mağdur edildiğini iddia eden insanların durumunu. Daha geçen salı günü, OHAL Komisyonu’na başvuran 100 binin üzerindeki insanın çaresizliğinin giderilmesi için bu devleti idare edenlerin bir an evvel çözüm üretmesi gerektiğini yazmıştım. Bunları niye yazıyorum biliyor musunuz? Çünkü binlerce insandan, tıpkı Bayar gibi hain ve kötü insanların iftirası sonucu hayatının karardığını söyleyen mesajlar, mektuplar alıyorum. Diyebilirsiniz ki: “Canım nereden bilelim bu insanların da iftiraya kurban gittiklerini! Bu olay üzerinden başka insanları aklamak akıl kârı değil!”
Değil ama şöyle de bir durum var: Bu tür iftira neticesinde görevinden el çektirildiğini söyleyen insanların tamamı ya takipsizlik almış ya da mahkemede beraat etmiş. Tıpkı Bayar’ın iftirası sonucu görevinden el çektirilen öğretim üyesi Profesör Ayşe Aypay’ın eşi gibi. Arkadaşları gibi öldürülmekten tamamen tesadüfle kurtulan Aypay’ın isyanını herhalde görmüş, duymuşsunuzdur. Kendisi gibi profesör olan eşinin, Bayar denilen ruh hastasının iftira dilekçeleri nedeniyle neler yaşadığını anlatıyor kadıncağız. Diyor ki: “Rektörlük, onun iftira dilekçelerine itibar ederek savcılığa suç duyurusunda bulundu. Savcılık işlem başlattı. Benim eşim yargılandı, 5.5 ay hapis yattı. Bu iftiranın yüzünden eşimin kalbinde 4 damarı tıkandı. Kalp krizi geçirdi. Sonra beraat etti. Diğer arkadaşlarımız da beraat etti. Hepsinin Volkan Bayar tarafından iftiraya uğradığı ortaya çıktı.”
Uzatmayayım... Sorum şu yetkili makamlara: Madem bu insanların iftiraya uğradığı mahkemeler kanalıyla tespit edilip tescillendi ve beraat ettiler, neden o zaman bu insanlar göreve döndürülmüyorlar?
Neden biliyor musunuz? Çünkü başvuruları OHAL Komisyonu’nda bekletiliyor da ondan!
Benim anlamadığım, yapılacak şey gayet basitken neden bu zulüm, bu eziyet? Madem bu insanlarla ilgili yapılan suçlama karşılıksız çıkmış, takipsizliğine karar verilmiş ya da yargılaması yapılmış suçsuz bulunmuş ve beraat etmiş, o halde neden bir KHK ile bu insanlar göreve döndürülmüyor? Neden bu insanların geleceği, kaderi OHAL Komisyonu’na bırakılıyor?
Yazık değil mi bu insanlara ve bu insanların çoluğuna çocuğuna, ailelerine, sevenlerine!
********
FETÖ bayram ediyor
ESASINDA bu hadise bize birkaç açıdan ders oldu. Maalesef FETÖ soruşturmalarında YÖK hiçbir inisiyatif almayarak topu üniversitelere bırakmıştır. Bu da üniversitelerde kişisel husumetlerin hesabını ön plana çıkararak hem Cumhurbaşkanı’mızın hem de devletimizin FETÖ ile mücadelesini sulandırarak davaya büyük zarar vermiştir. Kötü olan şu ki; devletin alt kademelerindeki bu hassasiyetsizlik, bu ehl-i keyiflik sonucu yaşananlar FETÖ’ye alenen hizmet etmiştir. Duyuyoruz ki bayram ediyormuş başta Pennsylvania’da konuşlu ağlak imam Fethullah Gülen olmak üzere tüm FETÖ mensupları. Bırakın başka nedenleri, sırf o alçakların bu keyfi yaşamasına olanak sağladığı için bu olaylara sebep olan insanlara bunun hesabı mutlaka sorulmalıdır. Ama mutlaka!
*******
Kim sorumlu o 4 kişinin katlinden?
YAŞANAN çok korkunç bir olay. Öncelikle silahlı saldırıda hayatını kaybeden Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Mikail Yalçın, Fakülte Sekreteri Fatih Özmutlu, Araştırma Görevlisi Yasir Armağan ve Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Serdar Çağlak’a Allah’tan rahmet diliyorum. Rabb’im ailelerine sabır versin. Ne diyeceğimi ve bu korkunç katliamın yaşanmasına sebep olan faktörlerin hangi birini irdeleyeceğimi bilemiyorum... Hakkında onlarca şikâyet olmasına karşın hiçbir işlem yapmayan rektörlüğün, savcılığın ya da YÖK’ün kayıtsızlığını mı yoksa o ölüm aletini yani ruhsatlı silahı o deliye kimin hangi akla hizmet verdiğini mi sorgulasam?
Neresinden tutsanız elinizde kalan feci bir olayla karşı karşıyayız değerli okurlarım ve ben gerçekten çok merak ediyorum bu olayın müsebbibi olanlara nasıl bir yaptırım uygulanacak? Dün yazıya oturmadan evvel bu konuyla ilgili yazılmış bütün haberleri taradım ve okudum. Ne kadar doğru ya da değil bilemem ama üniversite çalışanlarının büyük bölümü, Volkan Bayar’ın devletin kurumlarını aldattığını, FETÖ’yle mücadeleyi kişisel husumetlerine alet ettiğini ve rektörlüğün de bunu bile bile Bayar’ı ciddi bir koruma altına aldığını iddia ediyor.
Rektör Hasan Gönen, tüm bu iddiaları reddediyor. Profesör Aypay’ın “Üniversite yönetimi, Volkan Bayar’ı kullanarak birçok hocadan, adına FETÖ’yle mücadele diyerek kurtulma girişiminde bulundu!” iddiasına karşılık, Rektör Gönen “Eşi, FETÖ’yle iltisaktan dolayı adli işlem görmüş, bir miktar hapiste kalmış ve daha sonra beraat etmiştir. Ayşe Hanım’ın böyle duygusal bir durumu vardır. Ondan böyle şeyler söylüyor” deyip meseleyi geçiştirmeye çalışıyor...
Karışık vesselam...